Gündem

AKPM: 24 Haziran seçimlerinde iktidar, devlet imkanlarını kötüye kullandı

"Yasalara aykırı olmasına rağmen seçim kampanyası sırasında devlet görevlileri iktidar partisini ve adayını öven açıklamalar yaptı"

08 Ekim 2018 21:27

Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM) Genel Kurulu’nda, Türkiye’de Haziran ayında düzenlenen seçimlerde "adayların eşit kampanya şansına sahip olmadığı" ve "iktidar partisinin devlet olanaklarını kampanya boyunca ve seçimler sırasında kötüye kullandığı" bildirildi.

Euronews'in haberine göre, AKPM Genel Kurulu, Ukraynalı Parlamenter Olena Sotnyk tarafından kaleme alınan raporu tartışarak oybirliğiyle kabul etti.

Raporun tartışılması sırasında söz alan siyasi grupların temsilcilerinin önemli bir kısmı, seçime katılım oranının yüksek olmasından duydukları memnuniyeti dile getirirken, muhalefetin seçim kampanyasında sesini yeterince duyuramamasını ve devletin mali kaynaklarının iktidar partisi lehine kullanılmasını eleştiren konuşmalar yaptı.

Muhalefetin tepkisi

AKPM üyesi Halkların Demokratik Partisi (HDP) Diyarbakır milletvekili Hişyar Özsoy, konuşmasında “OHAL koşulları yüzünden seçimlerin adil bir şekilde gerçekleşmediğini” söyledi ve "iktidar partisinin OHAL’i demokratik muhalefeti susturmak için kullandığı" görüşünü dile getirdi.

HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş’ın partisinin Cumhurbaşkanı adayı olarak seçimde yarıştığını hatırlatan Özsoy, Demirtaş’ın Anayasa Mahkemesi ve uluslararası hukuk kurallarına aykırı bir şekilde cezaevine tutulduğunu söyledi.

Seçim kampanyası sırasında devletin mali imkanlarının iktidar partisi lehine kullanıldığı görüşünü dile getiren Özsoy, Türkiye’de kendi partisi üyeleri de olmak üzere çok sayıda siyasetçi, gazeteci ve insan hakları savunucusunun haksız yere cezaevine gönderildiğini bildirdi.

CHP milletvekili Haluk Koç, genel kurulda yaptığı konuşmada OHAL koşulları atında seçimlere gidilmesini eleştirdi ve OHAL’in düşünce, ifade ve toplanma özgürlüklerinin sistemli bir şekilde ihlal edilmesine yol açtığını söyledi.

Koç, CHP Enis Berberoğlu’nun uzun süre cezaevinde tutulmasını da eleştirdi. Haluk Koç, muhalefetin görüşlerinin seçim kampanyası sırasında, iktidara bağlı medya yüzünden etkili bir şekilde yansıtılamadığını söyledi.

AKPM raporunda eleştiriler

Uluslararası kuruluşların uyarı ve çağrılarına rağmen seçimlerin yedinci kez uzatılmış olağanüstü hal yönetimi altında yapıldığına dikkat çekilen raporda, seçim kanunlarının kağıt üzerinde adil ve eşit olmasına rağmen pratikte bunların Cumhurbaşkanı ve partisi için uygulanmadığı ifade edildi.

Raporda, "ittifak seçeneğinin getirilmiş olması ile birlikte yüzde 10 seçim barajının halen devam ettiği, 'cumhurbaşkanına hakaret' suçunun ifade özgürlüğünü kısıtlayıcı noktalara gelebildiği, seçim kampanyalarının finansmanı konusunda yeterli şeffaflık ve hesap verilebilirliğin bulunmadığı, vatandaşlar ve uluslararası kuruluşların gözlemcilik etmesi için gerekli yasal düzenlemelerin hala oluşturulmadığı, zarflarda sandık komitesi mührü konusunun tartışmalı olmaya devam ettiği, bazı sandık komitelerindeki kişilerin yasada belirtildiği gibi kura ile belirlenmek yerine yasal sürenin dışında valilerce veya bölge seçim komitelerince seçildiği” aktarıldı.

Raporda ayrıca, Yüksek Seçim Kurulu'nun (YSK) şeffaf olmayan şekilde kapalı kapılar ardında kararlar almasının ve bu kararların "YSK sitesinde hangi yasal gerekçeye dayandıkları belirtilmeden sistematik ve zamanlı bir şekilde yayınlanmamasının endişelere sebebiyet verdiği" vurgulandı.

Seçim bölgelerinin ve sandıklarının birleştirilmesi ve yer değiştirmesi konusunda da YSK'nın bazı valiliklerin taleplerini yasal sürenin dışında onayladığı, bu şekilde 16 bölgede güvenlik sorunu gerekçe gösterilerek HDP'nin güçlü olduğu yerlerde katılımın düşürülmesi amacı taşıdığı görüntüsünün ortaya çıktığı ifade edildi.

Sorulara yanıt alınamadı

Raporda, YSK Başkanı'nın AKPM delegasyonu ile toplantı yaptığı, ancak Uluslararası Seçim Gözlemci Grubu'nun (IEOM) üyeleri ile görüşmediğinin altı çizildi.

Seçim öncesi AKPM delegasyonunun ziyaretlerinde RTÜK yetkililerinden adil olmayan medya yayınlarınailişkin sorulara yanıt alınamadığı ifade edildi ve RTÜK'ün bu yayınlar üzerinde gerekli ve yeterli gözetim ve denetimi yapmadığı kaydedildi.

