Akit yazarı Vehbi Kara, "hükümet tarafından başlatıldı" dediği kadınların Cuma namazına katılması kampanyası hakkında Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'a tepki gösterdi. “Pembe Camiler geliyor' denilerek, özellikle 'hükümetin her yaptığı icraatta bir hikmet vardır' mantığı işliyor" diyen Kara, Erdoğan'ın konuşmalarına yer verdiği yazısında, "Bunun en büyük sorumlusu Erdoğan’dır" dedi.
Kara'nın "Pembe Camiler ve Kadını Yuvasından Koparmak" başlığıyla (7 Kasım 2018) yayımlanan yazısı şöyle:
Ak Parti, aile ve kadın politikaları konusunda sınıfta kalmıştır. Zira kadınları yuvalarından çıkarmak için yapmadığını bırakmamıştır. Ne yazık ki yapılan ikazlara da kulaklarını tıkamaya devam etmektedir.
Fakat doğruyu ve doğruları söylemek her kim olursa olsun bunları savunmak benim gibi maneviyata önem veren gazetecilerin görevidir. Ayrıca üniversitedeki çalışma ekonomisi hocalarına, bu durumu anlatarak kadınları kapitalizmin yeni köleleri olmasını önlemeye çalışıyorum.
Anneliğin toplum yaşamı ve devletin bekası açısından ne derece önemli olduğunu, yurt içinde ve yurt dışında yayınlanmış eserlerden yararlanarak izah ediyorum. Okuyucularımdan da bu konuda yardımcı olmalarını ve kamuoyu meydana getirerek; hayatımızın en değerli varlıkları olan ailemizi ve kadınlarımızı korumamız için destek talep ediyorum.
Yakın zamanda kadınların Cuma namazlarına katılması için kampanya başlatıldı. Hem de bizzat hükümet tarafından. Fakat bilgisizce yapılan bu kampanyada göz ardı edilen önemli bir husus vardır. Cuma ve Bayram Namazı kadınlara farz değildir. Farz olmayan bir ibadeti farz yapmaya çalışmak en hafifinden söylersek gereksiz tartışma açmaktır..
Basında “Pembe Camiler geliyor” denilerek, özellikle “hükümetin her yaptığı icraatta bir hikmet vardır” mantığı işliyor. Bazı gazeteler farkında olmadan ateşe körükle gidiyorlar. Manşetlerinde “Haydi kadınlar camiye”, “Bizi Allah'ın evinden uzak tutamazsınız” benzeri yazıları görüyoruz.
Bazı hocalarımızın “Kadınlar cemaat namazlarına katılmalı, Cuma Namazına gelmeleri uygundur” şeklindeki görüş açıklamaları dikkat çekmektedir.
Erdoğan'ın ağzından çıkan her söz; durumdan vazife çıkaran hocalarımıza fetva vermeleri için fırsat doğuruyor. Lakin bu fetvalar; kabul edilemez. Zira bir fikre davet; cumhur-u ulemanın kabulüne vabestedir. Yani bütün âlimlerin kabulünü gerektirir. Aksi takdirde davet reddedilir.
İslam ümmetinin çoğunluğunun yolu ne ise; bu yol ve durumdan istifade edilmeye çalışmak gerekir. Bu büyük cadde, sadece bir âlimin şahsi fikir ve düşüncesiyle tahakkuk edemez. Ancak o zamanda yaşayan ve ümmetin kıvamını teşkil eden ulemanın ekseriyetinin itibar ettiği ve kabul ettiği fikir, yol ve tarz, umum ümmete istinat noktası olacaktır.
Bu durumun dışında, özel içtihatlar ve kanaatler umumileştirilemez. Bir örnekle söylemek gerekirse; Fırat nehrini düşünelim. Bu büyük nehri bir dereden geçiremezsiniz. Fakat dar dereler ve çaylar Fırat’ın yatağından rahatlıkla akabilir.
Dolayısıyla umum ümmetin gidebileceği yollar, ekser müçtehitlerin ve Cumhur-u Ulemânın seçtiği büyük yoldur. Koca ümmeti dereler gibi dar olan şahısların içtihatlarına zorlamak, ihtilâfların ve mücadelelerin tohumlarını atmaya benzer. Bu ise fitne çıkarmak anlamına gelir.
Bu yüzden yöneticilerin istekleri üzerine, ümmetin zorlanmasını uygun bulmuyorum. Bu gibi dayatmalara karşı her Müslümanın onurlu bir şekilde karşı koyması gerektiğini düşünüyorum.
“Kadınların camilere girmesi” adı altında yuvalarından çıkarılması düşüncesi zoraki yollarla yapılmak isteniyor. Fakat bu yanlışı yaymak için bekleyen bazı şahıslar; birdenbire saklandıkları kuyulardan çıkmışlardır.
Bunun en büyük sorumlusu ise maalesef Erdoğan’dır. Çünkü Almanya Köln'de aynen şöyle konuşmuştur:
“Cuma namazına, bayram namazına gidemezsin, böyle diyorlar ya, hanımların ayağını camilerden kesiyorlar. Niye gitmesin, gidecek. Hanımlar da camilerde yerini alacak ki camilerimizin asıl anlamı güç bulsun”.
