Cumhuriyet yazarı Ayşe Yıldırım, temizlikten söz edildiği AKP içinde en merak edilen şeyin 24 haziran seçimlerin'de Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın yeniden seçilmesi halinde liste dışında kalan milletvekillerinin neyin beklediği olduğunu söyledi. "İster misiniz, bazıları için ‘FETÖ’ soruşturması açılsın" diyen Yıldırım, "Ankara kulislerinde konuşulanlara bakılırsa bu ihtimal hiç de yabana atılacak cinsten değil. AKP’nin suçlu psikolojisiyle kendisi dışında herkesi ‘FETÖ’cü ya da ‘FETÖ ile iltisaklı’ gösterme çabasını biliyoruz. Biliyoruz da bunca yıllık ‘kardeşliğini’ bir türlü üzerinden atamadığı da bir gerçek" ifadesini kullandı.
Ayşe Yıldırım'ın, "AKP’de bitmeyen temizlik" başlığıyla (24 Mayıs 2018) yayımlanan yazısı şöyle:
AKP’de mevcut milletvekillerinin neredeyse yarıya yakını listede yer almadı. Doğal olarak havuz medyası olayı ‘taze kan’ olarak verdi.
Oysa çok uzun zamandır AKP içinde bir ‘temizlik’ten söz ediliyordu.
Asıl merak edilen şey, eğer Erdoğan, 24 Haziran’dan başarıyla çıkarsa bu milletvekillerini neyin beklediği...
İster misiniz, bazıları için ‘FETÖ’ soruşturması açılsın.
Ankara kulislerinde konuşulanlara bakılırsa bu ihtimal hiç de yabana atılacak cinsten değil.
AKP’nin suçlu psikolojisiyle kendisi dışında herkesi ‘FETÖ’cü ya da ‘FETÖ ile iltisaklı’ gösterme çabasını biliyoruz. Biliyoruz da bunca yıllık ‘kardeşliğini’ bir türlü üzerinden atamadığı da bir gerçek.
Kısaca bir yakın döneme bakalım.
17/25 Aralık 2013’ten itibaren ortakların arası açılmaya başlamıştı. Ancak keskin kavga 2016’daki darbe girişimi sonrası yaşandı. Haliyle bu süreçler boyunca AKP-cemaat ilişkileri ve AKP içindeki cemaat hayranları tartışılıp durdu.
‘Bizde FETÖ’cü yok’ tezini işleyen AKP tartışmaların alevlendiği dönemlerde ister istemez ‘temizlik’ten de söz etmek zorunda kaldı.
2016 yılında AKP Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Ataş, o günlerde gündeme gelen AKP içindeki ‘FETÖ’cülerin temizlenmesi ile ilgili tartışmaların dillendirilmesi üzerine şöyle diyordu:
“Ak Parti’nin içinde FETÖ’cü varsa, Ak Parti kadroları kendisi temizler. O seni ilgilendirmez.”
‘Temizlik’ tartışmaları 2017 referandumu döneminde sürdü. AKP içindeki temizliği referandum öncesi mi sonrası mı yapacak?
Referandum sonrası Erdoğan AKP Genel Başkanlığı koltuğuna da oturunca bir ‘metal yorgunluğu’ fırtınası esti partide. İl başkanları, ilçe başkanları, büyükşehirlerin de aralarında olduğu belediye başkanları istifaya zorlandı.
Kimi direndi, kimi ağladı. Ama hepsi de istifa etmek zorunda kaldı. Neden istifalarının istendiği, varsa ‘suçlarının’ ne olduğu hâlâ bilinmiyor.
Bu yıl nisan ayında AKP sözcüsü Mahir Ünal, şöyle bir cümle kullandı:
“Bizim kendi içimizde yaptığımız temizlik tamamlandı. İlçe yönetimlerimize, gençlik, kadın kollarımıza hepsine varıncaya kadar biz çok titiz çalışma yaptık ve çok titiz bir ayıklama gerçekleştirdik.”
Peki kimdi bu ‘temizlenenler’, haklarında bir dava açıldı mı?
Yanıt yok.
Sağır sultanın bile duyduğu; AKP içinde Bylock kullandığı iddia edilen milletvekilleri...
Darbe Araştırma Komisyonu Başkanı Reşat Petek’in daha birkaç yıl öncesine kadar Gülen’e övgüler düzdüğü...
Muhalefet partilerinin milletvekillerinin ‘FETÖ’cü suçlamaları....
Gülen’i ziyaret eden milletvekillerinin el pençe durdukları fotoğraflar...
Gelgelelim şimdi Reşat Petek dahil AKP’nin Darbe Araştırma Komisyonu’ndaki başkan, başkan yardımcısı ve üç üyesi ile partinin yarıya yakın milletvekili listelerde yer bulamadı.
Erdoğan, bu konuda ne dedi:
“Parlamentodaki prensiplerimize dikkat etmemiş, devamda hassasiyet göstermemiş arkadaşlarımızı listelere koymadık.”
AKP listesi üzerinden yine bir ‘FETÖ’ kıyameti koptu. Dün Sözcü’nün de manşetindeydi.
Önceki yıl ortaya çıkan bir fotoğrafa göre, 2012’de Pensilvanya’ya giden 12 AKP milletvekili Gülen ile birlikte çok samimi bir poz veriyorlardı.
İşte AKP’nin önceki gün açıklanan milletvekili aday listesine göre bu 12 milletvekilinden beşi 24 Haziran seçimlerinde seçilebilecek yerlerden yeniden aday gösterilmişler.
Yani demem o ki, bu AKP’de ne kadar kirli kan varmış ki, temizle temizle bitmiyor.
Keşke…
Basın da iktidar daCHP içindeki tartışmaları çok sever. Çünkü en rahat konuşulacak, yazılacak bir partidir CHP. Bu işin bir yönü. Diğer yanı ise hem basına hem de iktidara malzeme veren parti yönetimi…
Havuz medyası, AKP listesini ‘taze kan’ diye lanse ederken CHP’deki değişimi ise ‘kıyım’ olarak nitelendirdi.
Partinin milletvekili adayları tercihi kendi politikalarını bağlar. Buna şüphe yok. Basının bu konuda yapacağı şey eleştiriyle, sorgulamalarla sınırlıdır.
Tıpkı Barış Yarkadaş’ın listeye alınmamasına yönelik eleştiri gibi.
Bu karanlık dönemde sesi kısılan, hapse atılan, dava ve soruşturmalarla boğuşan gazetecilerin eski bir meslektaşı, CHP’nin basın komisyonu üyesi olarak adliyelerde davadan davaya koşan, gazetecilerin sesi olan Barış Yarkadaş’ın olmayışı doğal olarak bir çok meslektaşı tarafından üzüntüyle karşılandı.
Elbette siyaset sadece Meclis’te yapılmıyor. Yarkadaş’ın bunu bildiğine de şüphe yok. Ancak, Çiğdem Toker’in dediği gibi; “Barış Yarkadaş’ın liste dışı kalması, bizler açısından gür bir sesin azalması anlamına geliyor.”
Kendi adıma teşekkürler Barış Yarkadaş.