Akit yazarı Abdurrahman Dilipak, din üzerine değerlendirmelerine devam ediyor. "Helal' ve geleneksel 'Fetva' kalıpları ile geleceğin dünyasını anlamanın mümkün olmadığını söyleyen Dilipak, "Fetva kurulu üyelerinin çoğu Blockchain’in ne olduğu konusunda bilgi sahibi de değildir" ifadesini kullandı.
Dilipak'ın "Şu faizsiz finans konusu üzerine tekrar" başlığıyla (22 Eylül 2018) yayımlanan yazısı şöyle:
Harika! Olumlu tepkiler alıyorum. Ama insanların kafası karışık. Bu konuda suali mukadderler cevap vermek gerek ki, birileri bu işi sulandırmasın.
Niye Halkbank örneği! Ziraat, Vakıf ve Halk Bankası ayrı birer katılım bankasıkuracaktı, Ziraat ve Vakıf kurdu, Halk kaldı. Şimdi o halkayı tamamlamamız lazım ama bunu farklı bir açımla yapmamız gerek.
Murabaha, muşaraka, mudaraba birer finansal enstrüman. Bunu dileyen diğer bankalar da kullansın. CitiBank kullanıyor, HSBC kullanıyorsa niçin İş Bankası, Garanti kullanmasın. Çin, Japon, Rus Bankaları kullanmasın. Biz de bunlara altyapı desteği verelim.
Bu iş burada kalmamalı. Kooperatif Bankacılığı üzerinde de çalışmalıyız, İcara(Leasing) ve İslami sigortacılık şeklinde lanse edilen Tekafül sistemini de daha ileri bir noktaya taşımalıyız.
Tekrar söylemek gerekirse biz “Alemlere rahmet olarak gönderilen bir peygamberin ümmetiyiz”. Bütün insanlık için çözümler üretmeliyiz ve bunu bir Hılfül fudul, müellefetül gulub anlayışı ile yapmalıyız.
Şu anda uluslararası sistem, ulusal sistem, paranın kendisi, piyasa bizim için ideal bir konumda değil. Bu yapıya farklı bir yapıyı monte etmeye çalışıyoruz. Burada maslahat, tedricilik ve ıslah metodu esas olması gerekir. İstikamet ve eylem, düne göre doğru yönde küçük de olsa, ileri doğru bir adım atıyorsak bunun desteklenmesi gerekir.. Yoksa “en iyi iyinin düşmanıdır”. Ve tabii bu yolda iki günü birbirine eş olmadan ilerlemek gerek.
Meslek, kurum, sektör milliyetçiliğine gerek yok. “Aman piyasamızı kaptırmayalım, paylaşmayalım, küçük olsun, benim olsun” anlayışı yanlış. Bütün katılım bankalarının toplam sermaye ve mevduatı, kurumsallaşmış bir özel banka kadar değil. Ciddi bir fon da oluşturamıyorlar, dışarıdan gelecek fonlar için teminat da oluşturamıyorlar.
Şu “Helal”, geleneksel “Fetva” kalıpları ile geleceğin dünyasını anlamak, açıklamak, mevcut ve muhtemel sorunlara çözüm üretmek mümkün değildir. Bu fetva kurulu üyelerinin çoğu Blockchain’in ne olduğu konusunda bilgi sahibi de değildir. Yapay zeka, Avatar teknolojisi hakkında da bilgi sahibi değiller.
Birileri diyecek ki, diğer bankalar da bu işe girerse katılım bankalarının pazarı daralır? Hayır kardeşim pazar daha da büyür. Bundan sektör de kârlı çıkar, devlet de, vatandaş da katılım bankaları da.
Şimdi esnaf ve işadamları hem faizli sistemle, hem katılım bankaları ile çalışmak zorunda kalmıyor mu? Peki biz bu işten ne anladık?
Türkiye yeni bir model oluşturmalı ve bu model dünyaya örnek olmalı. Kooperatif Bankacılığı, Finans Kooperatifçiliğini, Kooperatif Sigortacılığını da konuşmalıyız.
Katılım bankaları, bir Yahudi, Hristiyan gelse hesap açmıyor mu, murabaha yapmıyor mu? İş Bankası, Akbank, Garanti Bankası niye yapmasın. Onlar da bu disipline alışsınlar, onların müşterileri de bu sistemle tanışsınlar. Bunu niye hesaba katmıyoruz? Birileri bu sistemi test etsin. Hedefimiz o değil mi, mevcut sistem yanlış, gelecekte bütün insanlar Riba’nın kıskacından kurtulsunlar. Çünkü Riba haksız kazançtır. Bütünü kurtaramıyorsak parçayı kurtaralım.