Uyarılar

Raporda ayrıca şu uyarılar yapıldı:

  • Eşit ve adilane bir rekabet ortamı olmadı. Adaylar için medyada hakkaniyetli sürelerle yer alma, devlet olanaklarını ve bütçesini kullanmama gibi haklara ve kısıtlamalara tabi iken bu kurallar aday olan cumhurbaşkanına uygulanmadı ve bu da ona avantajlı bir kampanya imkanı sağladı.
  • Devlet kanalları en büyük muhalif parti mitinglerine dahi yer vermedi. Medyada adayların yer alma olanakları ve şekilleri aşırı derece eşitsizdi. Özellikle adaylardan tutuklu olan HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş'ın siyasi mesajlarını ülke çapında iletmesi için son derece kısıtlı imkanları oldu.
  • Yasalara aykırı olmasına rağmen seçim kampanyası sırasında devlet görevlileri iktidar partisini ve adayını öven açıklamalar yaptı. Devletin ulaşım araçları aynı parti ve adayı için kullanıldı. Vatandaşlar iktidar partisinin mitinglerine yine devletin imkanları ile ücretsiz taşındı.
  • Yine yasalara aykırı olmasına rağmen üst düzey askeri personel ve yargı üyelerinin seçim kampanyalarına angaje olduğunu gösteren haberler yer aldı.
  • Seçim kampanyaları hükümete yakın ve kamu ihalelerine bağımlı şirketlerce kontrol edilen medyanın önemli ölçüde etkili olduğu bir ortamda yürütüldü ve bu da farklı seslerin topluma ulaşmasını kısıtladı. İnternet ve sosyal medyanın önem kazandığı bu ortamda 28 Mayıs tarihinden itibaren 2 bin 600 sosyal medya kullanıcısı hakkında terörizme destek suçlamasıyla soruşturma açıldı. Bu soruşturmalarda nefret söylemi ile devletin ve halkın birliğine bütünlüğüne karşı suç işlendiği iddiası ile 894 kişiye dava açıldı.
  • Seçimin finansmanı ve bağışlara yönelik düzenlemeler çerçevesinde gerekli mal bildirimleri ve raporlar yayınlanmadı. Kanunlara harcanmayan bağışlarla ilgili hükümler konulmadı bu bağışların akıbeti açıklanmadı.

Seçim sürecinde ihlaller yaşandı

  • Yeni seçim düzenlemeleri ile vatandaşların adreslerinin kayıtlı olduğu yerlerin dışındaki bölgelere yönlendirilmesinin önü açıldı, ancak bu düzenlemenin kaç kişiyi etkilediği açıklanmadı.
  • Seçim sandıklarına verilen oy pusulalarının sayısı, kanunlarda açıkça belirtiliyor olmasına rağmen, düzenli şekilde kayda alınmadı, bazı sandıkların açılmasında gecikme yaşandı.
  • 1245 seçim sandığı gözlemlendi ve bunların yüzde 6'sında olumsuzluklar tespit edildi. Bu olumsuzlukların yüzde 12'si sandık güvenlik görevlilerinin tutumları ile ilgili oldu ve bu oranın da üçte birinde bu görevlilerin oy kullanma sürecine müdahalelerde bulunduğu belirlendi.
  • Seçim sandık kurullarının dörtte birinde tutanağın hazırlanmasında sorun yaşandı ve sayımların beşte birinde boş tutanakların önceden imzalandığı veya kasıtlı olarak hatalı giriş yapıldığı görüldü ki bu seçim sürecinde ciddi bir ihlaldi.
  • Sandık komitelerinin kullanılmamış materyalleri her zaman mühürlemediği görüldü. Gözlemlenen 28 sandıkta kim olduklarının anlaşılması zor yetkisiz kişiler, seçim görevlileri ve güvenlik birimleri görüldü ve bu tarz kişilerin oy kullanma sürecine müdahale ettikleri 10 vaka görüldü. Gözlemlenen 29 sandıkta çıkan sonuçlar kanun gerektirdiği halde herkesin görebileceği şekilde afişe edilmedi.

Medya ve gözlemciler sorun yaşadı

  • Seçim sonuçlarının yalnızca Anadolu Ajansı'ndan medyaya servis ediliyor olması birçok siyasetçi ve sivil toplum kuruluşu tarafından eleştiri kaynağı oldu.
  • Gözlemlenebildiği kadarıyla en az 15 seçim sandığında uluslararası gözlemcilere görevlerini yapmaları için emniyet güçleri veya sandık komitelerince müsaade verilmedi.

Raporun sonuç kısmından:

"Ülkedeki OHAL seçimlerde oy kullanmayı engelleyecek şekilde bir düzenleme değildi ancak önemli ölçüde demokratik tartışma alanını ve çoğulculuğu kısıtlamıştır. Adaylar hiç bir düzlemde eşit fırsata sahip olmamıştır. Temel özgürlüklerin kısıtlanmış olması ve eşitsiz rekabetin bu seçimler üzerinde ciddi bir etkisi olmuştur.

"Dünyadaki iyi niyetli örneklerinden farklı olarak seçimlerden son derece kısa süre önce acele ve katılımcı olmayan bir şekilde yapılan düzenleme değişiklikleri idarecilerin seçimlere müdahalelerini engelleme, şeffaflık gibi güvenilirlik unsurlarını zayıflatmış bu düzenlemeleri sorgulanır hale getirmiştir. Erken seçimlerle ilgili YSK'ya iletilen itirazların neredeyse tamamı reddedilmiştir. YSK kararlarının üzerinde yargı denetiminin eksikliği seçimlerin yasal bütünlüğünün ve sağlamlığının güvence altında tutulduğunu sigorta etmemektedir”