Yeni Akit yazarı Ali Akben, "sonradan görme zenginleşmiş asalakların, üst bürokraside makam ve koltuğundan emin olan garanticilerin, yerel yönetimleri çiftlikleri sanan aymazların derhal AKP'den bertaraf edilmesi gerektiğini" savunarak "Parti bu hızla irtifa kaybetmeye devam ederse sanırım önümüzdeki yerel seçimlerde kayaya toslayacak" dedi.
Ali Akben'in "Erdoğan tiyatrosu" başlığıyla yayımlanan (18 Mart 2018) yazısı şöyle:
Sevgili okurlarım geçtiğimiz hafta Mısır’a seyahatim oldu. “20 yıl önce gittiğim Mısır, bugünkünden daha iyi idi” desem, yalan olmaz. Nerden bakarsak bakalım “biz aya, onlar yaya” tabirine uygun bir durumla karşılaştım.
Bir önceki seyahatimde sefalet, açlık, yokluk, itilmişlik ve kölelik vardı. Mutlu ve putlu azınlık da vardı. Arapların fenomen ülkesinde Müslüman kardeşler olarak nam salmış ve geleceğe umut ışıkları saçan aydın münevver ve muhafazakar bir kesim de vardı. Bu seyahatimde onları göremedim.
Ya sinmiş ve sineye çekilmişler veya rejimin keskin kılıcından korunmak için kış uykusuna yatmışlar. Çünkü bugünün Mısır’ında konuşmak nerde ise yasak. Ya şakşakçılık yapacak veya üç maymunlar tiyatrosunu oynayacaksın.
Arap dünyasının kalbi mesabesinde olan Mısır’da bugün iletişim büyük oranda beden dili ile veya tiyatro oyunları ile sağlanıyor. Halkın büyük bir kısmında bastırılamayan duygu ve düşüncelerin tiyatro ile yansıtıldığını gördüm. Özellikle Kahire Kalesi ve Mehmet Ali Paşa Camii çevresinde gençlerle ve öğrencilerle konuşup halleşmemiz bizi takip eden bir gözlemci tarafından hızla engellenmeye çalışıldı. Sisi veya rejimle ilgili konuşmak veya soru sormak zaten mümkün değil. Çünkü gün boyu gezdiğin yerlerde güvenliğin (!) için görevlendirilmiş bir ajanla berabersin.
Ancak restoran, müze gibi yerlerde karşılaştığımız yerli halktan insanlar Türkiye’den geldiğimizi öğrenince Erdoğan tiyatrosu diyebileceğim bir beden duruşu sergilediler. Ülkemizi ve reisimizi gerçekten seviyorlar ve bu sevgilerini tiyatral bir şekilde de belli ediyorlar.
Etraf ajan dolu olduğu için çekingen ve ürkek bir tavırla tiyatro oyunu diyebileceğim bir duruşla; Mübarek dediğimizde elini yukarı doğru götürüp işaretle boğazlıyor anlamı çıkartabileceğimiz bir sahne, Mursi dediğimizde eller kelepçeli boyunu bükük bir duruş, Sisi dediğimizde ise etrafı yokladıktan sonra gözyaşı anlamına gelen bir duruş ile sanki bir tiyatro sahnesindeyiz. Bu taklitleri ben amatörce yapılan bir tiyatro oyununa benzettim.
Dostlar Arap dünyasının kalbi olarak bilinen Mısır’ın durumu maalesef bu. Diğer kukla yönetimli kabile Arap devletleri için başka söze ne hacet.
Hele Mısır müzesinde şahit olduğumuz başka bir sahne aktarmaya değer doğrusu. Sanırım görevli bir memurdu. Türkiye ismini duyunca gözleri fal taşı gibi açıldı ve grubumuzda bulunan MHP kökenli bir arkadaşımıza sarılarak gayrı ihtiyari Erdoğan diye bağırdı.
