06 Ekim 2015 03:49
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, BM Güvenlik Konseyi Daimi Temsilcisi beş ülkeyi hedef alan “Dünya 5’ten büyüktür” sözlerinden yola çıkan, gözünü AKP iktidarında açmış, iktidarı ve Erdoğan'ı eleştirmekten çekinmeyen ancak korkunun şekillendirdiği "belli korkuları" olan bir grup genç, “Türkiye Bir’den Büyüktür” kampanyası başlattı. Kampanyayı duyurmak için de kısa bir süre önce change.org sitesinde, “Türkiye Bir’den Büyüktür” adıyla bir imza kampanyası başlattılar.
Kampanyanın herkes tarafından sahiplenilmesi gerektiğini düşündükleri için şimdilik isimlerini saklı tutan ekip, Nokta dergisinden Maaz İbrahimoğlu'na bir söyleşi verdi. Kendileri için hazırladıkları tanıtım metninde, “Yaşımız gereği tanıdığımız tek Başbakan, söylemlerini işittiğimiz tek lider sizsiniz. Hesaplarınız tutarsa bir başkasını görecek de değiliz” diyerek Erdoğan’ın “Bir” olma hesaplarına tepki gösteren gençlerin İbrahimoğlu'na verdikleri röportaj şöyle:
Öncelikle “Türkiye Bir’den Büyüktür” diyerek ne anlatmak istiyorsunuz?
Epey süredir duyduğumuz bir slogan var ‘’Dünya 5’ten büyüktür’’ diye. İlk duyduğumuzda bizi çok etkilemişti! BM Güvenlik Konseyi’nin beş daimi üyesi, hatta bir tanesi bile kendi çıkarlarına ters düşen bir kararı veya önergeyi veto ederken aslında ‘tüm dünya bir taraf ben bir taraf’ diyorlar. Bu durum bize Türkiye’de yaşadığımız sıkışmayı da açıklıyor. Ülkenin tüm hayati kararları tek bir kişinin etrafında dönüyor. Onun tarafından şekillendiriliyor. Onun istemediği hiç bir şey olmuyor. Halbuki Türkiye BİR kişiden büyüktür.
Bu mesajla nasıl algı yaratmak istiyorsunuz?
Erdoğan nasıl “Eyyyy!” diye söze başlıyorsa, güçlü devletlerin kendilerini dayatmalarına karşı nasıl “heyttt!” diyorsa biz de ona aynı şekilde sesleniyoruz. Tabii ki onun kadar cesur değiliz. Ancak bu sözümüzün bize ait kalmasını da istemiyoruz. Anonimleşmesini, herkesin sözü olmasını amaçlıyoruz. Mesajımızla insanlar arasına girmek istemiyoruz. Çünkü sözümüz şahsi bir çıkar için değil. Hepimizin ortak geleceğiyle ilgili kaygılarımız için.
Erdoğan’ın Bir olma sevdası altında yatan sebep nedir?
Birincisi; hayatta doğrular tek ve kesin olduğuna dair yaygın inancımız. Erdoğan; ve daha genel manada siyasal İslam demokrasiyle, parlamentoyla, tartışmayla zaman kaybettiğimize inanıyor. Bu anlayışa göre doğru tektir ve ne olduğu nettir. Ve birinin de çıkıp çarçabuk doğru olanı yapması gerekir. Baas rejimleri de bu “iyi niyetler” üzerine kuruldu. “Memleketin hayrı için bir olalım, iri olalım, diri olalım” denildi. Ne oldu peki? Libya oldu, Irak oldu, Suriye oldu! İngiltere 1200’lü yıllardan beri tartışıyor, bu hesaba göre acayip vakit kaybediyor ama sonuç ortada.
İkinci sebep tabii ki mevcut rejimimizde denge ve denetleme mekanizmalarının olmaması. Bir adamın hevesi varsa ve şansı yaver giderse çok kolay tek adam oluyor.
Üçüncüsü; bulunduğumuz coğrafyadaki güç sevgisi. Tarih boyu hep kaba kuvvet kazanmış buralarda. 21. Yüzyıldayız ama hala kalıtımsal genetik bozukluğu gibi üzerimizdeki etkileri taze. Gücün bir kişide toplanması da yolsuzluk kültürü ile mümkün. Eğer sistem iktidarda olana yolsuzluk yapma şansı veriyorsa müthiş bir para ortaya çıkıyor. Sonra bu para çok kolay bir şekilde güce dönüşüyor. Saadet zincirleri kuruluyor. Medya oluşturuluyor. Seçimler manipule edilebiliyor.
“Dünya 5’ten büyüktür” diyenler vardı. Mesela sendikalar, STK’lar, Genç Siviller… Bunlar neden “Türkiye Bir’den büyüktür” diyemiyor? Bunda ne tür çıkarları var?
