26 Ağustos 2017 12:38
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Memur istedi vermedin, FETÖ ne istediyse apar topar verdin. Sen vatansever değilsin kardeşim. Bunu yapana vatansever denmez. Son 15 yılda hırsızlık, yolsuzluk yapanlar bu ülkede muteber kişi olmaya başladılar. Devleti yönetmek için cin gibi olmak lazım, cebi doldurmak lazım. Bu algıyı yerleştirmeye başladılar" dedi.
CHP’nin Adalet Yürüyüşü’nün ardından Çanakkale’nin Kocadere mevkinde gerçekleştirdiği Adalet Kurultayı, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun konuşmasıyla başladı. Konuşmasına Nazım Hikmet’in “Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine bu davet bizim” dizeleriyle başlayan Kılıçdaroğlu, “Böyle nasıl yaşayacağız. Adalet Kurultayımızın ana teması bu. Biz farklılıklarımızla bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi nasıl yaşayacağız? Bunun temeli adalettir” dedi.
26-29 Ağustos tarihlerinde gerçekleştirilecek Adalet Kurultayı, saat 09.30’da saygı duruşunun ardından İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başladı. “Umuda, barışa, özgürlüğe, adalete, dayanışmaya ve geleceğimize atılan cesur adımların sahibi” anonsuyla sahneye gelen Kılıçdaroğlu, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından ilan edilen olağanüstü hal kapsamında yaşanan 'adaletsizliklere' yönelik uzun bir konuşma gerçekleştirdi.
Kurultaya katılan binlerce kişinin dinlediği Kılıçdaroğlu'nun konuşması sık sık "Hak, hukuk, adalet" sloganlarıyla kesildi. Kamp alanına ulaşmakta geç kalan onlarca kişi, CHP Genel Başkanı'nın konuşmasını çitlerin arkasından izlerken, kurultaya katılmak isteyenlerin araçları da Kocadere yolunda uzun kuyruklar oluşturdu.
Kurultaya CHP’li milletvekilleri ile belediye başkanları, sivil toplum kuruluşlarından ve sendikalardan temsilciler katıldı. 15 Temmuz darbe girişiminin ardından tutuklanan Hava Harp Okulu öğrencisi oğlu için adalet talebiyle Adalet Yürüyüşü’nde yer alarak Kılıçdaroğlu’na eşlik eden Veysel Kılıç da CHP Genel Başkanı'nın yanındaki yerini aldı.
CHP öncülüğünde Çanakkale’de yapılacak Adalet Kurultayı bugün başlıyor. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Çanakkale Şehitleri Anıtı’nı ziyaretiyle başlayacak Kurultay’ın ilk günü “Mahkemede adalet” “Yaşamda adalet” konuşulacak.
Adalet Kurultayı için, Çanakkale Gelibolu Yarımadası’nda Eceabat’a bağlı Kocadere kamp alanınındaki hazırlıklar tamamlandı. 7 bin kişinin konaklayabileceği, ayrıca paneller ve çalıştayların yapılacağı çok sayıda çadır kuruldu.
Kılıçdaroğlu'nun konuşması şöyle;
Çanakkale destanını yazanların topraklarındayız. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Türkiye Cumhuriyeti tarihinin ön sözünü yazdığı topraklardayız. Ve onlar Çanakkale savaşını verenler hep birlikte mücadele ettiler. Türkiye’nin bütün illerinden, görüşlerinden, inançlarından insanlarımız bu topraklarda kucak kucağa yatıyor. Bu memleketin acıyla kanla gözyaşıyla kurulduğunu Çanakkale bize hatırlatıyor. Bu kurultayımızın, Adalet Kurultayımızın Çanakkale’de olmasının bir anlamı var. Biz biriz, bütünüz, vatanseveriz, biz bayrağımızı, insanımızı seviyoruz. İnsanlarımız arasında hiçbir ayrım yapmıyoruz. Biz, görüşü kimliği ne olursa olsun bütün insanları kucaklıyoruz. Biz gerginlik, kavga istemiyoruz. Kendi ülkemizde huzur içinde barış içinde yaşamak istiyoruz. Biz adaletli bir Türkiye istiyoruz.
Çanakkale destanı yazıldı ama fazla sürmedi. Üç yıl sonra Çanakkale’de tek bir mermi atmadan İstanbul’a gittiler. Dolmabahçe’de demirledi bunlar ve başkenti ele geçirdiler. Gazi Mustafa Kemal Atatürk kapattığı bir sayfayı yeniden açtı. Samsun’u Erzurum’u Sivas’ı gezdi. Bugün başkomutanlık savaşının başladığı gündür. Diyoruz ki siz bu ülkeyi inşa ettiniz. Kanlarınızla gözyaşlarınızla bu güzel ülkeyi bize emanet ettiniz. Onlara her zaman şükran borçluyuz. Herkese, her insana saygı duyduğumuz gibi bu ülke için kanını, canını veren herkese şükran borçluyuz.
O savaşı en iyi Nazım Hikmet anlatır. “Dörtnala gelip Uzak Asya'dan, Akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan bu memleket, bizim. Bilekler kan içinde, dişler kenetli, ayaklar çıplak ve ipek bir halıya benzeyen toprak, bu cehennem, bu cennet bizim. Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın, yok edin insanın insana kulluğunu, bu dâvet bizim... Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine, bu hasret bizim...”
