Hülya Karabağlı / Ankara
CHP Malatya Milletvekili Cezaevi Komisyonu Sözcüsü Veli Ağbaba, Cezaevinde şu an tutuklu bulunan ve çalışamayan gazetecilere "10 Ocak Dünya Çalışan Gazeteciler Günü" mektubu gönderdi. Ağbaba, “Cezaevindeki gazeteciler, düşünce ve basın özgürlüğü mücadelesi vermenin bedelini ödüyorlar” dedi. Ağbaba, “ Gazetecinin çalıştığı dergide parmak izinin bulunması suç sayılmıştır. Gazetecinin eski yazı işleri müdürüne, diş macunu ve fırçası göndermesi delil olarak gösterilmiştir. Siyasi partiler ve sendikalarla ilgili yaptıkları haberler, röportajlar delil olarak değerlendirilmiş, görev icabı takip ettikleri miting ve eylemler karşılarına birer suç olarak konulmuştur. 1 Mayıs’ı haber yapmak bile delil olarak gösterilmiştir” dedi. Ağbaba’nın tutuklu ve çalışamayan gazetecilere hitaben yazdığı mektup şöyle.
Değerli basın mensubu arkadaşım,
Gönül isterdi ki bugün 10 Ocak Gazeteciler Günü’nde bütün gazeteciler görevlerinin başında gazetecilik görevlerini ifa etsinler, ancak ne yazık ki şuan dünyada gazeteciler için “en büyük cezaevi” haline gelmiş ülkemizde cezaevindesiniz. Basın özgürlüğüne yapılan her müdahale aslında toplumdaki tek tek bireylerin kanaat oluşturma hakkına bu vesileyle düşünce özgürlüğüne müdahaledir. Özgür bir basın sayesinde ancak bireylere ulaşılabilir ve bu şekilde ülkedeki mevcut durumu öğrenip, sorgulayıp, eleştiri süzgecinden geçirebiliriz.
'Cezaevinde tutsak olmanızın utancını yaşıyoruz’
İtaat ve korku toplumu yaratma arzusunda olan iktidar sahiplerinin ilk hedeflerinden biri her zaman basın özgürlüğü olmuştur. Baskıcı politikalar, ilk olarak toplumun gözü, kulağı ve sesi olması beklenen siz basın mensuplarına yönelmiştir. Bugün Türkiye’yi yönetenler de medyayı zapturapt altına almak için siz gazetecileri cezaevine kapatma yöntemini benimsemiştir. Sırf gazetecilik faaliyetleri nedeniyle tutuklu olan siz gazetecilerin, cezaevlerinde tutsak olmanızın utancını yaşamaktayız.
Örneğin hazırlanan iddianamelerden birinde 361 kez “haber” kelimesi, 280 kez “kitap” kelimesi, 26 kez “röportaj” kelimesi ve 5 kez “makale” kelimesi geçmektedir. Hazırlanan iddianamelerde; Hükümeti eleştiren yazılar ve konuşmalar suç unsuru sayılmıştır.
‘Diş macunu ve diş fırçası delil sayıldı’
Telefon konuşmalarında gizliliğe riayet edildiği iddia edilerek Diyarbakır’ın Kürtçe adı Amed’in kullanması örgütsel literatür olarak sayılmıştır. Gazetecinin önüne hiçbir zaman sahip olmadığı kendine ait pasaportu konularak, yapmış olduğu iddia edilen yurtdışı giriş ve çıkışları suç sayılmıştır. Gazetecinin çalıştığı dergide parmak izinin bulunması suç sayılmıştır. Gazetecinin eski yazı işleri müdürüne, diş macunu ve fırçası göndermesi delil olarak gösterilmiştir. Siyasi partiler ve sendikalarla ilgili yaptıkları haberler, röportajlar delil olarak değerlendirilmiş, görev icabı takip ettikleri miting ve eylemler karşılarına birer suç olarak konulmuştur. 1 Mayıs’ı haber yapmak bile delil olarak gösterilmiştir. Dolayısıyla yalnızca mesleki faaliyetlerinizle ilgili bu ve benzeri kanıtlara dayanarak size davalar açıldığının ve yaptığınız haberler veya yazdığınız köşe yazıları nedeniyle cezaevinde olduğunuzun bilincindeyiz.
İleri demokrasi nutukları atanların iktidarı döneminde, tutuklu gazeteci sayısında dünyada ilk sıraya yerleştik. Siz, tutuklu ve mahkum gazeteciler, yönetenlerin sağır dilsiz ve kör bir toplum yaratma çabalarının bir sonucu olarak cezaevine konuldunuz. Siz bu ülkede düşünce ve basın özgürlüğü mücadelesi vermenin bedelini ödüyorsunuz. Emin olun ki tarihin çöplüğü bu faşizan zihniyetle doludur.