Sendikalar, TOBB, Ziraat Odaları, TESEV, sosyalist partiler kalmadı da Genç Siviller mi kalacaktı! Sivil toplum eridi. Sadece iktidarın kampanya taşeronluğunu yapan STK’lar kaldı. Genç Siviller güzel bir hareketti. Bizim kuşağın idolüydüler. Kaybedecek bir şeyleri yoktu.
Bu yüzden cesurdular. Sonra kaybedecek şeyleri olmaya başlayınca reflekslerini kaybettiler maalesef. Bakın biz bile kendimizi açık açık gösteremiyoruz. Bunu söylediğimiz için başımıza bir şey gelir, bizim gelmese babamızın, annemizin gelir diye korkuyoruz. Bu korku bulaşıcı. Halbuki dünya neden beşten büyüktü ise Türkiye’de o yüzden BİR’den büyük. Bunu çıkıp Genç Siviller’in söyleyebilmesi lazımdı.
Neden kendinizi ortaya koyarak söylemiyorsunuz? Başınıza ne gelebilir?
Devlet istihbaratıyla, polisiyle, maliyecisiyle hatta muhtarıyla seferber olmuş. Erdoğan karşıtı avına çıkmış. Konuşan, muhalefet yapan doğru yanlış mı diye bakılmıyor, direk kelle alınıyor. Korkmayalım da ne yapalım. Aslında bundan da önemlisi sloganımızın bize mal olmasını istemiyoruz. Bu seçimlerin anahtar sözlerinden biri olmasını istiyoruz. “Seni başkan yaptırmayacağız” gibi.
Ama Gezi Gençliği ölüm pahasına gövdesini ortaya koydu. Siz “korkuyoruz” diyerek Bir’in yaratmak istediği korku tezgahına düşmüş olmuyor musunuz?
Hiçbir dava ölümü göze almaya değmez. Bizim öncelikli amacımız iyi yaşamak ve başkalarının da iyi yaşamasını sağlamak. Ölümü göze almak ahmaklıktır. Ölümü göze alanı öldürmek isteyen çok çıkar. Gezi gençliği dediğimiz de ölümü göze almadı. Gezide ortaya çıkan enerjiden devrim çıkarmak isteyen radikal sol ölümü pahasına kendini ortaya koymuş olabilir. Bu da Gezi ruhunu öldürdü maalesef.
“Kaybedeceklerimiz var” dediniz. Sizin kaybedecekleriniz neler?
Şu anda bir aslan, vizon sürüsüne saldırıyor ve 500 tane boynuzlu vizon dört nala kaçtığı için en geride kalan aslanın midesine iniyor. Vizonlar kaçmayıp boynuzlarını aslana doğrultsa aslan kediye döner. Bunun olması için bir vizonun aslanın karşısında durmasına ihtiyaç var. O biz değiliz ama! (Gülüyorlar)
HDP’li seçilmiş başkanlar, cemaatçi pek çok insan, solcular yaptıkları muhalefet nedeniyle hapse atıldı. Sizin bu tür muhalefetiniz bu tarz bedel ödeyenlerin ötesinde ne tür farklı bir etki yapabilir?
Yıllarını siyasi mücadeleyle geçirmiş insanlarla kendimizi kıyaslamak haksızlık olur. Ancak bazen bir yaşlı kadının asasını jandarmaya göstermesi, ya da bir çocuğun ağlaması dünyayı değiştirebilir. Hepimiz şansımızı denemeliyiz. Demokrasi havuzuna hepimiz kovamız büyüklüğünce su dökeceğiz. Böyle böyle dolacak.
Türkiye Bir’den Büyüktür gibi güzel bir slogan buldunuz. Peki slogan gündeme geldikten sonra ne yapmayı planlıyorsunuz? Sadece slogan olarak mı kalacak? Ne tür planlarınız var?
Şu anda ülkenin geleceğini tasarlayanlar, yaşlarını düşünecek olursak tasarladıkları geleceğin taş çatlasa 20 senesini daha yaşarlar. Bizim ise belki 60 senemiz var. Yani olacak her şey herkesten çok bizi ilgilendiriyor. Bunun akranlarımız tarafından daha fazla farkına varılması için bu tür sahipsiz kampanyalara devam edeceğiz. Aktif siyaset düşündüğümüzde tek bir parti altına girecek kadar homojen bir grup değiliz.
Peki “Türkiye Bir’den büyüktür” sloganına destek veren ve bu konuda sizinle aynı fikirden olan AKP’liler var mı? Varsa oranları ne kadar? Bunlar neler düşünüyor?
Ak Parti’de üç grup var. Birinci grup Ak Parti BİR’den büyüktür diye düşünüyor. Erdoğan’ın parti üzerindeki vesayetinden şikayetçi ama bunu dillendirmeye Abdullah Gül bile cesaret edemezken herhangi bir partili nasıl etsin! Edilgenler çünkü parti taassubu buna izin vermeyecek noktaya varmış durumda. Kendi partilerinden olmayan herkesin kötü ve düşman olduğuna ikna olmuş bir taassuptan söz ediyoruz.