Bana kalırsa bu açılım iç rekabeti artıracak, yeni fikirlerin ortaya çıkmasına sebeb olacak, otokontrol mekanizması daha da güçlü hale gelecektir.
Düşünebiliyor musunuz, Türkiye’de bugün, bu ülkede faaliyet gösteren, bu ülke yurttaşlarına hizmet sunan bir banka, sınırlı da olsa, talep eden müşterilerine Riba’dan arındırılmış bir tercih sunmak istese, bu bugünkü AK Parti iktidarı tarafından yasaklanıyor, engelleniyor. Bakın fiili durum bu. Bunu hangi akıl, hangi fikirle böyle yaptı ise.
İnternetin her şeyi globalleştirdiği, artık sanal para döneminin başladığı, uzaktan erişimle bankacılık hizmetlerinin sunulduğu bir zamanda, bizim de bazı gerçekleri yeniden düşünmemiz gerekiyor.
Şu habere bakar mısınız: “Bloomberg, ‘Kripto para raporunu yayınladı. Rapor ile Bitcoin ve diğer dijital para birimleri ile ilgili 10 yıllık beklentiler belirlendi. İşte Bitcoin’in de dahil olduğu ilk 10 kripto paranın 10 yıl içinde ulaşması beklenen seviye başdöndürücü! Kripto para dünyasının en popüler ve en fazla hacimli üyesi olan Bitcoin şu an 7 bin dolar seviyesinde. Geçtiğimiz yıl 20 bin doları test eden Bitcoin’in 10 yılda ulaşması beklenen seviye ise 143 bin dolar. Başka bir deyişle Bitcoin’in değeri 10 yılda yüzde 1941 artacak.”
Konvansiyonel sistemler ve yaklaşımlarla geleceği kucaklayamayız.
Tüm kamu kurumları e-devlete geçiyor, ama e-demokrasi yönünde adım atmıyoruz. Milli Bilgi Merkezimiz, Bigdata analizi yapacak süper bilgisayarlarımız ve bunun için güvenlik sistemimiz yok. Ana kartları ve yazılımları dışarıdan alıyoruz. Bu şekilde Cyber istihbarat, siber güvenlik, siber savaş, siber savunma mümkün mü?
Dünya’da kim hangi projenin peşinde, bizim yazılımlarımızın diğer dünya ülkelerindeki sistemler ve yazılımlarla uyumunu test edeceğimiz bir test laboratuvarı da yok. Kart arşivimiz, global yazılım arşivimiz de yok. Peki bunlarla nasıl yarışacağız.
Bütün bunları kısa sürede çözmemiz gerekiyor. Yeni bankacılık sistemini de bu yapının üzerine oturtmamız gerekiyor.
İki yıldır, altın karşılığı sanal para projesi üzerine Borsa da birtakım hazırlık çalışmaları yapıldı, şimdi ne olacak bilmiyorum. Bir “vadeli işlemler sanal parası” projesi vardı. O da ortada.
Tamam, memleketin hali ortada. Evet de, ona da çözüm olsun diye ve mevcudu muhafaza açısından aciliyetinden dolayı, kanatlanıp uçmak için bekleyen gençler için yazıyorum bütün bunları.
Evet, korku ile umud arasında bir yerde olacağız ama, umudumuz korkularımızdan büyük olacak. Başkalarının peşinden koşmak değil, örnek ve önder olmamız gerek. Risk almamız gerek. “Dostlar alışverişte görsün” kabilinden, “yapıyormuş” gibi gözükmek değil, kumda evcikler yapan çocuklar gibi, streril bir ortamda kompartmanize bir faaliyet bizim ideallerimizle örtüşmez. Haram olmayan her şey bizim ilgi alanımızda olmalı. İbahanın esas olduğu bir anlayışla, müteşabih konuların maslahat açısında değerlendirilmesi gerekir. Gecikme ve engellemenin sebeb olduğu risk ve maliyetlerin de hesaba katılması gerekir. Bu da yeni bir anlayışı zorunlu kılmaktadır. Eski hal muhal, ya yeni hal ya izmihlal!