Övgü Pınar
İtalyan Katolik Kilisesi'ne bağlı Migrantes Vakfı'nın hazırladığı rapora göre, 2017'de Akdeniz'i aşarak Avrupa'ya kaçmaya çalışan göçmen sayısı 2016'ya göre azaldı ancak ölüm yüzdesi artış gösterdi.
2016'da Akdeniz rotası üzerinden Avrupa'ya ulaşan göçmen sayısı 363 binken, 2017'de bu sayı 171 bine geriledi. Ancak 2016'da Akdeniz'de yaklaşık her 100 göçmenden 1'i hayatını kaybederken 2017'de bu oran neredeyse ikiye katlandı.
Migrantes Vakfı, "Bugün Akdeniz sularında, yola çıkan her 100 kişiden yaklaşık 2'si hayatını kaybediyor" ifadelerini kullandı. Raporda, "Akdeniz, dünyanın en ölümcül sınırı" denildi.
İtalya'ya deniz yoluyla ulaşan göçmen 3'te 1 azaldı
İtalya'ya deniz yoluyla ulaşan göçmen sayısı da 2016'ya oranla yüzde 34 azalarak 119 bine geriledi. Öte yandan 2017'de İtalya'dan sığınma hakkı isteyenlerin sayısı 130 bin olarak açıklandı. Bu başvuruların 80 bini değerlendirilirken ancak 30 binine sığınma hakkı verildi.
İtalya'da 2017 sonu itibariyle 183 bin sığınmacı ve mülteci bulunduğu, bu sayının da nüfusun 1000'de 3'üne denk geldiği belirtildi.
Rapora göre İtalya'da evlerinde sığınmacı ya da mültecileri ağırlayan aile sayısı ise 400'e ulaştı. Bu ailelerin toplamda 500'ün üzerinde mülteci ve sığınmacıyı kendi evlerinde konuk ettiği kayıtlara geçti.
Geçen yıl içinde İtalya'ya gelen göçmenlerin ağırlıkla Nijerya, Gine, Fildişi Sahili, Bangladeş, Mali ve Eritre'den oldukları da belirtildi.
Raporda, bir "çıkmaz sokağa" dönüştüğü belirtilen göç krizinin çözümü için de bir dizi öneri sıralandı.
Bu öneriler arasında, göçmenlerin ancak Avrupa'da ilk ayak bastıkları ülkeye iltica başvurusunda bulunabilmesini öngören Dublin Sözleşmesi'nin yenilenmesi; sığınmacı ve mültecilerin "güvenli üçüncü ülke" olarak adlandırılan ülkelerde tutulması anlayışının terk edilmesi çağrıları da yer aldı.
2016'da uygulamaya koyulan AB-Türkiye göçmen anlaşması da bu "güvenli üçüncü ülke" esasına dayanıyor. Ancak Uluslararası Af Örgütü'nün de aralarında yer aldığı insan hakları kuruluşları, Türkiye'nin sığınmacı ve mülteciler için "güvenli" ülke sayılma kriterlerini yerine getirmediği gerekçesiyle anlaşmayı eleştiriyor.