AKP Ankara Milletvekili ve Yeni Şafak yazarı Aydın Ünal, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun istifa edeceği yolundaki iddia sonrası kullandığı, "Bu ahlaksız troller bizi ciddi manada rahatsız ediyor" ifadesini hatırlatarak, "Partinin, teşkilatın içine sızıp fitneyle, fesatla, fücurla hareketi zehirlemek istiyorlar. Gerçek dava insanlarını tek tek küstürüp, tasfiye edip, kendileri gibi yüzsüzleri destekliyorlar" dedi.
Anayasa değişikliği teklifi oylaması sırasında Meclis'te kendini kürsüye kelepçeleyerek eylem yapan Bağımsız Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka hakkında cinsiyetçi paylaşımlarda bulunan Türkiye yazarı Fuat Uğur ve A Haber'de program yapan Cemil Barlas'ı "hamam böceği"ne benzeten Ünal, Cem Küçük için de "Kripto FETÖ'cü" imasında bulunmuştu.
Ünal, bugün (5 Mart 2018) herhangi bir isim anmadığı yazısında da, "Sadece sosyal medyada değil medyada bile trollük yapıyorlar. Sinsice arkadan vuruyor, Moğol sürüsü gibi önlerine ne gelirse yakıp yıkıyorlar" ifadesini kullandı.
Ünal'ın, "Nerede o eski troller!" başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:
"Trol” ve “trollük” kavramlarıyla şahsen ilk karşılaşmam Gezi Olayları sırasında oldu.
2013 yılı Mayıs ayı sonlarında sosyal medyadaki yüzlerce hesap, “kod isimler” altında terör estirmeye başladı. Gezici trollerin belli merkezlerden yönetildiği, arkalarında bir ya da birkaç reklam ajansının bulunduğu, operasyonlarını belli bir strateji doğrultusunda yaptıkları besbelliydi. Sosyal medya üzerinden yalan haber yayıyorlar, asılsız fotoğraflar kullanıyorlar, iftira atıyorlar, linç ediyorlar, saf solcuları tahrik ederek sokağa ve çatışmaya yönlendiriyorlardı. Milyonlarca takipçisi bulunan ve birkaç mesajla sokakları karıştıran bu hesapların önemli bir kısmı FETÖ tarafından yönetiliyordu.
Gezicilerin sosyal medya terörünü o günlerde bizim cepheden, yani “millet cephesinden” sadece bir avuç trol göğüsledi.
O zamanlar troller şimdiki gibi “ahlaksız” değillerdi.
En başta eski troller bağlantısızdı. Genç, dinamik, heyecanlı çocuklardı. Parti teşkilatlarında barınamamış, disiplin altına girememişlerdi. Ele avuca sığmıyorlardı. Parayla pulla işleri yoktu. Recep Tayyip Erdoğan’ı karşılıksız sevmiş, kendilerini O’na ve davaya adamışlardı. Klavye kahramanı değillerdi. Mitingse miting, kavgaysa kavga, mücadeleyse mücadele… Sokakta da varlardı, klavye başında da. Her türlü saldırıyla göğüs göğüse mücadele ediyorlardı. Fedakardılar. Erdoğan “öl” dese seve seve canlarını verecek kadar serdengeçtiydiler. Koca koca adamların sustuğu, korktuğu, çekindiği, saklandığı anlarda bütün gövdeleriyle ortaya çıkıp sarsılmadan Erdoğan’ın arkasında duruyorlardı. Sözlerini sakınmıyorlardı. Denge gözetmiyorlardı. “Ortada bir kavga var, bu kavgaya girilecek” diyor ve sonlarını düşünmeden giriyorlardı.
Gezi’den sonra bu troller 17/25 Aralık darbe girişimine ve sonrasındaki sürece de aslanlar gibi direndiler. FETÖ’nün adeta kabusu oldular. “Muhterem Hocaefendi Fetullah Gülen” algısını kısa sürede paçavraya çevirdiler, maskeyi düşürdüler.
Bu trollerin bir kısmı deşifre oldu; kimlikleri sosyal medyada yayınlandı, hedef yapıldılar. FETÖ’cü savcılar tarafından bazılarına onlarca dava açıldı. Fetullah Gülen bazılarıyla bizzat uğraştı.
10 Ağustos 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de bağımsız/bağlantısız “ahlaklı troller” sosyal medyada iyi iş çıkardılar. Zafer kutlamalarında kahramanlara yer bulunamaz. Zafer sonrasında ve barış döneminde kahramanları kimse hatırlamaz. Bağımsız ve bağlantısız troller meydanı yavaş yavaş fırsatçı trollere bıraktılar. Boynunu eğip gitmeyenlere de zaten meydan dar edildi.
Eski zamanlarda trollük mücadeleydi. Şimdilerde trollük tetikçiliğe, şantajcılığa dönüştü. Eskiler kendilerini lidere adamışlardı; şimdikiler kendilerini paraya adayıp birer “elektronik bodyguard” oldular.
Zamane trollerinde fedakarlık duygusu, ruh, heyecan, dava şuuru yok, ahlak ve ilke hiç yok.
Nevzuhur troller, öncüllerini örnek almak yerine Gezici trolleri, FETÖ’cü trolleri örnek alıyorlar. Artık sadece kod isim değil kendi isimlerini de kullanıyorlar. Sadece sosyal medyada değil medyada bile trollük yapıyorlar. Sinsice arkadan vuruyor, Moğol sürüsü gibi önlerine ne gelirse yakıp yıkıyorlar. Tehdit, şantaj, komplo, iftira… Ne derseniz var. Sırtlarını kendileri gibi ahlaksız güçlere dayayıp pervasızca saldırıyorlar. Beslendikleri kapıların bekçiliğini yapıyor, “saldır!” denildiğinde saldırıyor, tasmaları ne yöne çekilirse oraya gidiyorlar. Bukelamun gibi her renge hızlıca uyum sağlıyorlar. Temiz insanları kirletmekten tarifsiz zevk alıyorlar. Partinin, teşkilatın içine sızıp fitneyle, fesatla, fücurla hareketi zehirlemek istiyorlar. Gerçek dava insanlarını tek tek küstürüp, tasfiye edip, kendileri gibi yüzsüzleri destekliyorlar. Kimi zaman örgütlü hareket ediyor, çekirge sürüsü gibi, bir tarlayı kemirip diğerine konuyorlar.
Eski zamanlarda troller karşılık beklemezlerdi; şimdinin trolleri parayla çalışan müzik kutularına, paralı askerlere, lejyonerlere benziyorlar.
Ah nerede o eski troller!… Çok zekiydiler, ince esprileri vardı, naziktiler, hakka hukuka riayet ederdiler… Gezicilerin, FETÖ’cülerin kabusuydular. Hiç birinden iz, eser kalmadı, kaybolup kenara çekildiler.
Şimdiki troller kirli hesaplar peşinde bayağılık saçıyorlar…
“Sadıkları tahkir ile red kaide oldu/ Hırsızlara ikram u inayet yeni çıktı” diyor Ziya Paşa… Velhasıl o güzel troller güzel atlara binip gittiler. Meydan “ahlaksız trollere” kaldı…