Gündem

Ahmet Şık ve Nedim Şener'in tutukluluğunun faturası

Ruşen Çakır, Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklanan gazeteciler Ahmet Şık ve Nedim Şener'in tutuklanmasının faturasını çıkardı.

30 Mart 2011 03:00

T24 - Ruşen Çakır, Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklanan gazeteciler Ahmet Şık ve Nedim Şener'in tutuklanmasının faturasını çıkardı. "Bir Türkan Saylan vakasıyla karşı karşıyayız" diyen Çakır, Şık ve Şener'in tutuklanmasından Türkiye'nin, hükümetin, Gülen cemaatinin ve Ergenekon soruşturmasının zarar zarar gördüğünü söyledi. 



Çakır'ın Vatan gazetesinde 'Hatadan dönmenin tam zamanı' başlığıyla yayımlanan (30 Mart 2011) yazısı şöyle:


Nedim Şener ve Ahmet Şık’ın da Ergenekon’ a dahil edilmelerinin ardından “Son gözaltıların siyasi sonuçlarını kestirebilmek için henüz erken ama yeni bir Türkan Saylan vakasıyla karşı karşıya olduğumuzu söyleyebiliriz. Özellikle Şener ve Şık’ın ‘kolay lokma’ olmadıkları, birilerinin boğazında kalacakları ilk günden anlaşıldı. Bu noktada hükümetin nasıl bir tavır alacağı belirleyici olacaktır” diye yazmıştım.

Gerçekten hükümetin tavrı belirleyici oldu: “Yargının işine karışmayız” açıklamalarının ardından Şık’ın kitap taslağının her türlü kopyalarına el konulma operasyonunu yaşadık. Bu kitap avı, Şener ve Şık’ın gazetecilik faaliyetleri nedeniyle tutuklanmadıkları iddialarının iyice temelsiz kalmasına yol açtı.

Medyanın her türünü sonuna kadar sömürüp Şener ve Şık’ın “gazeteci değil birer terörist” olduğunu kanıtlamaya çalışan, aslında daha fazlasını hak ettiklerini ilan eden bazı isimleri bir kenara bırakacak olursak gelinen noktadan pek kimsenin memnun olduğunu söyleyemeyiz. Çünkü Şener ve Şık’ın tutuklanmaları sürecinin doğurduğu zarar hayli büyük ve fatura her geçen gün kabarıyor. Kimlerin nasıl zarar gördüğüne kısaca bir göz atacak olursak:

1 - Türkiye zarar görüyor: Nice bedel ödenerek gerçekleştirilen onca demokratikleşme adımına rağmen basın ve ifade özgürlüğüne peş peşe indirilen darbeler ülkemizin imajına çok kötü zarar veriyor. Arap ayaklanmaları ilk başladığında, demokrasisiyle Ortadoğu halklarına örnek gösterilen Türkiye’nin bu operasyonların ardından hep eleştiriliyor olması, tek kelimeyle hazindir. Eleştirilere cevaben Başbakan Erdoğan başta olmak üzere ülke yöneticilerinin bir kısmının “bildiğimiz gibi devam ederiz” şeklinde rest çekmeye kalkması sorunları daha da artırıyor.

2-  Hükümet zarar görüyor: AKP hükümetinin “bölgesel güç” olma iddiasının, demokrasi ve özgürlüklere düşen bu gölge yüzünden epey zor duruma düştüğü bir gerçektir. Diğer bir gerçek de, zaten iyi durumda olmayan Türkiye-AB ilişkilerinin bu nedenle bir kez daha ve ciddi olarak yara almış olmasıdır. Son gelişmeler sadece dışarda değil içeride de iktidar partisinin aleyhine sonuçlar doğurabilir. Özellikle “ekonomik istikrar” adına AKP’ye yönelmeyi düşünen kentli orta sınıfların bir bölümü böyle bir tercihten uzak durabilir.

3- Gülen cemaati zarar görüyor: Şener ve Şık’ın, Gülen hareketini rahatsız edecek gazetecilik faaliyetleri nedeniyle tutuklandığı yolundaki iddialar sadece Türkiye’de değil dışarda da giderek tırmanıyor. Özellikle “kitap avı”nın ardından, Gülen cemaatinin yıllar boyunca sabırla ve büyük bir özveriyle, “diyalog, hoşgörü ve empati” gibi kavramların üzerine inşa etmiş olduğu imajı sarsıntı geçiriyor. Gülen’in açıklamasının, Ekrem Dumanlı başta olmak üzere bazı kanaat önderlerinin yazı ve yorumlarının bu gelişmeden kaynaklandığını söyleyebiliriz.

4-  Ergenekon soruşturması zarar görüyor: Bu bahsi Aydın Engin’in www.t24.com.tr’deki yazısından bir bölümle özetleyelim: “Olan da bu yüzden Türkiye’nin Ergenekon’da ifadesini bulan karanlık güçlerle hesaplaşmasına oluyor. Haftalardır İmamın Ordusu kitabı konuşuluyor; darbeci zihniyet, darbeciler, darbe ortamı yaratmak için işlenen cinayetler, kurulan tuzaklar, yapılan planlar değil.”


Öncelik Nedim ve Ahmet’in özgürlüğü

Peki zarardan dönmek için ne yapmak gerekiyor? Eğer meydanı Türkiye’nin bölgesinde ve genel olarak dünyada artan etkisinden rahatsız olanlara; Türkiye’nin AB sürecinden ve genel olarak Batı dünyasından kopmasını hayal edenlere; aslında demokrasiyle hiç ilgileri olmamasına rağmen her türden hak ihlaline sırf muhalefet etme fırsatı verdiği için dört elle sarılanlara; İslami cemaatleri birer toplumsal gerçeklik değil de tehdit öğesi olarak görüp, laikliği koruma adına laikliğe en büyük darbeyi vuranlara; Ergenekon soruşturmasının ve buna bağlı olarak demokrasi karşıtı güçlerin tasfiye sürecinin akamete uğraması için dua edenlere bırakmak istemiyorsak daha fazla vakit kaybetmemeliyiz.

Bazıları zarardan dönmenin ancak, Nedim ve Ahmet’in kaderlerine boyun eğmeleri ve bizlerin de sessiz sakin bir şekilde “yargı süreci”ni beklememizle mümkün olduğunu dayatıyor. Bu büyük bir aldatmaca. Çünkü en büyük zararı onlar görüyor. Bu nedenle Türkiye’nin yeniden normalleşebilmesi için öncelikle Nedim Şener ve Ahmet Şık’ın bir an önce özgürlüklerine kavuşmaları; mesleklerini özgürce yapmaya devam etmeleri ve kitaplarını da tüm demokrasilerde olduğu gibi hiç çekinmeden bastırabilmeleri gerekiyor.

Yoksa hep birlikte kaybetmeye, Türkiye ve demokrasi düşmanlarını sevindirmeye devam ederiz.