TAYFUN ERTAN / MARDİN
Bağımsız Gazetecilik Platformu P24'ün düzenlediği seçim turunun Güneydoğu ayağında Mardin'deyiz.
Bu bölgenin herhangi bir kentinde seçim sadece iki büyük siyasi güç arasında geçiyor:
AKP ve BDP. Tabii ulusal siyasette boy gösteren partilerin, CHP dahil hiç birinin burada herhangi bir varlık gösteremiyor olması çok bilinen bir gerçek ama bir kez daha düşünmeden geçemiyorum.
Mardin'de seçimi BDP'nin adayı olarak Bağımsız Mardin milletvekili Ahmet Türk kazanacak gibi görünüyor. Türk, AKP'den rakibi Mehmet Vecdi Kahraman'ın iki misli oy alacağını söylüyor, seçim hakkında başka birşey de söylemiyor. Bu anlamda son derece iddialı ama onu korkutan seçimden çok, daha sonra halletmesi gereken sorunların ne kadar büyük olduğunu aslında biraz da ilçe bucak her yeri başkan adayı gözüyle görmesinden kaynaklanıyor. Gerçekten de yeni Mardin denen bölge, çığırından çıkmış bir düzensiz inşaat alanı olarak uzanıyor ve sadece burasını bir düzene sokmak bile neredeyse imkansız gibi görünürken, bir de bugüne kadar hiç belediye hizmeti gitmemiş, herhangi bir altyapısı olmayan yerlerle uğraşmak zorunda kalacak yeni başkan. Türk'ün gözünün korkmasından hiç şaşırmadım.
AKP adayı Mehmet Vecdi Kahraman ile görüşme fırsatını bulamadık, ondan da Mardin'in sorunlarına nasıl çözümler getirdiğini dinlemek iyi olurdu.
Ahmet Türk'le yaptığımız sohbet, hızla barış sürecinin ne aşamada bulunduğuna geliyor. Öyle ya yarın Nevruz ve Abdullah Öcalan'ın silahları susturan mesajının birinci yıldönümü..
Ahmet Türk, yürütülen görüşmelerin artık bir müzakereye dönüşmesi gerektiğini oysa bunun olmadığını ve ne zaman olacağının da bilinmediğini belirtiyor. Hatta Türk'e göre, Kürt sorunu gündemdeki yerini de kaybetmeye başladı bir süredir ve bu da bir gerginlik yaratıyor :
"Cemaat gibi konular, Kürt sorununu gündemden çıkarttı. Çözüm konusunda ilerleme beklenirken, Ergenekon tahliyeleri ortaya çıktı ama Kürt siyasetçileri ve belediye başkanları hala içeride."
Ahmet Türk, süreçte gözlediği durgunluk halini, daha köklü bir nedene bağlıyor ve geçen yıldan bu yana zaman zaman görülen umut verici tablonun bile yanıltıcı olabileceğini ima ederek, "zihinsel değişimin yaşandığını düşünmüyorum" diyor ve bu aşamada bile konunun hala ABC'sini vurguluyor :
"Kürt sorununun çözümünün, Türkiye'nin lehine olacağını siyasi irade görmeli ve tanımalıdır. Farklı kimlikler ve gruplar olduğunu tanımak ve çözüm formülleri bulmak lazım. Bence en büyük sorun bu".
Ahmet Türk, gündeme seçimin girmesinin, süreçte ilerleme kaydedilmesini engelleyeceğinin genel olarak kabul gördüğünü, nitekim Abdullah Öcalan'ın da konuyu seçim sonrasına ertelemiş olduğunu hatırlatarak, "seçim süresince yapılamaz dendi. Artık, sonrasında ipe un serilip serilmediğini göreceğiz.
Türk, seçim sonrasında baskıların artacağını gayet açık bir şekilde ifade ediyor :
"BDP süreci zorluyor. PKK da daha ne kadar dayanır ? O da zorlayacaktır. Sabırsızlık işaretleri var. Sivil itaatsizlikler olmaya başlayacaktır. Öcalan sabırlı davranıyor".
Ahmet Türk, müzakere sürecinin devamı ile Abdullah Öcalan'ın koşulları arasında bağlantı oluğunu da çok net sözlerle ifade ediyor. "Abdullah Öcalan'ın serbest kalmaması durumunda müzakere sürecinin bir yere gideceğini düşünmüyorum. Konu bütün yönleriyle masaya getirilmelidir. Bu halkın lideri oradayken nasıl barışa varılabilir," diyor ve son zamanlarda sıkça duyduğumuz Mandela benzetmesini yapıyor : "Güney Afrika'ya barış Mandela serbest olduğu için geldi"