Yeni Akit gazetesi yazarı Ali Karahasanoğlu, Başbakan Tayyip Erdoğan'ın "Anayasa Mahkemesi'ni de dinliyorlar" sözlerine atıfta bulunarak, Anayasa Mahkemesi üyelerinin belli kişilerle siyasi pazarlık yapmış olabilecekleri ihtimali oduğunu öne sürerek, bunların birileri tarafından gizlice kaydedildiğini ve şimdilerde şantaj olarak kullanıldığı için AYM Başkanı Haşim Kılıç'ın hükümete yönelik ağır eleştirilerine bu sebeble sessiz kalınmış olabileceğini öne sürdü.
Ali Karahasanoğlu'nun Yeni Akit gazetesinde "Yüksek mahkeme üyeleri, niye suskunlar acaba?" başlığıyla yayımlanan (28 Nisan 2014) yazısı şöyle:
Bakıyoruz, Anayasa Mahkemesi Başkanı’na.. Önüne gelene posta koyuyor..
Kendi adına değil..
Başkanı olduğu mahkeme adına..
Merak ediyorum, mahkemenin diğer üyeleri ne düşünüyorlar acaba?
Mesela, Ergenekon davasında eşi 2.5 yıl hapis cezasına çarptırılan Osman Paksüt, küçük bir mesaj verse ya..
Başkan Kılıç’ın, “Eski vesayet dönemi”ne yönelik eleştirilerine, ne der acaba babadan CHP’li Paksüt?
Kimbilir, belki de savunması hazırdır: “CHP’den bakanlık yapan babam hayatta olsaydı, o da Gülen’le ittifak ederdi!”
Gülen? İttifak? Nerden çıktı şimdi bunlar?
Devam edelim, anlatırız..
Paksüt’ü dinlemek istiyoruz da, Serruh Kaleli’yi, dinlemek istemez miyiz?
Hani Ecevit’in hülle partisinin önemli ismi olan, eski avukat Serruh Kaleli..
Solculuğu konusunda hiç tartışma yok.
Ama, sağcı-muhafazakar başkanın yanında, başkanvekili oldu..
Hangi pazarlık sonucu acaba?
“Ben başkan.. Sen başkanvekili” pazarlığı mı?
Önemli değil, her yerde olur bu tür pazarlıklar..
Esas önemlisi, bu pazarlık, birilerinin dinlemesine takıldı mı acaba?
Şimdi de o dinleme deşifre edileceği tehditi ile, her ikisine birden “sakın haaa” deniyor mu acaba?
**
Ne düşündüğünü merak ettiğim üyelerden birisi de Serdar Özgüldür..
TSK’dan gelip, Anayasa Mahkemesi üyesi olan bir kişi..
“Aaa.. Mahkemenin asker üyesi mi var”, demeyin..
İki idiler..
11 üyenin ikisi, TSK mensubu idi..
2010 referandumu ile, bire indirdiler..
Şimdi 17 üyenin birisi, TSK mensubu..
O günler için “buna da şükür” demiştik ama..
Aradan 4 yıl geçti.. Herkes unuttu, bu yüksek hakimimizin, TSK mensubu olduğunu..
Hatırlatalım.. Ve soralım Serdar beye: “Haşim beyin manifestosuna ne dersiniz?”
“Beraber hazırladık” derse, hiç şaşırmam..
Ne de olsa, Haşim bey onunla da bir pazarlık yaptı: “Ben Anayasa Mahkemesi’ne Başkan.. Sen de Uyuşmazlık Mahkemesi’ne Başkan..”
“Nasıl oluyor bu işler böyle” diye merak edenlere anlatayım..
Haşim bey oturuyor, Serdar kardeşine diyor ki: “Sen beni seç. Ben de seni Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanı olmanı sağlayayım.”
Onlar sanıyorlar ki..
İki arkadaş, dostça konuşuyorlar..
Ne bilsinler, telekulağın ortam dinlemesi yaptığını..
Sonra?
Haşim beyin Serdar kardeşi, Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanı oluyor..
Telekulak çetesi de, “Ayrıntıları sızdırırım haaa” diyor..
**
Koltuklar tamam mı?
Anayasaya göre tamam..
Ne yapalım, ne yapalım?..
Burda bir de ablamız var..
Yanlış anlamayın, son günlerdeki malum “abla”lardan değil bu..
Tam aksine, onlara fena bozulur..
Veya, “fena bozulurdu” dersek.. Belki daha isabetli olur..
Bu ablamızın adı: Zehra Ayla Perktaş..
Aslnda Anayasa Mahkemesi üyeliği bile tartışmalı..
Niye?
Necdet Sezer’in, cumhurbaşkanlığı sıfatı bittikten sonra, Anayasa Mahkemesi’ne üye yaptığı bir ablamız da onun için.. Sezer’in görev süresi dolmuş, 367 krizi sebebi ile yeni cumhurbaşkanı seçilememiş. Cumhurbaşkanlığına TBMM Başkanı’nın vekalet etmesi gerekiyor..
Ama Sezer’de o göz var mı?
“Koltuk benim” diyor, inmiyor Çankaya’dan. Ve o işgal sırasında, “son fırsat, bu fırsat” deyip, Zehra ablayı, Anayasa Mahkemesi üyesi yapıyor..
Şimdi bu solcu ablamızı da, memnun etmek gerekir..
Ne yapalım, ne yapalım?
Boş koltuk yok ki..
Anayasa’da olmayan bir makamı, siyasi iktidardaki kardeşlerimize rica edip, kanunla ihdas edelim..
Nedir o?
Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanvekilliği!
Oooo? Ne güzel bir iş bu?
Zehra ablayı da memnun ettik..
Ona da bir başkanvekilliği verdik..
Ama bu arada yaşanan gelişmeler, yapılan görüşmeler, birileri tarafından kayda alınmış olmasın?
Olur mu olur..
Bunlar Twitter’a falan sızdırılırsa, ne olur yüksek mahkemenin hali?
Yok yok.. Kendileri için değil..
Yüksek mahkeme için dertleniyorlar..
Onun için de..
Önlerine konulan Twitter taslağını..
Örnek aldıkları AİHM’in onlarca yıldır verdiği kararlar içinde ikinci bir örneğini gösteremeyecekleri bir hızda.. İki günde veriyorlar..
Vermeseydiler ne olurdu?
Soru mu şimdi bu?
Anlayın işte..
Her şey, söylenir mi öyle?