Star gazetesi yazarı Ahmet Kekeç, Ömer Laçiner’in T24’te “Bir algıla(t)ma politikası ve onun tipik bir temsilcisi” başlığıyla yayımlanan yazısına cevap verdi. Kekeç, Laçiner’in “Bay Kekeç’in Kabataş vakası denilince derhal ve ilk planda aklına ‘pornografi’ geliyorsa bir ruh doktoruna gözükmesini tavsiye ederim” sözleri için “Sadece, başkalarının düşmüşlüğünü görme isteğinin (hangi saikle olursa olsun) pornografik merakla açıklanabileceğini söyledim. Haşa ‘porno’ meraklısı değilsiniz... ‘Pornografi’ sözcüğünün sonundaki ‘k’ harfinin, (hadi hoşlanacağınız bir ifadeyle söyleyeyim) esasında neyi ‘imlediğini’ siz daha iyi bilirsiniz. Zeki insansınız. Fakat, siz bu yazıda da, alışkanlıkla, ‘edepsizlik ve terbiyesizlik’ vehmettiniz. Hakkınızda yazanları hep ‘edepsiz’ ve ‘terbiyesiz’ diye mi püskürtüyorsunuz?” ifadelerini kullandı.
Ahmet Kekeç’in Star gazetesinde Gezi Parkı direnişi sırasında, Kabataş’ta başörtülü bir kadının darp edilmesini hatırlattığı yazısı ile başlayan tartışma devam etti. Kekeç "Böyle çirkin solcu görmedim" başlığıyla yayımlanan (11 Ekim 2013) yazısı şöyle:
Böyle çirkin solcu görmedim!
Bay Ömer Laçiner...
Bir yazım üzerine, hakaretlerle dolu bir mail gönderdiniz.
Burnundan kıl aldırmaz ve “öteki”ni aşağılamayı doğal hak sayan tavrınızın altında nasıl bir halet yatıyor, bilemem.
Mailinizdeki hakaret sözcüklerini, karşı maille aynen size iade ettim.
Bu kapıyı siz açtınız çünkü... Ve bunu “fazlasıyla” hak ediyorsunuz.
Sonra da, bu tutumunuzu “anlamaya/anlamlandırmaya” çalışan ikinci bir yazı yazdım.
Bir hadise karşısındaki tutumunuz, ancak “pornografik merak”la açıklanabilirdi.
Bir hanımefendinin beyanını geçerli saymıyorsunuz, “Hani görüntü?” diyorsunuz.
Bunu hangi normal davranış kalıpları içinde telif etmek gerekir?
Sizi “düşmüşlüğe meraklı biri” diye lanetlemedim, okuduğunuz şeyi doğru anlayın.
Sadece, başkalarının düşmüşlüğünü görme isteğinin (hangi saikle olursa olsun) pornografik merakla açıklanabileceğini söyledim.
Haşa “porno” meraklısı değilsiniz... “Pornografi” sözcüğünün sonundaki “k” harfinin, (hadi hoşlanacağınız bir ifadeyle söyleyeyim) esasında neyi “imlediğini” siz daha iyi bilirsiniz. Zeki insansınız.
Fakat, siz bu yazıda da, alışkanlıkla, “edepsizlik ve terbiyesizlik” vehmettiniz.
Hakkınızda yazanları hep “edepsiz” ve “terbiyesiz” diye mi püskürtüyorsunuz?
Böyle bir tarzınız mı var?
Madem kırılgan bir ruh yapısına sahipsiniz, hangi sözcüklerimle, hangi ifadelerimle ya da hangi tavrımla bu cürmü işlediğimi de söyler misiniz?
Size nasıl bühtanda bulundum ki, şuurunu kaybetmiş bir biçimde saldırıyorsunuz?
Konu “edep” ve “terbiye”yse, bana atfettiğiniz cürümleri, siz, hem gönderdiğiniz mailde, hem de internet sitesindeki köşenizde işlediniz.
Ne edepsizliğimi bıraktınız, ne yandaşlığımı, ne ahlaksızlığımı, ne düşüklüğümü...
Bu hakaretleri sıralama hakkını nerden alıyorsunuz beyefendi?
Hangi “yetke”den?
Efendim, “... Oluşturulan veya ‘yeniden şekillendirilen’ kitlesel destek, otoriter yönelime karşı her itiraz ya da direnişi neredeyse düşman gibi algılamaya hazır hale getirilmiş olur. Ancak, bu yola itiliş, daha derinde bir tahribatla birliktedir. Önyargılar, korku, öfke ve kompleksler rasyonel bir temeli dıştalayan, hatta reddeden doğaları nedeniyle ölçü, kural ve tutarlılıktan yoksun bir algılama dünyası yaratır” mış...
Bana ne!
Siz önce meramınızı dosdoğru anlatmayı öğrenin.
Biraz Türkçenizi geliştirin...
Devam ediyor Bay Laçiner, “Gezi isyanı”nın gündemi belirlediği dönemde özellikle Başbakan Erdoğan’ın tavrında ve onu koşulsuz destekleyen - yandaş - medyanın yayın performansında, şu yukarıda özetle anlatılanların eksiksiz bir doğrulanmasına tanık olduk. Sözünü ettiği algıla(t)ma kalıbı içinde, Gezi isyanının, oy verdikleri parti ve hükümete karşı - ‘faiz lobisi’, ‘iç ve dış - düşman - mihraklar’ tarafından - planlamış bir ‘tertip’ olduğunu vurgulamakla yetinilemezdi.”
Siz bunları “dış mihraklar” ve “faiz lobisi” diyenlere söyleyin...
Gezi’ye nasıl baktığınız, bu kutsal “isyan”ın neresinde durduğunuz beni ilgilendirmiyor.
Niçin hakaret ediyorsunuz? Siz önce onun cevabını verin...
Bir de buyuruyorsunuz ki yazınızın hitamında (yine bir sürü hakaret sözcükleri sıraladıktan sonra), “Ahmet Kekeç olmaya müstahak olmak zaten yeterince ağır bir bela...”
Siz Ömer Laçiner’liğe yükseldiniz de ne oldu?
Koskoca “Türkiye’nin Birikimi”, çıkara çıkara, sizin gibi, muarızına hakaret etmeyi “doğal hak” sayan bir “değer” mi çıkardı?
Bu tavrınızla, bu çirkin üslubunuzla, bu kafa yapınızla her tarafınız Ömer Laçiner olsa ne yazar?
Ömer Laçiner: Bir algıla(t)ma politikası ve onun tipik bir temsilcisi