Bu sözlerin ardından yanındaki birine sorarak “Öyle değil mi Hocam” diyor.
Adamcağız ne desin. Koskoca Cumhurbaşkanına karşı gelebilir mi? Hem de güzel bir cami açılış merasiminde, ne diyebilir ki?
O zat dahi “Tabi efendim” demek zorunda kalıyor.
Bazı hocalarımız, Cumhurbaşkanının kadınlar üzerinden dinde reform sözlerini “Dil sürçmesi” ve “Danışmanlarının kabahati” deyip hüsnü-ü zan ederek tevil etmeye çalıştılar. Sanki danışmanlarını başkaları seçiyormuş gibi.
Fakat bu konuşmanın üzerinden birkaç gün geçmeden, Cumhurbaşkanı bu hüsn-ü zannı da yıkıp geçen şu çok tartışılacak sözleri etti:
“Kadınları camilerimize sokacağız” dedikten sonra “Cuma namazına, bayram namazına gidemezsin. Niye gidemesin? Gidecek. Hâlâ bu çirkin geleneklere ‘İslam’ diyen, Bunları İslam diye gösteren zihniyetler var. Bizim bunlardan kurtulmamız lazım. Artık bu yanlış tabuların yıkılması lazım. Bugün huzurlarınızda bir Diyanet İşleri Başkan Yardımcımız hanım hocamız varsa bu tabloları yıkmaya başladığımızın alametidir”.
Bu sözler kolayca kabullenilecek sözler değildir. O halde cevap vermek şarttır. Öncelikle ehli sünnet alimlerinin konu üzerindeki sözlerine bakalım:
“Bayram namazı Şafii ve Maliki'de sünnet, Hanefi'de vaciptir”. Ayrıca Cuma namazının yalnız erkeklere farz olduğu çeşitli hadis-i şeriflerle bildirilmiştir. Bunlardan ikisi şöyledir:
“Cuma namazı, köle, kadın, çocuk, hasta olan kimse hariç, her Müslümana farzdır- Ebu Davud, Hakim”.
“Erkeklerin camide cemaatle namaz kılmalarının, evde kıldıkları namazdan 27 derece daha fazla sevap olduğu, kadınların ise, evde namaz kılmalarının, camide namaz kılmalarından daha çok sevap olduğu" yine başka bir hadis-i şerifle bildirilmiştir.
Milletimiz ne yazık ki; namaza da cemaate de alışık değildir. Günde 5 vakit farz olan namazı ancak %15-20 civarında bir vatandaşımız kılıyor. Bazı vatandaşlar ise kendi aklınca sadece Cuma namazını kılmakla farz yükümlülüğünden kurtulacağını zannediyor.
Şu hususu hatırlatmak gerekiyor: İstanbul’da ve büyük merkezlerde insanlar balık istifi Cuma namazı kılabiliyorlar. Ne yazık ki camilerimizin bir kısmı ahıra çevrilip yok edilmiş. Nüfus arttığı halde yenileri içinse kırk dereden su getirilerek izin ve ruhsat vermeyen belediyeler var. Zavallı milletimiz; işi yoksa namaz kılmak için cami arasın…
Kadınların İstanbul gibi şehirlerde, bu yer yokluğunda Cuma kılmaları, sadece dini değil, namazı da bozabilir. Zira günümüz koşullarındaki kalabalık camilerde; kadınlar erkeklerle birlikte cemaatle namaz kılsa; kadının sağındaki, solundaki ve arkasındaki erkeğin namazı bozulacaktır. Redd-ül-muhtar isimli eserde bu hususa çok açık bir şekilde yer verilmiştir.
Burada kadınların camilere girmesi meselesinde şu yanlış anlamayı önlemek gerekiyor. Bir kere bu ülkede zaten kadınlar her camiye girip çıkabiliyor. Fakat caminin bir adabı, edebi vardır. Mini etekle veya şortla kadınlar camiye giremez. Kadınlar; özel halleri dışında daima camiye girebilirler. Kimsenin buna engel olamaz, olmaya haddi de yoktur.
Şunu herkes kafasına sokmalıdır: "Erkeğin namazını camide, kadının ise evinde kılması daha sevaptır". Lakin kadının camide namaz kılması asla yasak değildir. Bu konuda kim yanlış bilgi veriyorsa kusur o kişiye ve bunu söyleyenlere aittir.
Müslümanın çok dikkat etmesi gereken bir husus ta: "Cennet annelerin ayağı altındadır". Anneler en değerli varlığımız olan evladımızı, kızlarımızı yetiştiriyorlar. Onlara Allah’tan korkmayı ve İslam ahlakına uygun yaşamayı öğretiyorlar. Hiçbir öğretmen, bu işi şefkatle yapan bir anneden daha iyi yapamaz, mümkün değildir.
Kadınları yuvalarından çıkarıp çalışma hayatına zorlamak, yeni nesillerimizi Modernitenin acımasız ve ahlaksız tuzağına düşürmek demektir. Her türlü fitne ve pisliği kolaylıkla çocuklarımıza aşılayan dehşetli bir çağda yaşıyoruz. Yetmedi materyalizm canavarı ile karşı karşıya kaldığımız gerçeği ile yüzleşmeliyiz, vesselam…