Hasan Cemal
(Milliyet, 5 Eylül 2012)
Devlet böyle bir şey, kendi içine çekiyor, dönüştürüyor, "Ankara’lılaştırıyor!"
PKK konusunda 1990’larda Genelkurmayyönlendirirdi medya dahil her şeyi. Bugün sivil iktidar yapıyor bu işi. Yeni olan galiba bu. Asker sessiz, ‘sivil otorite’nin emrinde... Fakat askeri otoritenin bir noktayı yerli yerine oturttuğunu sanıyorum. Bu da, Ak Partiiktidarının PKK konusunda artık çoktandır ‘askerin yörüngesi’ne oturduğu gerçeğidir.
Milliyet: “Yüreklere 10 ateş daha düştü.”
Haber manşetin altına doğru çekilmiş, fazla büyütülmeden verilmiş, Cumhurbaşkanı’yla Başbakan’ın tepkileri eklenmiş haberin spotuna.
Cumhurbaşkanı Gül:
“Bunun vebali ağırdır, altından kimse kalkamaz.”
Başbakan Erdoğan:
“Hainlerin tuzaklarına asla düşmeyeceğiz.”
İç sayfada haber başlıkları:
“Aileleri tüm Türkiye’yi ağlattı.”
“Zeynep artık babasız.”
“Terhisine 59 gün vardı.”
PKK’yı lanetleyen, şehitlere rahmet dileyen yazılar...
Sabah’ta Beytüşşebap haberi birinci sayfada neredeyse gözükmüyor, saklanmış sanki.
Zaman’la Star da farklı değil. PKK’nın saldırı haberi, birinci sayfanın eteklerine doğru verilmiş. Bugün ise manşetin altına sıkıştırmış.
Anlaşılan bu gazeteler, Başbakan Erdoğan’ın ‘medya terör propagandası yapmasın!’ ‘ricası’na uyuyorlar.
Olabilir.
Ama bu ‘rica’yı kırmayan gazeteler, es geçen gazeteler karşısında haberi atlamış gibi bir duruma da düşmüş oluyorlar.
Örneğin Habertürk’le Posta, Sözcü’yle Vatan ve Yeni Şafak PKK saldırısını sürmanşete çekmişler.
Taraf da öyle:
“Otuz can sessizliği!”
Sürmanşetin spotuna gelince:
“Beytüşşebap’ta PKK saldırısında 10 asker, 20 PKK’lı öldü. Ama bunu siyasetçilerin demeçlerinden ve haber kanallarından öğrenmek gün boyu imkansızdı.”
Cumhuriyet’te haber sürmanşetti:
“Bitsin ölümler!”
Ortadoğu:
“Artık yeter!”
Yeni Asya:
“İçimiz yanıyor.”
Köşeleri okuyorum.
Genellikle klişe cümleler, yıllardır değişmeyen. Bazıları yeni gibi bir hava veriyor, PKK’nın yeni oyunu, yeni stratejisi gibi...
PKK’nın arkasındaki dış güçler sayılıyor: İran, Irak, Suriye, İsrail...
Kiminde Amerika’nın PKK’ya istihbarat desteğinden söz ediliyor.
‘Faili meçhul cinayetler’in 1990’lardaki gibi yeniden hortlayabileceğini, BDP’nin kapatılabileceğini, Kürtlerin oylarıyla seçilen bazı milletvekillerinin yine 1990’lardaki gibi hapse atılabileceğini, medyanın daha da sıkıya alınabileceğini okuyorum satır aralarında...
Klişe başlıklar, klişe yorumlar gibi bunlarda da yeni olan bir şey yok.
1990’larda yaşandı bunlar...
Yeni olan hiçbir şey yok.
Elbette acılar içimizi acıtacak.
Elbette PKK’yı kınayacağız.
Elbette hayatını kaybeden askerlere üzüleceğiz, rahmet dileyeceğiz.
Elbette ölen PKK’lılara da içimiz yanacak.
Elbette yeter artık diye, analar daha fazla gözyaşı akıtmasın diye haykıracağız.
Ama bunlar da yeni değil.
Otuz yıldır yapıyoruz bunları.
Açın 1990’ların gazetelerini.
Manşetler tıpkı bugünkü gibidir.
Köşelerde yorumlar torna tezgahından çıkmış gibidir.
Siyasetçilerin demeçleri de farklı değildir.
Değişen nedir?
1990’larda Genelkurmay yönlendirirdi medya dahil her şeyi, bugün sivil iktidar yapıyor bu işi.
Yeni olan galiba bu.
Asker sessiz.
‘Sivil otorite’nin emrinde.
Ama askeri otoritenin bir noktayı yerli yerine oturttuğunu sanıyorum. Bu da, Ak Parti iktidarının PKK konusunda artık uzunca süredir ‘askerin yörüngesi’ne oturduğu gerçeğidir.
Devlet böyle bir şey.
Kendi içine çekiyor, dönüştürüyor.
Ankara’lılaştırıyor!
Türkiye’yi güzel günler bekliyor diyemiyorum.