Gündem

'Adli Tıp'ın Üzmez raporu yasaya aykırı'

Türk Tabipleri Birliği'nin çağrısıyla bir araya gelen 5 uzmanlık derneği, yazar Üzmez'e verilen Adli Tıp raporunu yasaya aykırı buldu. Rapora imza atan doktorlar da soruşturulacak

10 Kasım 2008 02:00

Türk Tabipleri Birliği'nin çağrısıyla bir araya gelen 5 uzmanlık derneği, yazar Hüseyin Üzmez'in cinsel istismar davasına ilişkin Adli Tıp Kurumu 6. İhtisas Kurulu'nun verdiği raporu kanuna aykırı bularak, tıbbi ve hukuki açıdan kabul edilemeyeceği sonucuna vardı.

Türk Tabipleri Birliği (TTB), Adli Tıp Uzmanları Derneği, Türk Pediatri Kurumu, Adolesan Sağlığı Derneği, Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı Derneği ve Türkiye Psikiyatri Derneğince hazırlanan ''Çocukların Cinsel İstismarı Konusunda Bilirkişilik ve Adli Tıp Kurumu Raporu,', İstanbul Tabip Odası'nda düzenlenen basın toplantısıyla kamuoyuna açıklandı.
TTB Başkanı Prof. Dr. Gençay Gürsoy, bu konuyla ilgili 4'üncü basın açıklamasını yaptıklarını belirterek, son basın açıklamasında biçim açısından raporun ''defolarını'', bilimsel kriterlere uygun olmayan taraflarını dile getirdiklerini ifade etti.

'Adli Tıp kurumu siyasetin güdümünde'

Gürsoy, bunlardan ilkinin Adli Tıp Kurumu'nun yapısı olduğunu hatırlatarak, ''Adli Tıp Kurumu, özerk olması gereken, bağımsız olması gereken bir kurum iken bugün siyasi iktidarın güdümünde, siyasi iktidarın emrinde, -en azından yapısal olarak- bir kurumdur'' dedi. Özerk olmayan, siyasi etkiye açık bir kurumda bağımsız ve etkilerden uzak raporlar çıkması konusundaki endişelerin bugün de devam ettiği görüşünü savunan Gürsoy, ikinci konu olarak da raporun ''alışılmışın dışında hızla çıkması gerçeğini'' vurguladıklarını anlattı.

'Rapor geçersiz'

Gürsoy, bir diğer biçimsel faktörün, raporu hazırlayan 6. İhtisas Kurulu'nun içinde çocuk psikiyatrisi uzmanı bulunmayışı olduğuna dikkati çekerek, ''Bu olayda çocuk söz konusu olduğuna göre ve çocuğun ruhsal durumu söz konusu olduğuna göre, cinsel bir travma söz konusu olduğuna göre, çocuk psikiyatrisinin bulunmadığı bir uzmanlık kurulundan çıkan raporun geçersiz olması gerekir'' diye konuştu.
İçerik olarak da psikometrik değerlendirmeyle ilgili ruhsal durumun nesnel ölçütlere olabildiği kadar uygun yöntemlerle değerlendiren testlerin yapıldığıyla ilgili herhangi bir bilginin bulunmadığına işaret eden Gürsoy, çocuğun anne babasından, okulundan, çevresinden, çocuğun ruhsal durumunu belli edecek davranışlar konusunda bilgi alınmadığını gördüklerini aktardı. Gürsoy, ''Bütün bunlar, raporun vardığı sonucun bilimsel bakımdan yeterli, tutarlı
olmadığı görüşünü bize vermiş oluyor'' dedi.

Yeni Üzmez'lere yargıdan destek!

'Çocuk mutlaka etkilenmiştir'

İstanbul Tabip Odası Genel Sekreteri Hüseyin Demirdizen de 3 bölümden oluşan 20 sayfalık raporun muhatap kurumlarla paylaşılacağını dile getirerek, raporu basın mensuplarına açıkladı. Raporda, istismara uğrayan çocuğun durumunu anlatmaması, çelişik ifadeler
vermesinin bu durumdan etkilenmediği anlamına gelmeyeceği belirtilerek, çocuğun
uğradığı fiziksel, cinsel ve/veya ruhsal istismar açısından klinik olarak değerlendirilmesinin hafife alınmaması gereken, bilgi ve deneyim gerektiren özgün bir süreç olduğu vurgulandı.

Çocuğun istismara uğrayıp uğramadığının sağlıklı bir biçimde değerlendirebilmek için onunla güven ilişkisi kurulması gerektiğine yer verilen raporda, ''Bütün bu konular, çocuk istismarını değerlendirebilmek konusunda özellikle eğitilmiş bir çocuk ruh sağlığı ve hastalıkları uzmanının varlığını gerektirmektedir'' denildi.
Konu yargıya geçtiğinde, çocuğun yargılanma sürecinde yaşadıklarının da ''travmatik'' olduğuna işaret edilen raporda, istismara maruz kalan çocuğun hukuki sürecinde genellikle emniyet, savcılık, adli tıp ve mahkeme aşamaları izlendiği, genellikle istismarın varlığını ve etkilerini nesnel olarak değerlendirebilecek bir uzmana ulaşılabildiğinde bile çocuğun yeterince korkmuş veya korkutulmuş, aklı karışmış duruma geldiği anlatıldı. Raporda, şunlar kaydedildi:


