Ahmet Hakan, Ertuğrul Özkök ile kutsal topraklardaki Umre ziyaretini 'Peygamber'in İzinde' başlıklı yazı dizisinde anlatıyor. İşte Ahmet Hakan'ın bugunkü (08.09.2009) yazısı:Meğer memleketimizde ne de çok “din zabiti” var imiş...
Meğer dört bir tarafımız hem dindar kesimden, hem de ladini kesimden azılı zabitlerle çevriliymiş...
Mesela...
Ladini zabit, “Tanrı ile kul arasında kalması gerekenleri ifşa ediyorsunuz...” diye haykırıyor...
Seyşel Adaları’na tatile gidip, yiyip içtiklerimizi yazsak...
Bu zabit türünün hiç sesi çıkmaz...
Ama işin içine “din” girdi mi, bu zabitin kafası atar...
Hemen o klişe devreye girer:
“Tanrı ile kul arasında gizli kalması gereken...”
Niye gizli kalacakmış kardeşim?
Niye?
Hem biz kendimizi “Tanrı’nın en iyi kulları” diye mi sunduk burada?
Bütün vazifelerimizi eksiksiz yaptık mı dedik?
Sevabımızı da yazdık, günahımızı da...
Sadece sevap ve günahtan mı söz ettik?
Gazeteciliğin en eski tarzı olan “izlenimcilik”in küçük bir denemesini yapmadık mı?
Dini zabit ise bir başka âlem...
“İhram giymemişler... Namaz kılmamışlar...” falan diye sataşıyor...
Bizim niyetimize dair ahkâmlar kesiyor...
Sana ne be kardeşim?
İster ihram giyerim, ister giymem...
Namaz kılıyorsam, senin rızan için mi kılıyorum?
Oruç tutuyorsam, senin rızan için mi tutuyorum?
Hem sen hangi hakla devreye giriyorsun ki?
Çekilsene aradan...
Sen bizim “pastaran”ımız mısın?
Bu geziden benim çıkardığım sonuçlar İlk yazılı Kuran47 derece sıcakta bile insanların dayanma gücü olabilirmiş...
Kâbe’de bulunan İslam ümmetinin Ertuğrul Özkök’e en azından özel bir gıcığı yokmuş...
Daha önce Mekke ile Medine’ye giden biri, yanında hiç gitmemişler ile ikinci kez gittiğinde, bir ev sahibi tedirginliğiyle “Acaba nasıl bulacaklar?” diye endişeye gark olurmuş.
Memleketimizin yüzünü Batı’ya çevirmiş aydınları, kutsal topraklara acayip yabancı imiş...
Kutsal topraklardaki organizasyon bozukluklarının çözüm kuralı, “sorun çıktıkça çöz” şeklindeymiş...
Suudi Arabistan’da Türkler pek bir itibarlı oldukları halde bunun havasını atmayacak kadar da cool imişler...
Hurma ağacı ile insanın yaratılışı arasında kuvvetli bağlar varmış, hurma ağacı bitkiden çok insana benziyormuş.
Mekke ve Medine’ye gidip gelenler, olaya hep aynı pencereden bakıyormuş. Bu yüzden bu iki kente başka pencerelerden bakanların da gitmesi fevkalade önemli imiş.
Türklerin kutsal topraklardaki etkinliği ve nüfusu acayip artmış.
Suudi Yönetimi’nin tarihe dair ne varsa her şeyi dümdüz etme alışkanlığı, artık kanıksanmış...
Peygamber istatistiğiMEDİNE’de İslam Araştırmaları Müzesi’nin duvarında Arapça bir istatistik tablosu yer alıyor.
Müzeyi bize gezdiren görevliye soruyoruz:
“Bu nedir?”
Cevap veriyor:
“Hz. Peygamber’le ilgili bir istatistik”. Yani Hz. Muhammed’in hayatında nelerin, ne oranda yer tuttuğunu gösteren bir istatistik...
Bu sonuçlara göre Hz. Muhammed’in siyasi ve manevi yönünün oranı hayli yüksekken, “askeri yönü” sadece yüzde 5 olarak kalmış.
Askeri yönün bu derece düşük gösterilmesinde, sanırım Hz. Muhammed’e “Savaş Peygamberi” yakıştırması yapanlara bir yanıt verme çabası var.
Hz. Muhammed’in askeri yönü yüzde beşMedine İslam Araştırmaları Merkezi’ndeki istatistik tablosu... Hz. Muhammed’in askeri yönü yüzde 5 olarak veriliyor... Müzedeki maketlerden birinde de Uhud Savaşı canlandırılıyor.