T24- Taraf Gazetesi Yayın Yönetmeni Ahmet Altan, Ergenekon soruşturması kapsamında son gözaltıların yaşanmasının ardından ortaya çıkanların rezillik olduğunu belirterek "insan insanlığından utanıyor" dedi. Odatv muhabiri İklim Bayraktar'ın "bir büyük balığa" tuzak kurma çabalarına, Kemal Kılıçdaroğlu'nun açıklamalarına dikkat çeken Altan, "Kılıçdaroğlu ile Gürsel bir an önce net açıklamalarla toplumu aydınlatmalılar bence, yoksa sırtlarında bu kirli yükle siyasete devam etmekte çok zorlanacaklar" dedi.
Ahmet Altan'ın bugün (10 Mart 2011) yayınlanan "Odatv ve Kılıçdaroğlu" başlıklı yazısı şöyle:
Bu Ergenekon denen şeyi deştikçe ortaya çıkan rezillik, insanı insanlığından utandırıyor bazen.
OdaTv muhabiri İklim Bayraktar’ın savcılık ifadesini de, YARSAV eski Başkanı Eminağaoğlu ile yaptığı konuşmanın metnini de okudum.
Bayraktar, Eminağaoğlu ile yaptığı konuşmada, “bir büyük balığa” tuzak kurmak için Kılıçdaroğlu’ndan yardım istediğini ama onun yardımı reddederek, “Kendi imkânlarınla yap” dediğini söylüyor.
CHP lideri, dün Habertürk televizyonunda Balçiçek Pamir’le yaptığı söyleşide, Bayraktar’ın anlattıklarının gerçekliğini kabul etti.
Gerçekten bir tuzak için yardım istemiş ve Kılıçdaroğlu bunu “kendi imkânlarıyla” yapmasını söylemiş.
Tuzak kurulmasına karşı çıkmamış, tuzağın hedefini uyarmamış.
Kılıçdaroğlu, o “tuzak” meselesinin yanısıra Bayraktar’ın kendisine bir de AKP’li biri hakkında “söylediklerinin” bulunduğunu belirterek, o konuyu da açıklamasını istedi.
Ama kendisi AKP’liyle ilgili konunun ne olduğunu söylemedi.
Dün gece Bayraktar’ı da Fatih Altaylı’nın programında seyrettim.
Yaklaşık bir buçuk saatlik bir görüşmeydi.
Altaylı, ya hatırlamadığından, ya unuttuğundan, ya hazırlıksız olduğundan ya da “gazetecilik dışı bir nedenden” dolayı, Bayraktar’a, YARSAV eski Başkanı’yla yaptığı konuşmanın ayrıntılarını sormadı.
Sadece kişisel ilişkilerinin boyutunu sordu.
Hâlbuki, bütün bu rezaletin ortaya çıkmasına neden olan asıl can alıcı sözler o konuşmada söyleniyordu.
O konuşma, bir parti başkanı ile bir gazetecinin, bir insana tuzak kurulması hakkında baş başa görüştüklerini ortaya koyuyordu.
Hedefin kim olduğu kesin anlaşılmıyordu.
Tuzağın hedefi, bir ihtimal Deniz Baykal’dı.
İkisinin konuşmalarında, Bayraktar’ın “Baykal’ın kendisini taciz ettiğine” dair söylediklerine de değinilmişti ama OdaTv muhabiri, bu konunun çok kısa geçtiğini ileri sürüyordu.
Eğer söylediği doğruysa, o tuzağın hedefi başkasıydı.
Ama ne kadar doğru söylüyor, ne kadar gerçeği saklıyor, tam anlaşılmıyordu.
Baykal ya da başka biri ama ortada “tuzağa düşürülecek” biri var.
Tuzağı kuracak olan OdaTv’de çalışan bir muhabir.
Tuzağı “kendi imkânlarıyla kurmasını” söyleyen CHP Genel Başkanı.
Allah rızası için bu nasıl bir ilişki, nasıl bir siyaset anlayışı ve ne tür bir gazetecilik?
Konuşmalardan, açıklamalardan ve Bayraktar’ın ifadesinden OdaTv ile CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu ve CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin arasında sağlam ilişkiler bulunduğu anlaşılıyor.
Arşivlerinden insanların “özel hayatlarıyla” ilgili iddialar çıkan bir “basın” kuruluşuyla bir siyasi partinin ilişkisinin temelinde ne var?
OdaTv’nin yöneticisi tutuklandığında Kılıçdaroğlu’nun onu koruyan açıklamalar yapması ise akla bin türlü soru getiriyor.
Çünkü Kılıçdaroğlu, koruduğu “gazetecinin” yanında çalışan bir muhabirin “birilerine tuzak kurduğunu” biliyor, bunu bilmesine rağmen OdaTv’yi ve yöneticisini niye koruyor?
Birilerine tuzak kurduklarını “ilk elden” bilmesine rağmen Kılıçdaroğlu, OdaTv’nin soruşturulmasını nasıl “fikir özgürlüğüne darbe” olarak niteliyor?
Bütün bu olanları bilen, OdaTv muhabirinin kendisinden ne istediğini kulaklarıyla duymuş olan Kılıçdaroğlu, nasıl oluyor da OdaTv soruşturmasının durdurulması için kamuoyu yaratmaya çalışıyor?
Niye OdaTv’nin kendisinden bu konudaki yardım isteklerine harfiyen uyuyor?
Kılıçdaroğlu, Ergenekon’un olmadığını kanıtlamaya çalışan hatta “Nerede bu Ergenekon, ben de üye olacağım” diyebilen bir politikacı, kendisine “birlikte tuzak kurmayı öneren bir gazetecinin” çalıştığı kurumun gazetecilik yaptığına inanıyorsa, bu körlükle Ergenekon’u görmesi zaten imkânsız.
Şimdilik, Kılıçdaroğlu’nun “Ergenekon’u görmemesini” görme zaafına bağlayacağız herhalde.
Ama hem Kılıçdaroğlu’nun, hem Gürsel Tekin’in bu topluma borçlu oldukları açıklamalar var.
OdaTv muhabiri Bayraktar, kime tuzak kuracaktı?
Neden tuzak kurulacak adamı uyarmadınız?
Neden Bayraktar’a “Kendi imkânlarınla yap” diyerek tuzağa yeşil ışık yaktınız?
Neden bu teklife rağmen bu kurumla ilişkinizi sürdürüp savundunuz?
Neden bu soruşturmayı “basın özgürlüğüne darbe” olarak nitelediniz?
Neden Deniz Baykal’a kendisiyle ilgili iddiaları haber vermediniz?
Sözü edilen AKP’li kim, o AKP’liyle ilgili nasıl bir iddia var?
Kılıçdaroğlu ile Gürsel bir an önce net açıklamalarla toplumu aydınlatmalılar bence, yoksa sırtlarında bu kirli yükle siyasete devam etmekte çok zorlanacaklar.
Toplumsal “arınmaya” CHP’nin de yardım edeceğine dair zaten çok “cılız” olan umutları da hepten yok edecekler.