Karar yazarı Akif Beki, ABD Başkanı Donald Trump'ın Kudüs kararına sanat dünyasından eleştiride bulunanlara tepki gösterdi. Konuya ilişkin bazı tepkilerin, "Anlamını hissetmeyi bırakın, o lafları bari ne anlama geldiğini bilerek etseler yine gam yemezsiniz." amacıyla yapıldığını söyleyen Beki, "Kudüs duyarlılığını sulandırdıkları, ‘dava’ kavramını aşındırdıkları, ahlakı dejenere ettikleri, kutsalın istismarına kapı açtıkları ve riyakarlığı özendirip teşvik ettikleri için pas geçemeyiz" dedi.
"Anlamını hissetmeyi bırakın, o lafları bari ne anlama geldiğini bilerek etseler yine gam yemezsiniz" diyen Beki, "Buna bir son vermeli arkadaşlar, her fırsattan ganimet çıkarma faydacılığını bırakmalılar artık" ifadesini kullandı.
Akif Beki'nin, "Kudüs üzerinden magazin sakillikleri" başlığıyla (12 Aralık 2017) yayımlanan yazısı şöyle:
Bir magazin ekinin sitesinde karşıma çıktı, sanat dünyasından Trump’a tepki toplamışlar.
Ama haber metni olarak değil, foto galerisi açıp orada paylaşıyorlar. Sahne kıyafetleriyle boy boy fotoğraflarını dizip altına yerleştiriyorlar mesajlarını.
Yıldız Tilbe’den Sibel Can’a uzanan bir galeri...
Kimi Kudüs için “Ümmet-i Muhammed’in emaneti, kırmızı çizgimiz, kutsalımız, dokunulmazımız” diyor...Kimi “Ey İslam alemi uyan gaflet uykusundan” çağrıları yapıyor...
“Bu Kabe senin, kimselere verme” diyenden “Kudüs Allah’ındır, öyle de kalacaktır, ancak Allah’ın dediği olur” diyene...
Sokak vulgarlıklarıyla ağzını bozup yavuzlananlardan, ağzında eğreti duran öfkeli “Kudüs davamızdır” sloganları atanlara...
Bir içtimada yok yazılmama, bir PR’da geri kalmama, bir kendini gösterme yarışını andırmıyor mu?
Geçit resmine çıkılmış da ‘biz eksik görünmeyelim’ dürtüsüyle kafa uzatmaya üşüşmüşler gibi...
Anlamını hissetmeyi bırakın, o lafları bari ne anlama geldiğini bilerek etseler yine gam yemezsiniz.
Havada, oturmayan, sesle sahibinin eşleştirilemediği, inandırıcılıktan uzak lafazanlıklar...
Magazincinin zevzekliği mi, konuşanların boşboğazlığı mı; günahlarını almak istemem.
Ama Trump’ın eblehliğine budalaca görünmeyecek tepkiler vermek de mümkün.
Var örnekleri...
Haluk Levent’in konserde Arapça okuduğu Filistin şarkısı, anlamlı bir sahne tavrıydı.
Sinan Albayrak gibi oyuncuların ayağı yere basan protestosu, yabana atılmaz.
Tuti kuşu gibi daha ilk kıbleyle Kabe’yi ayırt edemeyen şovlardan, paçasından papağanlık damlayan ‘dava insanı’ taklitlerinden ibaret değil bütün tepkiler.
Göstermelik olmayan bilinçli tepkilerle onları yerli yerinde sunan haberlere örnekleri çoğaltabilirsiniz.
Fakat her tarafı sırıtan, PR’a dönük magazin sakilliklerini ayrıca konuşmadan geçemeyiz.
Kudüs duyarlılığını sulandırdıkları, ‘dava’ kavramını aşındırdıkları, ahlakı dejenere ettikleri, kutsalın istismarına kapı açtıkları ve riyakarlığı özendirip teşvik ettikleri için pas geçemeyiz.
Buna bir son vermeli arkadaşlar, her fırsattan ganimet çıkarma faydacılığını bırakmalılar artık.
Amerika'dan imrenilecek şeyler
PR’a, tiraja, tıklanmaya, reytinge, ajitasyona alet edilmeyecek değerler de var, çekmeli onlardan eli. Şova dönükse batsın; sessiz kalınsa, sahiplenilmese daha iyi.
Bakın...
Trump’ın Kudüs’ü İsrail’in başkenti ilan etme motivasyonunu New York Times afişe ediyor.
Kumarhaneler kralı bir herifçioğluna, 20 milyon dolarlık kampanya bağışı karşılığında Kudüs sözü verdiğini yazıp dünyaya rezil ediyorlar.
Harvard’dan Yale üniversitesine, saygın akademisyenler ortak bildiriyle kınıyor, yerden yere vuruyorlar bu provokasyonu.
Kendi medyasından, sanat ve siyaset dünyasından ciddi, oturaklı tepki görüyor Trump. Didişmekten, gerekirse kafa tutmaktan kaçınmıyorlar.
Filistin meselesini, Gazze’ye kumarhaneler zinciri açarak çözeceğini söylediğinden beri alay konusu.
“Bıçak yerine zar atsınlar, rulet topu atılmasından kimse ölmüyor” maskaralığını unutturmuyor, başkanlarının gülünçlüklerini her vesileyle teşhir ediyorlar.
Trump’a, karşısına dikilen akademisyenlerle kıyasıya yeren gazeteciler ve ters düşmekten çekinmeyen sanatçıların aldığı tavra bir bakın...Bir de bizdeki kimi içi boş, havai, ‘kahrolsun’cu misillemelere.