Pelin Ünker
Türkiye'de gıda, orman ve tarım alanlarına yönelik düzenlemeler içeren yeni torba yasa teklifi geçen hafta Meclis Tarım Orman ve Köyişleri Komisyonu’ndan geçti. AKP tarafından verilen teklif, önümüzdeki dönemde Meclis gündemine getirilecek.
Gıda, Tarım ve Orman Alanında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, gıdalara yönelik koruyucu önlemler içermesi olumlu karşılanıyor. Bununla birlikte meslek örgütleri ve konunun uzmanları, üç farklı alanla ilgili yapılacak düzenlemelerin aynı torbaya konmasını yanlış olduğunu savunuyor. Teklifin genel itibariyle eksik, bazı maddelerin ise anayasaya ve düşünce özgürlüğüne aykırı olduğunu savunuyor.
Peki yasa teklifi hangi maddeleri içeriyor, bu maddeler ne yönde eleştiriliyor? DW Türkçe konunun uzmanlarıyla konuştu.
Teklif, gıdada sahteciliğe yönelik cezaların artırılmasının yanı sıra, yanıltıcı beslenme tavsiyelerinde bulunanlara cezalar öngörüyor.
Gıda bilim kurulu karar verecek
Düzenleme yasalaşırsa, bir gıda bilim kurulu oluşturulacak. Kurulun onaylamadığı açıklamaların yer aldığı yayınlar, gerçeğe aykırı kabul edilecek. Bu yayınlara 50 bin liraya kadar para cezası verilecek. Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) yasasına eklenen madde ile de idari yaptırım uygulanacak.
Ancak bir yandan sivil toplum kuruluşları, meslek örgütleri ve hekimlerin açıklamalarının sansüre uğrayacağı, cezalandırılacağı endişesi hakim.
DW Türkçe’ye konuşan TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Baki Remzi Suiçmez, gıdada hile, taklit ve gıdaların içine farklı madde karıştırılması konusunda düzenlemelere ve para cezalarına olumlu baktıklarını belirtiyor. Suiçmez, bununla birlikte düzenlemede gri alanların da olduğu görüşünde.
"Yanıltıcı yayın kavramında sınır net çizilmemiş"
Suiçmez "Yanıltıcı yayın tanımı ve kavramları ortaya konulmamış, sınırları açık çizilmemiş. Biz bunların ucu açık olmaması gerektiğini savunduk. Çünkü yanıltıcı yayınları kamu da yapabiliyor. Örneğin ülkemizde Çernobil termik santralinden sonra çay içen bakanları gördük. Peki kamunun yanlış yayınlarını kim düzeltecek" eleştirisini yöneltiyor.
Suiçmez'e göre, herhangi bir yayının veya açıklamanın yanıltıcı olduğuna kim ya da kimlerin, hangi bilimsel ölçütlere göre karar vereceğinin maddede açıkça belirtilmesi şart.
Gıda bilim kurulunun, üniversiteler, meslek odaları, ilgili tüm kesimlerin eşit oy dağılımıyla yer aldığı bir kurul olması gerektiğine dikkat çeken TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı, „Önemli olan bilimsel gerçeklerin kamuoyuna doğru bir şekilde açıklanması" diyor.
"Sansüre yol açabilir"
Ancak Türk Tabipleri Birliği’nden halk sağlığı uzmanı Dr. Ahmet Soysal, hükümetin yasa teklifini meslek odaları başta olmak üzere hiç kimseye danışmadan, tam da herkesin dikkatinin pandemi üzerinde olduğu sırada Meclis gündemine getirdiğini öne sürüyor.
DW Türkçe’ye konuşan Soysal’ın da bu nedenle oluşturulacak bilim kurulu ile ilgili çekinceleri bulunuyor:
"Bu bilim kurulu özellikle basın ve televizyonlarda verilecek gıda ile ilgili bilgilerin doğru olup olmadığını denetleyecek. Doğru olmayan bilgiler için RTÜK kanununa eklenen bir madde ile beş güne kadar kapatma cezası verilebilecek. Bu, kesinlikle doğru bilgiler veren televizyon kanallarının kapatılmasına kadar bir sansürün, ek bir sansürün gelişine kadar yorumlanabilir” yorumunu yapıyor.
Türkiye’de gıda güvenliği alanındaki sorunların bir torba yasayla çözülebilecek boyuttan çok daha büyük olduğuna dikkat çeken Soysal, çözümün Türk Tabipleri Birliği, TMMOB başta olmak üzere konuyla ilgili tüm tarafların tartışarak olgunlaştıracağı bir yasa teklifiyle mümkün olabileceğini savunuyor.
"Gıdada bilgi kirliliği azalacak"
Gıda Mühendisleri Odası Başkanı Kemal Zeki Taydaş ise teklifi insan sağlığı ile oynayanlara caydırıcı cezalar verilmesini öngörmesi bakımından olumlu buluyor.
Meclisteki görüşmelerde de Canan Karatay’ın kelle paça çorbası içmenin Covid-19’a karşı koruyacağına ilişkin açıklamaları Tarım Komisyon Başkanı AKP’li Yunus Kılıç tarafından yanıltıcı beyana örnek olarak gösterildi.
