Ahmet Davutoğlu, böyle bir layihayı kaleme alacak nitelikte bir devlet adamıdır. Ekonomi, tarih, sosyoloji, uluslararası ilişkiler alanında kendini yetiştirmiş, Ak Parti hükümetleri döneminde Cumhurbaşkanı danışmanlığı, Dışişleri Bakanlığı ve Başbakanlık yapmış, Ak parti Genel Başkanlığını deruhde etmiştir. Bu görevleri sırasında bölgesel ve küresel anlamda pek çok devlet adamı ile görüşmüş, müzakereler yapmıştır.
Başbakanlıktan ayrılışı kendisi adına olmasa bile Türkiye siyaseti ve bizatihi Ak Parti açısından dramatiktir.
Adı bir süredir yeni bir parti oluşumu çerçevesinde gündeme gelmektedir. Özellikle Ak Parti içinde gibi gözüken bazı çevreler, bütün geçmiş hukuku ayaklar altına alarak ona yönelik bir yıpratma kampanyası yürütmektedir.
Buna rağmen Davutoğlu, 15 sayfayı bulan son “Layihası”nda “Partimiz” ifadesine defalarca yer vererek, “İçerden” bir değerlendirme yapmaktadır. Böyle bir değerlendirmenin partinin en merkezinde bulunan Tayyip Erdoğan’a dokunan yönlerinin de bulunması tabiidir. Aslında geçmişte gün görmüş zevattan bu tarz rapor isteyen tepe yöneticiler kendilerinde görülenlerin de kaydedilmesini özellikle istemişlerdir. Etraftan “Bunlar nasıl sözlerdir bre gafil, densiz!” gibi müdahaleleri de bizzat susturmuşlardır. Her şeye rağmen, zirveleri analiz etmek kolay değildir. Yer yer cesaret meselesi haline gelebilir. Birçok insan “Şunu birisi söylese…” der içinden de, birisi söylediği zaman da kimin yanında nasıl yer alacağını şaşırır.
Şimdi Ahmet Davutoğlu işte o “Birisi söylese…” denilen şeyleri söylemiş bulunuyor. Bence, en yakıcı olanlar dahil, bu metin, en ‘zirve’de altı çizilerek okunmalı, Ahmet Davutoğlu’na ne denirse densin, Türkiye’nin selameti için yapılması gerekenler yapılmalıdır.
Yazının tamamı için tıklayın