T24 - Taraf gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Altan, mafyanın futbol üzerinden büyük para ve prestijin aktarıldığı günlere dönülüp dönülmeyeceğini sorguladı. Altan, "Ne Başbakan Erdoğan, ne onun daha üç ay önce söylediklerini bugün unutmuş olan genç Spor Bakanı, ilerde “biz durumu bilmiyorduk” diyebilir; durumu biliyorlar, en yakınları, dostları kendilerini uyarıyor ama onlar mafyayı korumak için canlarını dişlerine takarak dövüşüyorlar" dedi.
Altan'ın bugün (8 Aralık 2011) yayımlanan "AKP ve mafya"başlıklı yazısı şöyle:
Bizim iktidar partisinin bu mafya aşkı da nereden çıktı?
Nedir AKP’nin bu mafya düşkünlüğü?
Futbol, bütün dünyada olduğu gibi Türkiye’de de mafyanın yeni nüfuz alanlarından biri.
Mafyanın iki çok büyük kazancı var futboldan.
Birincisi bahis oyunlarını şikeleyerek oradan yüz milyonlarca dolar vuruyor, bu parayla kendine, hem devlet içinde, hem devlet dışında yandaşlar ediniyor, güçlenip kökleniyor.
İkincisi, zehirli bir duman gibi ağır ağır yayılarak futbol kulüplerinin yönetimlerine tırmanıyor.
Futbol taraftarının mantıkla açıklanamayacak tutkusunu ve galip gelme arzusunu, tehditle, parayla, şikeyle sağladığı galibiyetlerle tatmin ederek kendine büyük bir taban sağlıyor.
Özellikle Anadolu’daki küçük kulüplere çok rahat girerek, kısa zamanda kulüp başkanlıklarına kadar tırmanıyor.
Elindeki futbol takımları çoğaldıkça, futbol dünyasında kurduğu ağ da genişliyor.
Adım adım ilerleyerek bütün futbolu denetleyecek bir konuma geliyor.
Yedi ay önce çıkan şike yasası bu gelişmeyi durduracak bir yasaydı.
Ağır cezalar caydırıcıydı.
Şimdi AKP yüz seksen derece çark ederek, kendi yaptığının tam tersi bir yasa hazırlayıp fevkalade şaibeli ve kirli bir oyunun baş aktörlüğüne soyunuyor.
Baştan aşağıya kire ve şaibeye bulaşıyor.
Üstelik de Bülent Arınç, Hayati Yazıcı, Şamil Tayyar gibi AKP’liler yüksek sesle partilerini uyardıkları, Cumhurbaşkanı Gül yeni yasayı “veto” ettiği halde yapıyorlar bunu.
Ne Başbakan Erdoğan, ne onun daha üç ay önce söylediklerini bugün unutmuş olan genç Spor Bakanı, ilerde “biz durumu bilmiyorduk” diyebilir; durumu biliyorlar, en yakınları, dostları kendilerini uyarıyor ama onlar mafyayı korumak için canlarını dişlerine takarak dövüşüyorlar.
Üstelik sadece mafyaya “hayat öpücüğü” vermekle kalmıyorlar, futbolu da öldürüyorlar.
Üç yıl sonra bu ülkede, şikecilerin yönettiği kulüplerin maçlarını seyreden kimse kalmaz, dünya futbol sistemi de Türkiye’yi dışlar.
Mafyayı koruyacağız derken büyük bir sektörü de çökertirler.
Bugün futbol taraftarları meseleyi sadece “kendi takımlarının galibiyeti ya da şampiyonluğu” gibi görüp gerisine aldırmayabilirler, futbol taraftarı için o gün ve “o günkü galibiyet” önemlidir, mahalle berberinde rakip taraftarları kızdırmaktan daha önemli bir şey olmayabilir onlar için.
Takımlarının galibiyeti için “mafyaya evet” diyecek gözü dönmüş taraftarlar olduğuna da eminim.
Ama böyle giderse, hiçbir galibiyet hiçbir taraftara haz vermeyecek, rekabet ortadan kalkacak, heyecan bitecek, bütün takımlar, en büyükleri de dâhil “tek bir elden” kontrol edilecek.
Başbakan Erdoğan ve AKP bunu mu istiyor?
Mehmet Eymür’ün, Memduh Bayraktaroğlu’nun açıklamalarından, Çiller döneminde hükümetin ve devletin “mafyayı” kullanma isteklerinin ne boyutlara ulaşmış olduğunu okuduk.
Devlet, mafyayı kullanacağım derken sonunda mafya devleti kullanmaya başladı.
Öyle bir zaman geldi ki mafya reisleri açıkça başbakanları tehdit etmeye koyuldular.
Mafyaya futbol üzerinden büyük bir para ve prestij aktararak tekrar o günlere mi döneceğiz?
Erdoğan ve AKP, mafyayı ihya etme projelerinin sonuçları hakkında düşünüyorlar mı?
CHP ve MHP’nin de desteğini alan AKP çok tehlikeli bir oyuna girişiyor.
Onlara, böyle “tehlikeli” sonuçlar olmaz gibi geliyor, Çiller’e bir sorsunlar, mafyayı devlet desteğiyle canlandırırken ona da “bir şey olmaz” gibi gelmişti, sonuçlarını gördük.
Erdoğan ve AKP, “futbolda mafya yok” diyorlarsa, diyebiliyorlarsa, çıkıp söylesinler bunu açıkça.
Bunu söyleyemezler, mafyanın futboldaki rolünü onlar benden çok daha iyi biliyor.
O zaman, bu “mafya aşkı” nerden çıktı, bize onu anlatsınlar.