Londra merkezli insan hakları kuruluşu Uluslararası Af Örgütü'nün İngiltere Direktörü Kate Allen, Türkiye'nin Suriye'nin kuzeyindeki Afrin'e yönelik yürüttüğü Zeytin Dalı Harekatı'nın, bölgedeki gazetecilik faaliyetleri üzerinde baskıyı giderek artırdığını ve ülke çapında yeni bir "baskıcı" dönemin baş gösterdiğini savundu.
İngiltere'de yayınlanan Guardian gazetesinde yeralan yazıda Allen, Afrin'e harekatın başlangıcından bu yana, bir haftada aralarında gazetecinin de olduğu yüzlerce kişinin sosyal medya paylaşımları nedeniyle gözaltına alındığını hatırlattı.
Gözaltına alınanlara 'terör örgütü propagandası yapmak' suçlaması yöneltiliyor.
Af Örgütü Direktörü Allen, bu gözaltıları "Türkiye'nin yeni normali" olarak değerlendiriyor ve yaşananları "(gerçek ya da öyle olduğu düşünülen) siyasi muhaliflere karşı fırsatçı bir tepki" olarak nitelendiriyor.
Türkiye'deki birçok kamu çalışanı ve akademisyenin Türkiye'den beyin göçünün bir parçası olarak ülkeyi terk ettiğini savunan Allen, sözlerine şöyle devam etti:
"(15 Temmuz) 2016'daki kanlı darbe girişiminden bu yana Türk yetkililer gerçek anlamıyla dev bir baskı dönemini başlattı. Hükümetin darbe girişiminin ele başı olduğunu söylediği 'Fethullahçı Terör Örgütü'yle bağlantılı olmakla suçlanan 150 bin kişi hakkında soruşturma açıldı.
"50 binden fazla kişi tutuklu ve binlercesi de PKK ve yasadışı diğer örgütlerle bağlantılı oldukları gerekçesiyle gözaltına alındı. 100'den fazla gazeteci hâlâ hapiste ve bu, tüm ülkeler arasında en fazlası.
Yazıda, Af Örgütü Türkiye Direktörü İdil Eser ve Yönetim Kurulu Başkanı Taner Kılıç dahil 11 insan hakları savunucusunun yargılandığı davaya da değinildi.
Sanıklar, 5 Temmuz 2017'de Büyükada'daki bir otelde travma/stresle baş etmek ve veri güvenliği üzerine yaptıkları bir atölye çalışması sırasında gözaltına alınmışlardı. Geçen yıl Ekim ayında davanın tüm sanıkları için tahliye istendi.
Guardian'daki yazısında Kate Allen, Türkiye'de faaliyet gösteren yüzlerce sivil toplum kuruluşunun kapatıldığını, meslekdaşı İdil Eser'in de hazırlanan iddianameye göre "üç birbirinden bağımsız ve birbirine karşı terör örgütüyle bağlantılı" olmakla suçlandığını hatırlattı.
Kate Allen'ın yazısı şöyle devam etti:
"Hükümet yetkililerine karşı en ufak bir eleştiri hemen 'ulusal güvenliğe bir tehdit', 'terörist propaganda' ya da 'hakaret' olarak nitelendiriliyor.
"Şüphesiz, bu bir danışıklı dövüş. Af Örgütü Pinochet'nin yönetimi altındaki Şili'de, (ırk ayrımcı) Apartheid rejimi altındaki Güney Afrika'da geçen yılları boyunca bu konuda yeterince deneyim kazandı.
"Yetkililer insan hakları aktivizmini sürdürmek isteyen herkesi korkutmak ve güçsüz bırakmak için meslekdaşlarımı örnek olarak ortaya atıyor.
Yazıda, İngiltere Başbakanı Theresa May'in Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'la telefonda yaptığı görüşmede bu endişeleri aktardığı da kaydedildi:
"Theresa May, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın üstesinden gelmek için onunla bir telefon görüşmesi yaparak bu davayı konuştu. Mantığın üstün geleceği ve davadan vazgeçileceğine dair umudumuz hâlâ var."
Çarşamba günü Af Örgütü temsilcileri dahil 11 kişinin yargılandığı davanın son duruşması yapılacak. Davayı izlemek için Türkiye'de olacağını söyleyen Kate Allen'ın yazısı, şu ifadelerle sonlanıyor:
"Normalde hakları tehdit altında olan insanların yanında durmak Af Örgütü'nün işidir ancak bu yeni baskıcı Türkiye'de bu defa biz kendimizi tehdit altında bulduk."