Dünya aya giderken yaya bırakılmış bir ülkeden başka anlatacaklarım da olmalı. Kısaca özetlersem Kahire Kalesi ve Mehmet Ali Paşa Camii, Ezher Üniversitesi, Amr İbnül As camileri ve tabi Tolunoğlu Camii.. Camiler toz toprak. Halk aç perişan. Kahire gibi Nil Nehrinin iki yakasındaki bir şehir adeta dökülüyor. Sefalet açlık dilenme ve pislik toz toprak diz boyu.
Ne diyelim. Halk için bir umut olarak doğan ve demokratik seçimle Cumhurbaşkanı olan Mursi belki bir şans idi. Ancak yapılan haksızlıkları ve zulümleri hep beraber yakın geçmişte ibretle izledik. Gâvur, Mısır’ı kaybedeceğini anlayınca ne hak ne hukuk ne de demokrasi hepsini unuttu.
AK Parti yönetimine duyurulur
Doğruları yazmak elbette zor. Zaten okuyan, dinleyen de yok. Ama olsun halkın içinden bir kişi olarak bu satırları yazmayı bir görev addediyorum. Siyaset bilimci veya sosyal bilimci değilim. Ancak halkımızın nabzını tutacak kadar halkımızla iç içe olan bir vatandaşım.
Bizi teğet geçen 2008 dünya ekonomik krizinde bir holding patronu “CEO’su profesyonel olan firmaların bir kısmı battı. Biz holdingimizin patronu olarak bu süreci ciddi bir kriz yaşamadan atlattık” demişti.
Demem o ki, halkımızın nabzını ofisimde, vapurda, metroda, Marmaray vs. gibi farklı yerlerde tutmaya çalışıyorum. Parti yöneticilerimiz elbette bazı gerçekleri benden daha net görüyor olabilirler. Ancak tedbirde gecikme devam ettikçe parti kan kaybediyor.
Kayıp telafi edici plan ve program daha fazla ötelenmemeli. Mal bulmuş mağribiler, sonradan görme zenginleşmiş asalaklar, üst bürokraside makam ve koltuğundan emin olan garanticiler yağcılar yoğurtçular, yerel yönetimleri çiftlikleri sanan aymazlar derhal bertaraf edilmeli.
Parti bu hızla irtifa kaybetmeye devam ederse sanırım önümüzdeki yerel seçimlerde kayaya toslayacak. Bir kişinin ağzından değil çok kişinin ağzından aynı şeyi işitiyorum. Reis baş tacımız elbette, başkanımız o. Ama belediye seçimlerinde AK Partiye rey vermeyeceğim. Böyle başlayan cümleler bugün sağda solda çok rağbette görüyor.
Böyle bir sonuç elbette beni üzer. Ancak son pişmanlığın fayda vermeyeceği bir güne bu günden hazırlanılmalı. Ülkemiz ve insanımız elbette daha iyisine layık.
Çanakkale ruhu
Çanakkale Zaferi’nin 103 sene-i devriyesindeyiz ve şükür yeni zaferlere doğru hızlı adımlarla ilerleyerek dostlarımızı sevindirirken düşmanlarımızı çatlatıyoruz. Dün Fırat Kalkanı Harekâtı ile ülkemizin güneyini satılmış uşaklardan temizledik.
Bugün de Zeytin Dalı Barış Harekâtı ile eksikleri tamamlıyor ve dünyanın kör ve acımasız jandarmalarına barış ve huzurun nasıl tesis edileceğini öğretiyoruz. Su dövdükleri havanlarını ellerinden alarak yeter artık söz mazlumların diyoruz.
Dün İstanbul Büyükşehir Belediyemiz Marmaray ve bazı metro istasyonlarında günün anlam ve önemini hatırlatıcı bir program tertipledi. Çanakkale Kut’ûl Amare gibi zaferlerimiz gâvurları tedirgin ettiği kadar bizleri de heyecanlandırarak millet ve devlet bilincimizi perçinliyor. Bunu sezinledim ve organizasyon heyetini tebrik ediyorum.
Bugünlük de bu kadar. Kalın sağlıcakla.