Gündem

AKP'nin son anketi

Eğitimde 4+4+4 tartışmalarında yeniden billurlaşan dindar/laik eksenindeki çatışmanın bu ülkenin siyasi hayatını çok uzun yıllardır etkilediği bir gerçek.

15 Mart 2012 19:03

 

Ekin Kadir Selçuk

Radikal gazetesinin 11 Mart 2012 tarihli manşetinde AKP’nin son dönemde yapılan tartışmalara ilişkin bir anket hazırlattığı yazıyordu. Anket sonuçlarına göre yurttaşların çoğunluğu ‘Andımız’ın ve Gençliğe Hitabe’nin kaldırılmasına karşı çıkarken 19 Mayıslarda stadyum kutlamalarının yalnızca Ankara’da yapılmasını da doğru bulmuyormuş. Öte yandan Başbakan’ın bir süre önce yaptığı “dindar gençlik yetiştirmek istiyoruz” sözlerine de büyük destek varmış. Yüzde 70 oranında bir çoğunluk bu konuda Başbakan’a omuz vermiş.

Eğitimde 4+4+4 tartışmalarında yeniden billurlaşan dindar/laik eksenindeki çatışmanın bu ülkenin siyasi hayatını çok uzun yıllardır etkilediği bir gerçek. AKP’nin iktidara gelişinden itibaren yaşadığımız tüm gerilimler neredeyse bu eksenden kaynaklanıyor. Şerif Mardin’in merkez/çevre olarak yaptığı bu ayrımın Türkiye’deki dönüşümün motoru olduğu konusunda önemli bir görüş birliği var. Pekiyi yukarıda bahsettiğim anketin sonuçlarını bu eksen üzerinden okumamız mümkün mü?

‘Andımız’ ve Gençliğe Hitabe’nin kaldırılmasına ilişkin önerilere laik kesimin büyük bir tepkiyle yaklaştığını, Atatürkçü laik cumhuriyetin “altının oyulduğu” şeklinde bir feverana kapılmış olabileceğini düşünmek yanlış olmaz. Başbakan’ın “dindar nesil yetiştirme” hedefine de aynı kesimin tepki gösterdiğini öngörmek pekala mümkün. Fakat anket sonuçları tam olarak bunu söylemiyor.

Yurttaşlar ‘Andımız’ın, Gençliğe Hitabe’nin arkasında dururken, devletin dindar çocuklar yetiştirme arzusundan aynı oranda rahatsız olmuyor. Bir yandan her sabah çocuklarının “varlıklarını Türk varlığına armağan etmelerini” doğru bulurken,  öte yandan Başbakan’ın hayat görüşüne uygun olarak büyütülmelerinde bir problem görmüyorlar. Dindar/laik çatışması bu noktada sona eriyor.

Devlet, dindarlara göre de laiklere göre de hayatlarımıza biçim vermeli, bize “doğru yaşamın” yollarını öğretmeli. Anlaşılan yurttaşlar çocukları devletin şekillendirmesinden rahatsız değiller ve bunun doğru olduğuna inanıyorlar. Okulların birer “ideolojik aygıt” olduğunun farkındalar ve bundan pek memnunlar. Otoriter ve buyurgan devlet baba, “muhafazakar”ını da, “çağdaş ve laik” olanı da cezbediyor. İşte bu ittifak ki yaşadığımız kabusu borçlu olduğumuz.

Devlet hakikate ilişkin tartışmaları topluma ve bireylere bırakmalıdır. Topluma bir ‘iyi hayat’ anlayışı dayatmamalıdır. Mühim olan, herkesin olabildiğince geniş ölçüde haklardan, özgürlüklerden ve fırsatlardan yararlanmasının sağlanmasıdır. Herkes nasıl bir hayat sürdüreceğine kendisi karar verir. Toplum bir mühendisin üzerinde çalışıp kafasına göre şekillendirebileceği bir yapı değildir. Çoğunluğun destek verdiği Gençliğe Hitabe ve ‘Andımız’ birer toplumsal mühendislik vesikaları oysa. Başbakan’ın dindar nesil söylemi de aynı şekilde toplumu bir tarih ve tecrübenin ürünü olarak görmek yerine, yönetimdeki insanların kendi doğru hayat anlayışları minvalinde dizayn ettiği bir yapı olarak tahayyül ediyor.

Gençliğe Hitabe’ye, ‘Andımız’a, “dindar nesil” söylemine verilen toplumsal destek otoriterliğin muhafazakar ya da laik fark etmeksizin her iktidar döneminde aynen devam etmesinin nedenini açıklıyor. İşte bu yüzdendir ki Nuray Mert gibi yazarlar, 28 Şubat sürecinde dindarların haklarına destek verirken de, dindarların iktidarında yapılan haksızlıklara tepki koyarken de otoriter devleti karşılarında görüyor, bazen mesleklerini, bazen özgürlüklerini kaybediyorlar.

Ne yazık ki, ortadaki acı gerçek şu: “Kemalist vesayet rejimi”nden kurtulmak isteyen muhafazakarlar da, “AKP’nin ülkeyi bir karanlığa götürdüğünü” düşünen laikler de önceliği bireylere, bireylerin özgür tercihlerine, çiğnenemez haklarına değil, onlardan daha üstün bir yapı olarak gördükleri devlete veriyorlar. Devlet çocuklarımızı istediği gibi şekillendirebilir! Bütün tartışma hangi yönde şekillendireceği üzerine!