Yeni Akit yazarı İbrahim Karataş, "Referandum da gösterdi ki eski dostlar hiçbir şey yapmama modundan zarar verme moduna geçtiler" dedi. Karataş, "İki devlet adamı düşünün ki; FETÖ’nün lideri birine 'Yezid' diye, diğerinin isminin önüne 'Sayın' koyarak hitap ediyor. Fakat diğeri gözden düşmesinin bu yaman çelişkiden kaynaklandığının farkına varmıyor ve hâlâ muhalefetinin meşru olduğunu zannederek Sayın Erdoğan ve AK Partiyle yavaş yavaş gün yüzüne çıkan gizli bir savaşa giriyor. Doğrusu zarar vermeyi de başarıyor" ifadesini kullandı.
Karataş'ın Akit'te "AK Parti'nin Çırağanları" başlığıyla yayımlanan (24 Nisan 2017) yazısı şöyle:
16 Nisan’daki referandumla birlikte Türkiye yeni bir evreye giriyor. Kimilerince kutsal görülen yönetim sisteminin oylandığı bir referandumda çoğunluğu sağlayabilmek büyük bir başarıdır. Çünkü Başkanlık sistemi 2 yıl öncesine kadar % 30 desteğe sahip değildi. Cumhurbaşkanının çabaları ve Bahçeli’nin yol vermesi sonucu % 51,4 oyla Cumhurbaşkanlığı sistemine geçilmiş oldu.
EVET ya da HAYIR oyu veren herkese saygı duyulmalı. Lakin AK Partinin 15 yıllık iktidar serüveninde partiye aidiyetini kaybedip HAYIR’cı tarafta yer alan ve fakat partiye bir umutla hakim olma hayalini kuran eşhasa saygı çerçevesinde bir şeyler söylemek lazım. Osmanlı’da gözden düşmüş cariyelerin ve validelerin Çırağan Sarayı gibi bazı hususi mekânlarda ikamet ettikleri söylenir. Eski saraylıların hoşuna gitmeyen bu uygulamayı kimileri çaresizce kabul ederken, Kösem Sultan gibi kenara çekildikten sonra muhteşem dönüşler yapanlar da olmuştur.
AK Parti hükümetlerinde en zirvedeki makamlar dahil gıpta edilecek birçok makamı bir süre işgal ettikten sonra bir vesile ile ayrılanların durumu Çırağan Sarayının sakinlerine benziyor. Bu örneği teşbih amaçlı kullandığımı ve kimseyi cariye yerine koymadığımı belirteyim. Hepsinin şahsına saygım vardır. Yalnız son dönemdeki tutumlarının kabul edilecek bir yanı yoktur.
Bir kere makam için yıkıcı bir mücadeleye girmek mü’mine yakışacak bir tavır değildir. Çünkü zarar verdikleri kişi; dava arkadaşıdır. Hemen her makama geldikten sonra daha yukarıları istemek, elde edemeyince huzursuzluk çıkarmak, kaybedince saf değiştirmek, bu yola sadece kendi nefs ve hevanız için girdiğinizi gösterir. İnsanoğlu elbette ki daha fazlasını isteyebilir. Bir dönem yerine defalarca Bakan/Başbakan/Cumhurbaşkanı olmayı istemekte beis yoktur. Fakat gözden düşmenizin nedeni yaptığınız hatalarsa sizi yerinizde tutacak Reis de yoktur.
Son 15 yılın iktidar tarlasında yeşeren her Allah’ın kulu konumunu Sayın Erdoğan’a borçludur. Çünkü toprak da su da onundur. Tohumunuzun çeşidi ya da kalitesi durumu değiştirmiyor. Eğer ayinesi işse kişinin, bahsini yaptığımız refiklerin çevirdiği işlerin aynada çirkin göründüklerini bilmesi gerekiyor. Referandum da gösterdi ki eski dostlar hiçbir şey yapmama modundan zarar verme moduna geçtiler.
İki devlet adamı düşünün ki; FETÖ’nün lideri birine “Yezid” diye, diğerinin isminin önüne “Sayın” koyarak hitap ediyor. Fakat diğeri gözden düşmesinin bu yaman çelişkiden kaynaklandığının farkına varmıyor ve hâlâ muhalefetinin meşru olduğunu zannederek Sayın Erdoğan ve AK Partiyle yavaş yavaş gün yüzüne çıkan gizli bir savaşa giriyor. Doğrusu zarar vermeyi de başarıyor. FETÖ’cü bir gazetecinin fotoğraflı işaretinden bir gün sonra döşenen “eyalet sistemi”mayını, milliyetçi oyların en az % 2’sini telef etti.
Daha alt kademedeki günümüz Çırağan sakinlerinin yaptıklarını kardeşlik hukukuna binaen yazmayacağım. Fakat pusuda beklemenin beyhude olduğunu ve sonunda eski günlerine dönmek için af dileme sırasına gireceklerinden şüphem yok. Çünkü verdikleri HAYIR oyları yetersiz kaldı. % 48,6’lık HAYIR oranına da aldanmasınlar. Referandumda yöneten değil yönetim oylandığı için HAYIR oyları beklenenden fazla çıktı. Ancak seçimlerde “yöneten” oylanınca Sayın Erdoğan yine silip süpürecektir. Hem de kentli ve eğitimli seçmenden de oy alarak. Nitekim 1 Kasım seçimlerinde eğitimli kesim de oy vermedi mi?
Eğitim demişken AK Partili Çırağanların bir yanılgısına da dikkat çekmek isterim. Parti içinde eğitimli-eğitimsiz ayrımını ilk sizler başlattınız. Kozmopolit bir partide Beyaz Türk/muhafazakâr akımını başlatan da sizsiniz. Lakin devlet yönetmenin bilmekle değil yapmakla mümkün olduğunu hâlâ görebilmiş değilsiniz. Evet, biliyorsunuz ama yapmak için gerekli olan cesaret, liderlik vasıfları, irfan ve dirayet gibi melekeleriniz zayıf. CHP’liler gibi tepeden bakmakla başarılı olunsaydı CHP şimdi iktidarda olurdu. Sizlere acizane ne olacağınızın hayalinden çıkıp neden gözden düştüğünüz gerçeğini sorgulamanızı tavsiye ederim.