T24- Kafasına taktı bir kere, Taksim’deki Atatürk Kültür Merkezi’ni (AKM) yıkacak.
Aslına bakarsamız, AKM yaklaşık iki yıldır yıkılmış durumda zaten. Sanat merkezini kapatmak yıkmak değil mi?
Eski Kültür Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı H. Hüseyin Akbulut’a göre de kapatmak, yıkmakla eşdeğer: “AKM’de 2006 yılı içinde opera ve bale 185, senfoni orkestrası 59, tiyatro 446, klasik koro 16, modern folk 18. 23 sergi ve bakanlığın 96 sanat ektinliği olmak üzere 855 etkinlik gerçekleştirildi. Bu, günde en az üç etkinlik anlamına gelir ki, dünyada bir başka örneği yoktur. Bir yılda yaklaşık 1 milyon insanın girdiği AKM, Haziran 2008 yılından bu yana yıpranmaya ve ölüme terk edildi.”
Recep Tayyip Erdoğan, “Binanın onarımı için 50-60 milyon gerekir” diyor ya, H. Hüseyin Akbulut, çarpıcı bir karşılaştırma ile o söze yanıt veriyor:
“Ayazağa’daki konser salonunun kaba inşaatı neredeyse bitmişti. O aşamaya gelmesi için devletten 30 milyon dolar, İMKB’den de 3 bin 500 dolar olmak üzere toplam 33 milyon 500 dolar harcanmıştı. Şimdi o bina toptan yıkılıyor, yeni bir proje yapılıyor ve harcanan paralar çöpe atılıyor.”
İlgililerin ilgisizliğine gelince:
“Merak ediyorum, Kültür Bakanı Ertuğrul Günay, sorumluluk alanını İstanbul 2010 Kültür Ajansı ve Başbakan’a mı devrediyor? İşin acıklı yönü, AKM’nin işlevini en iyi bilmesi gereken Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürü ile Devlet Tiyatrosu Genel Müdürü’nün sorun kendilerinin değilmiş gibi sessiz kalmalarıdır. Oysa özel yasaları gereği yetki de, sorumluluk da onlardadır.”
AKM yıkılırsa, sorumlusu onlardır, biline.
Tek başına çaba
Referandumdan yaklaşık iki ay önceydi. CHP Ankara İl Başkanı Ali Yıldızlı’yı aradık ve “Referandum öncesi Ankara’nın köylerine giderseniz, biz de sizinle birlikte gelmek istiyoruz” dedik. Yanıt gelmedi. Yıldızlı’ya, referanduma yaklaşık on gün kala aynı önerimizi bir kez daha yineledik. Yine ses çıkmayınca 12 Eylül’e birkaç gün kala aradığımızda Ali Yıldızlı bize dedi ki:
“Maalesef köy programı yapamadık.”
Genel başkanları neredeyse tüm Anadolu’yu dolaşırken CHP Ankara İl Başkanlığı, 2 ay boyunca tek bir köye gidememişti!
Geçenlerde CHP üyesi dostumuz Suay Karaman uğradı. Halkoylaması öncesi gönüllü olarak Kayseri, Nevşehir, İzmir, Aydın ve Manisa’da köyleri dolaşmış, anayasa değişikliklerine neden “hayır” verilmesi gerektiğini anlatmaya çabalamış. İşte izlenimleri:
“Köylüler, anayasa ile ilgili anlattıklarımı ilgiyle dinlediler. Büyük çoğunluğu, TRT 1, Kanal 7 ve Samanyolu televizyonunu izlediklerini ve ücretsiz gelen Zaman gazetesi okuduklarını bildirdiler. Benim ülkemiz hakkında anlattıklarımı, ülkemizin getirildiği durumu özetlediğimde, ilgilerinin arttığını ve bunlar hakkında çarpıcı sorular sorarak, daha açıklamalı olarak anlatımımı sağladılar. Özellikle ekonomik sorunlar ile tarım ve hayvancılığın durumu çok ilgi çekti.
Manisa Turgutlu’ya bağlı bir köyde yaşlı bir amca, ‘Biz televizyona bakıyoruz, evet diyorlar; gazeteye bakıyoruz evet diyorlar; bizim imam da bize evet diyor. Biz evet vereceğiz, ama sen aklımızı karıştırdın, biz bunları bilmiyorduk’ dedi. Aydın Germencik’in bir köyünde, kahvedekiler oruç tuttukları için bana yaptıkları ikramı kabul etmek istemedim. 80 yaşlarında bir amca ‘Oğlum suyu da iç, ayranı da’ dedi. Ben teşekkür ettiğimde, ‘Biz oruçluyuz, ama sen bu sıcakta Ankara’dan bizi aydınlatmaya gelmişsin, bundan daha büyük bir ibadet olmaz, sen bu suyu içmezsen, biz orucumuzu bozacağız’ dedi.”
Suay Karaman, CHP’nin, cumhuriyet ilkelerinden yana olan demokratik kitle örgütlerinin buna benzer çalışmaları yapmalarını salık verdi ve ekledi:
“Hatta yanlarında ziraatçı, veteriner, tıp doktoru, diş hekimi, öğretmen gibi meslek gruplarından bir toplulukla, o yörelerimizi ziyaret etmeleri, köylülerimizin her türlü sorunları ile ilgilenmeleri, ülkemizin aydınlanma yolunda önemli bir kilometre taşı olacaktır.”
Karaman’ın tek başına yürüttüğü çalışma, dileriz başta Ankara İl Başkanı Yıldızlı olmak üzere CHP örgütleri için iyi bir örnek olur.
Pera
Tarih okuyan bilir. Yıldırım Orduları Grup Komutanlığı’nın kaldırılması üzerine 13 Kasım 1918’de İstanbul’a dönen Mustafa Kemal, 15 gün kadar Pera Palas’ta kalır, daha sonra yakın arkadaşları ile Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın öncülüğüne ilişkin ilk tasarımlarını yaptığı Şişli’deki eve geçer.
Geçenlerde Pera Palas’ı ziyaret eden Recep Tayyip Erdoğan, Atatürk’ün kurtuluş çalışmalarını burada yaptığını söyledi ya... Okurumuz Necati Cebe, buna karşı çıkıyor:
“Başbakan’ın ‘Atatürk kurtuluş çalışmalarını Pera Palas’ta yaptı’ sözü, çok güç koşullarda yokluklar içinde sürdürülen bir ölüm / kalım savaşını, lüks otel odalarından yönetilen kıytırık bir savaşmış gibi gösterir ki bu, yanlıştır ve Kurtuluş Savaşı şehit ve gazilerine yapılabilecek en büyük haksızlıktır.
Kurtuluş Savaşı, Pera Palas Oteli’nden değil, Metristepe’den, Sakarya kıyılarından, Kocatepe’den yönetilen bir savaştır.”
Hortlak
Anayasa Mahkemesi Başkanı da, 4-5 gazetecinin tanık olduğu açıklamalarında, anayasanın değiştirilemeyecek ilk üç maddesine “pozitif olarak dokunulabileceği”nden söz etmeye başladı.
Oluşturulmak istenen belli: Sünni egemen, çokuluslu, başkancı sistem.
Özetle; Osmanlı’nın hortlatılması...
(Cumhuriyet gazetesi - Işık Kansu - 4 Ekim 2010)