İkinci grup; Türkiye BİR’den küçüktür diye düşünen fanatikler. Bunlar tüm kariyer planlarını Erdoğan’a endekslemiş durumdalar. Normal şartlarda elde edemeyecekleri payeleri bu fanatizmle elde ediyorlar. Erdoğan tartışma konusu oldukça değerleri artıyor. Kazanımları da. Ancak bu işin sonu yok.
Üçüncü grup ise; Türkiye birden büyük diyen siyasetin şahsi menfaat çarklarını kolunu kaptırmamış idealist bir kesim. Kenarda kalan, iktidarla maddi ilişki kurmayan küçük bir grup. Ancak Ak Parti’nin iktidarsız kalmasını asla göze alamadıklarından isyanlarını içlerine atıyorlar. Bu kadar stresle yüksek tansiyon hastası olacaklar, kendi kendileri yiyip bitirecekler.
Bir’in Türkiye’den büyük olduğunu düşünenler bunu nasıl savunuyor? Savunmaları karşılığında ne tür bir imkandan faydalanıyorlar?
Erdoğan kendisinden “BİZ” diye bahsediyor. “Biz bu milletin kendisiyiz” diyor. Yani o bir insan olmaktan çıkıyor. Bütün bir milletin, bütün bir ülkenin “ziplenmiş” haline dönüşüyor. Öyle olunca da bizim katılmadığımız gibi, o BİR’i her şeyden büyük yapabilirsiniz. Aklınızı kaçırmış olmanıza gerek yok böyle düşünmek için. Ayrıca böyle de düşünmek çok karlı. Medyada dokunulmazlık elde edebiliyorsunuz ve iş garantisi alabiliyorsunuz.
Bu noktada Saray’a ve Erdoğan’a karşı olan, muhalefet eden yani Bir’den Büyük Türkiye’yi nasıl okuyorsunuz? Bir güçleniyor mu yoksa zayıflıyor mu?
Bu sorunun cevabını sadece bay BİR biliyor.. Niye bu kadar öfkeli? Kime bu kadar çok kızıyor? Gücünden emin olan her konuşana dava açar mı? Her polemiğe kafasını uzatır mı? Demek işler istediği gibi gitmiyor.
AB, ABD gibi ülkelerdeki demokrasi ile Türkiye’deki Bir’in demokrasi anlayışı arasında fark ve benzerlikler nelerdir sizce?
Cevabı aslında Obama’nın Afrika Birliği zirvesinde yaptığı tarihi konuşmasında yatıyor.’’Bazen liderler bu ülkeyi ayakta tutabilecek tek kişi benim diye düşünürler, eğer öyle ise bu liderler kendi milletini inşa etmek için başarısız olmuş demektir.’’ Tarihe adını kazımış liderler görev sürelerinde yaptıklarından dolayı değil, görevi ve gücü başkalarına barışçıl yollarla bırakabildikleri için takdirle anılırlar.Demokratik liderler böyle davranmıştır ve böyle davranılması bir ülkenin geleceği için en güzel şey hareket değil midir?
Eğer Bir’e dönersek… Liderlik ve lider kültü karşısında sizin duruşunuz nedir?
Dijital çağın kuşağı tek adamlardan hoşlanmaz. Kullandığımız tüm iletişim araçlarında tek adamlar yok, koordinatörler var. Eski kuşağın büyük iş adamı Trump bugün mizah malzemesi olmuş durumda. Bizim kuşağın rol modeli Zuckerberg. Esnek, şatafatsız, kendini kasmayan lider.
İktidarın politikalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Biz gözünü Ak Parti iktidarında açan bir nesiliz. Başka iktidar görmedik. Yani bilincimizin gelişmesi manasında diyorum. Anlıyoruz ki enkaz devralmışlar. Ekonomi, Sağlık, Sosyal Devlet, Avrupa Birliği, Barış Süreci, Dış politika alanlarında tüm dünyanın takdirini kazanan işler yapıldı. Sonra buralarda düşüş başladı. Türkiye artık güvenli bir yatırım iklimi olmaktan çıktı. Dış ilişkilerde çamura saplandık. Avrupa Birliği klasörlerinin beş yıldır kapağını açmadı Türkiye. Sağlık sisteminde bile mali tablo sürdürülebilir olmaktan çıktı çıkacak. Barış Süreci bitti denildi. Zaten Milli Eğitim, bilim teknoloji, tarım, kültür politikalarında baştan beri parlak işler yapılamadı. Bu yüzden bildirimizde geleceğimizden endişe ettiğimizi yazdık.
Son olarak Başbakan Ahmet Davutoğlu’na nasıl görüyorsunuz?
Özallı yılları anlatan metinlerden Yıldırım Akbulut’u ve onunla ilgili yazılmış fıkraları biliyoruz. Davutoğlu, hakkında fıkra dahi yazılmadı. Görüntüsü o derece sönük.
© Tüm hakları saklıdır.