Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın, başbakanlığı döneminde danışmanlığını da yapan Karar yazarı Akif Beki, ABD'nin "Milislerden yeni bir sınır güvenlik gücü için çalışıyoruz" açıklaması sonrası Türkiye'nin 'güç' kartını öne sürdüğünü söyledi. Beki, "Erdoğan, Suriye’de 'güç oyunu bozar' kartını sürerek kıskacı kırma kararlılığı sergiliyor" dedi.
ABD'nin "Milislerden yeni bir sınır güvenlik gücü için çalışıyoruz" açıklamalarına tepki gösteren Erdoğan, "Bazıları bize akıl veriyor, 'Türkiye yerini bilsin' diyor. Biz Türkiye'yiz zaten, biz sıradan bir çadır devleti değiliz ya. Bu millet küllerinden doğmuş bir millet ya. Gelmişiz dünyaya millet, milliyet nedir öğretmişiz. Biz böyle bir milletiz. Kıçı kirli bazıları Suriye'de kalkıp bize tehdit savuruyor. Türkiye'yi kendi kabuğuna çekmek istiyor" demişti.
Beki'nin "Havada provokasyon kokusu var" başlığıyla (16 Ocak 2018) yayımlanan yazısı şöyle:
Bütün kalleşlikler puslu havayı sever, ABD ve Rusya’yla ilişkilerimizden onların Suriye’deki hesaplarına kadar ortam da yeterince bulanık...
Amerikan yetkilileri, ‘PYD kantonları’nın savaş sonrası ülkeyi yapılandırma çalışmalarında model alınması ve bir muhafız gücüyle korunması için Rusya’yla ortak bir yol haritası üzerinde anlaştıklarını bildirmedi mi?
Bu iddiayı yalanlamayan Rusya, ABD’nin ordu kurma faaliyetlerine sadece ihtiyatlı yaklaşmıyor, sadece kaygı giderecek bir izahat beklemiyor mu?
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD’nin PYD’den bir sınır güvenlik gücü kurup sınır boyumuza dikme projesi için “Bu ordunun adı kalleşler ordusudur” demiyor mu?
Rus Dışişleri Ankara, Tahran ve Moskova arasındaki Soçi mutabakatını sabote etmeye dönük tehlikeli provokasyonlar yaşanma ihtimaline karşı uyarmıyor mu?
Bunları alt alta topladığınızda ortaya çıkan şudur...
Rus uyarısında sözü edilen provokasyonun amacı, Türkiye’yi ABD ile askeri olarak karşı karşıya getirmektir, başka bir şey değil.
Provoke edilecek olan, Türkiye’nin sabrıdır.
En ufak bir tacizi işaret fişeği sayacağımızı en yüksek perdeden, bizzat Cumhurbaşkanı’nın ağzından ilan ettiğimize göre, sabrımız da ha taşırıldı ha taşırılacak...
Sınırlarımıza yönelik tehdidi bertaraf etmek için terörün tepesine yerinde binmek üzereyiz, Afrin’deki harekatın eli kulağında, bir gece ansızın başladı başlayacak.
Savaş çıkmasını kim ister?
Sorun, yukarıdaki tabloya baktığımızda, diğer aktörlerin nasıl davranacağını kestirip kestiremeyeceğimiz...
PKK-PYD’nin ortamı elverişli görüp silahlı kuvvetlerimizi Amerikan ordusuyla kafa kafaya getirmek istemeyeceğinden emin miyiz? Ben değilim...
ABD’nin geri adım atacağından, PYD’ye askeri kalkan sağlamaktan vazgeçeceğinden, bayrağını biz indirmeden önce kendi eliyle toplayıp hedef mıntıkasından çekileceğinden emin miyiz? Ben değilim...
ABD ile askeri bir çatışmaya girmemiz halinde Rusya’nın bu temkinli, bu dikkatli yaklaşımını elden bırakıp bizi tutacağından, hiç değilse kendi pazarlık gücünü arttırıp sıkı bir taviz koparmak için bu durumu kullanmayacağından emin miyiz? Ben değilim...
Peki...Söküp atacak bir darbeyle PYD’yi vurup kökünü kazımamıza, sınır ordusu girişimini doğmadan boğmamıza, daha hazırlık aşamasındayken kurulacak gücü tepeleyip dağıtmamıza Rusların taraftar olacağından emin miyiz? Bakın ben ondan da emin değilim...
Gelin başa dönüp, pusuya yatmış bekleyen terör örgütünün bu şartlar altında nasıl davranacağını tekrar kestirmeye çalışalım.
Fırsat bu fırsat, provokasyona açık hale geldiğimizi düşünüp bizi çatışmaya çekecek bir saldırıdan kaçınmayacağından, hem Rusya’yla Soçi masasını bozacak hem de ABD ile ortak hareketimizi imkansızlaştıracak bir sabotaj tuzağına heves etmeyeceğinden emin miyiz? Ben, emin olduğumu söyleyemem...
Kestirebildiğim tek şey, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın stratejisi. Suriye’de aleyhimize daralan çemberi iş işten geçmeden yarma, ‘güç oyunu bozar’ kartını üste sürerek kıskacı kırma kararlılığı sergiliyor.
Umarım, ABD ile Rusya rasyonel davranır. Yani Ankara’nın endişelerindeki ciddiyeti anlar ve çarpışmaya kalmadan direksiyon kırıp bir çılgınlığı göze almazlar.