''Yasal düzenlemede 103. maddenin 6. bendinde yer alan ruhsal bozukluk kriteri, uygulamacılar tarafında yasada açıkça belirtilmemiş olmakla birlikte kalıcı bir hasar biçiminde yorumlanmakta, basın dahil olmak üzere halk tarafından ise basit bir etki olarak algılanmakta, dolayısıyla da uzmanların yaptıkları inceleme sonrasında 'bozukluk meydana gelmemiştir veya bozukluk saptanmamıştır' denmesi, 'çocuk bu olaydan etkilenmemiştir' biçiminde yorumlanmaktadır. Dolayısıyla 103/6. maddede belirtilen ağırlaştırıcı sebep olacak ruhsal
zarardan ne anlamak gerektiği üzerine bir uygulama birliği olmaması nedeniyle ilgili bilim alanlarının ve hukukçuların yeniden değerlendirme yapması gerektiği açıktır.''

'Hekimler çok iyi bilmedikleri konularda ikna ediliyor'
 
2659 sayılı Adli Tıp Kurum Kanunu'nun ''... şu kadar ki tetkik edilecek konu ilgili uzman üye hazır bulunmadıkça müzakere edilemez'' maddesine atıfta bulunulan raporda, ''Açık olarak görüldüğü gibi, çocuk psikiyatrisi hazır bulunmadan çocuğun cinsel istismarı ile ilgili bir vakanın 6. Adli Tıp İhtisas Kurulu'nda muayenesinin yapılması ve rapor hazırlanması, 2659 sayılı Adli Tıp Kurumu Kanunu'na aykırıdır ve bu şekilde hazırlanmış bir rapor hem tıbbi hem de
hukuki açıdan bilirkişi raporu olarak kabul edilemez'' denildi.
Raporda, kurulların değişik uzmanlık alanlarında hekimlerden oluşsa da kurulun tartıştığı olguların çoğunun, hekimlerin aynı anda hepsinin bilgi alanına girmediği vurgulanarak, ''Öte yandan kurul raporunun sonunda tüm üyelerin imzası vardır. Kısacası, hekimler çok iyi bilmedikleri konularda da konuyu bilen kurul üyesi tarafından 'ikna edilmekte', oyları bu doğrultuda kullanmaktadır'' ifadesine yer verildi.

Söz konusu raporun 3 günde ''hatta neredeyse 1 günde'' çıkarıldığı savunulan raporda, ''Bu durum ilgili raporlaştırma sürecine 'müdahale edildiği', 'sanığın korunduğu' kuşkularını doğurmaktadır'' görüşü aktarıldı. Kurulun kararının bilimsel verilere dayanmadığı görüşü ifade edilen raporda, şöyle devam edildi:
''Adli Tıp Kurumu 6. İhtisas Kurulu, hekimliğin temel kuralına riayet etmemiş, tedavi gerektiren bir olgu hakkında yetkisi olmadığı halde ve yetkili uzmanlardan yardım almadan tedaviyi gerektirecek bir durum olmadığı kararına varmıştır. Kurulun B.Ç için hazırladığı rapor, gerek raporun hazırlandığı ortamın çocuk açısından yeni travmalara meydan vermeyecek güvenli bir ortamda ve bu konuda uzman kişiler tarafından yapılmamış olması, çocuğun muayene dışındaki davranışlarına yönelik verilerin toplanmamış olması, var olan diğer verilerin ise
doğru değerlendirilmediği, bilimsel niteliklere haiz bir bilirkişi raporu olmaktan son derece uzaktır.''

'Soruşturma başlatacağız'

Bu arada, basın mensuplarının sorularını da yanıtlayan Hüseyin Demirdizen, hekimlik uygulamalarının mesleki ve etik açıdan değerlendirilmesinin tabip odalarının görev alanına girdiğini hatırlatarak, içinde bulundukları heyetin oluşturduğu raporla, söz konusu raporun düzenlenmesinde hem mesleki, hem etik sorunlar olduğunu belirttiklerini kaydetti.
Demirdizen, şöyle dedi:
''Dolayısıyla bunun gereği olarak 2 şey yapılacaktır. Bir tanesi Adli Tıp Kurumu hakkında raporların ihtiyaç duyduğu insan gücünü bulundurmayarak ya da bu olanaktan yararlandırmayarak, idari bir ihmal yerine getirmiş olması nedeniyle bu konuda değerlendirmemiz sürüyor. Eğer gerçekten açık olursa, bir suç duyurusunda bulunacağız.
Bunun yanı sıra raporumuzla birlikte burada bir ihmal ve özensizlik olduğu ortada. Dolayısıyla burada bulunan arkadaşlarımız hakkında bir soruşturma başlatacağız. Bu soruşturmanın sonucuna göre de ihmal düzeyi, özensizlik düzeyi ve hatanın boyutuyla ilgili olarak da ortaya çıkacak bilginin sonunda arkadaşlarımızla ilgili gerekli işlemler de tamamlanmış olacak.''