DW Türkçe'ye konuşan Taydaş, düzenlemenin gıda güvenliğini yükselteceğini ve gıdada bilgi kirliliğini azaltacağı görüşünde.
Taydaş "Bu konuyla ilgili herhangi bir eğitim almamış insanların, isimlerinin başlarında pek çok akademik unvan olmakla beraber, sosyal medyada ve diğer tüm ana akım yayın kanallarında gıda ile ilgili bilimsel temellerden uzak konuları gündeme getirerek insanları yanılttıkları, insanların tüketim alışkanlıklarını olumsuz şekilde etkiledikleri hepimiz tarafından bilinen bir gerçek” diyor.
"Tarımda asıl sorunu çözmüyor"
Yasa teklifi tarım alanlarıyla ilgili düzenlemeleri de kapsıyor. Teklife göre verimli tarım arazilerine kurulan ve yasal olmayan hobi bahçeleri ile ilgili yıkım söz konusu olabilir.
DW Türkçe’ye konuşan tarım uzmanı Ali Ekber Yıldırım, hobi bahçeciliğine ve kent tarımına karşı olmadığını ancak bahçelerin verimli tarım arazilerine kurulmasının doğru olmadığını söylüyor. Düzenlemeyi bu anlamda olumlu bulan Yıldırım, diğer yandan yasa teklifini, şimdiye dek çıkarılan yasaların uygulanmamasının itirafı olarak görüyor.
Yıldırım'a göre, Türkiye’de 2005’te kabul edilen Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Yasası ve 2014’te bu yasayı değiştiren kanun uygulansaydı, tarım topraklarının amaç dışı kullanılması belli oranda da olsa önlenebilecekti.
"3.5 milyon hektar tarım arazisi kaybedildi"
Yıldırım, yasalar uygulanmadığı için enerji tesisleri, otoyol, köprü ve diğer altyapı yatırımları için verilen acele kamulaştırma kararlarıyla zeytin başta olmak üzere milyonlarca ağacın kesildiğini hatırlatıyor.
Teklifte buna yönelik bir madde yer almadığını belirten Yıldırım, “Tarım arazileri, turizme, enerjiye, madenciliğe açılıyor. Koruma altında olan Eskişehir Alpu ovasına ve Kırklareli ovasına termik santral projesi getirildi. Türkiye’de 1990’da 27 milyon 800 hektar olan tarım arazileri şimdi 23 milyon hektara düştü. AKP döneminde 3.5 milyon hektarlık araziyi kaybettik. Şimdi bunu sadece hobi bahçeleriyle sınırlandırmak yanlış“ diyor.
Yıldırım, verimli tarım arazilerine kurulu olan ve İmar Barışı yoluyla yasal statü kazandırılan hobi bahçeleri olduğunu da belirtiyor.
"Orman alanları daralacak"
Teklifte yer alan orman alanlarına ilişkin düzenlemeler de akademisyenlerce eleştiriliyor. İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Orman Fakültesinden Prof. Dr. Doğanay Tolunay, Doç. Dr. Cihan Erdönmez ile Bartın Üniversitesi Orman Fakültesinden Prof. Dr. Erdoğan Atmış ve Karadeniz Teknik Üniversitesi Orman Fakültesinden Doç. Dr. Oğuz Kurdoğlu, konuyla ilgili hazırladıkları inceleme raporunu Meclis komisyonuna gönderdi.
Prof. Tolunay’ın DW Türkçe ile paylaştığı raporda, teklifte yer alan ve Orman Kanunu’nda değişiklik öngören bazı maddelerin Anayasa’ya aykırı olduğuna dikkat çekiyor.
Düzenlemeyle orman tanımının değişeceğine işaret eden akademisyenler “Teklifin kanunlaşmasıyla sahipli arazilerde her nevi ağaç ve ağaççıklarla örtülü yerler artık orman sayılmayacak. Üzerinde ağaç bulunan bir alanın orman olup olmaması mülkiyete bağlı değildir. Ülkemizde şahıslara ait 10 bin 140 hektar, kamu tüzel kişilerine ait 7 bin 959 hektar orman var. Anayasanın 169. maddesine göre devlet, ormanların korunması ve sahalarının genişletilmesi için gerekli kanunları koyar ve tedbirleri almak zorunda” diyor.
Akademisyenler, teklif yasalaştığı takdirde Türkiye’de orman alanlarının daralacağını savunuyor.
Tesis kurulması izin
Teklife göre, bozuk orman alanlarında odun dışı ürünlerin mamul ya da yarı mamul olarak işlenmesi amacıyla tesis kurulabilmesine de izin verilecek.
Raporda, bu madde de sorunlu bulunuyor. Bozuk olarak nitelendirilen orman alanlarının ekosistem için önemli olduğunu vurgulayan akademisyenler, önerilen değişikliklerle orman alanlarının işletmelere açılacağını, bu tesislerin kurulmasında kamu yararı olup olmadığının da tartışmalı olduğunu vurguluyor.
Söz konusu maddenin bu nedenle Anayasa’ya aykırı olduğunu savunan akademisyenler, teklifte yer alan ifadenin orman alanlarında her türlü kimyasal üretim tesisinin kurulmasına olanak tanıyacak kadar geniş kapsamlı olduğuna dikkat çekiyor.