Bizim adalet mücadelemizin temel nedeni budur. Biz adalet mücadelesini aslında yeni başlatmadık. Bu mücadele insanlık tarihi kadar eski bir mücadeledir. Bütün adaletsizliklere karşı ortak mücadeleyi birlikte götüreceğiz. Elbette ki adaletsizliğin temellerinden birisi 15 Temmuz darbe girişimiydi. O darbe girişimine karşı duran, parlamentoda görev yapan milletvekillerine ve hayatlarını kaybeden 250 şehidimize ve gazimize şükran borçluyuz. Ama şu gerçeği de hepimiz bilmeliyiz.
Bu ülkenin insanları iki 15 Temmuz olduğunu unutmasınlar. Birincisi, darbeye karşı direnen halktır. Şehitlerimizi ve gazilerimizi anıyoruz. Bir de sarayın 15 Temmuz’u var. Karşı çıktığımız sarayın 15 Temmuz’udur. 20 Temmuz da başka darbeyi yapanlara karşıyız. 20 Temmuz darbesine ve o darbecilerin tümüne karşıyız biz. Sarayın 15 Temmuz’u ve 20 Temmuz’da bir darbe gerçekleşti. İlk kez bir sivil darbe gerçekleşti. Hiçbir günahı olmayan insanlar mağdur edildiler. Binlerce akademisyenin görevine son verildi. Hapishaneler gazetecilerle dolduruldu. Bu gerçekleri unutmayacağız. Milletvekilleri hapiste. Enis berberoğlu’nun, hiçbir suçu olmayan Berberoğlu’nun tutuklanması bardağı taşıran son damla olmuştur. Ve yürüdük. Ankara’dan İstanbul’a yürüdük. Hak, hukuk, adalet diye yürüdük. Yürüyemezsiniz dediler, yürüdük. Yolda kalırsınız dediler, yürüdük.
Ama bize şunu asla söyleyemediler. “Kardeşim yürüyorsunuz da bu ülkede hukuk var niye yürüyorsunuz” diyemediler. Çünkü onlar da biliyordu ki, bu ülkede hak da hukuk da adalet de yok. İranlı bir bilge şunu söylüyor “Dünyanın bütün nehirleri bir kişinin adalete susamışlığına yetmez” Bugün Türkiye’de bir kişinin değil 80 milyonun adalete susamışlığı var. Bir anket yapılıyor. Vatandaşlara soruluyor. Soru aynen şu “Herhangi bir nedenle yolunuz adliyeye düştüğünde hakkınızda adil karar verileceğine inanıyor musunuz” Bu soruya, “Evet adliyeye yolum düşerse adil karar çıkar” diyenler yüzde 19. “Hayır bu ülkede adalet yoktur” diyenler yüzde 73. Görüş bildirmeyenlerin oranı da yüzde 8. Bu toplumun en az yüzde 80’i bu ülkede adaletin olmadığını bize söylüyor.
Düşünün, bir yerde büyükşehir belediye başkanısınız. Hükümet size kızıyor, ofisiniz basılıyor, memurlarınız gözaltına alınıyor. 397 yıl hapisle yargılanıyorsunuz. Ve dava devam ediyor, sizi yargılayanlar hapse giriyor ve siz beraat ediyorsunuz. 397 yıl hapisle yargılanacaksınız ve beraat edeceksiniz. Peki bu mudur adalet? Buysa adalet böyle adalet olmaz olsun. Düşünün, bu ülkenin hapishanelerinde anneleriyle beraber kalan çocukların sayısı 668. Bu çocukların oyunlara ihtiyaçları var, babalarını görmeye hakları var. Sormak gerekir bu mudur adalet? Düşünün, üniversitelerde öğretim üyesisiniz. Bir sabah kalkıyorsunuz KHK ile görevinize son verilmiş. Hak aramak istiyorsunuz başvuracağınız hiçbir yer yok. Çünkü hak aramanızı yasaklıyorlar. Sormak gerek, bu mudur adalet? Bunun için adalet, adalet, adalet diyoruz.
Düşünün, batıda üniversiteler var. Gel burada ders ver diyorlar. Ama o KHK ile sizin yurtdışına çıkışınız da engelleniyor. Bu da yetmiyor, eşinizin de yurtdışına çıkması engelleniyor. Sormak gerekir bu mudur adalet? 20 Temmuz bir sivil darbedir. Bu da yetmiyor. Kapının önüne konuyorsunuz, KHK ile görevinize son veriliyor. Siz dünyanın en barışçıl eylemini yapıyorsunuz. Diyorsunuz ki “İşimi istiyorum” Geliyorlar her sabah seni oradan alıyorlar, ceza yazıyorlar, serbest bırakıyorlar. Ertesi gün yine gidiyorsunuz “Ben işimi istiyorum” diyorsunuz, yine alıp götürüyorlar. İnsan hakları heykelinin önünü kuşatıyorlar. Sonra geçiyor bunları terörist ilan ediyorlar. Açlık grevi yapıyorlar. Doğrudan doğruya hapse atıyorlar. Şimdi Nuriye ve Semih’i nasıl anmazsınız? Sormak gerekir bu mudur adalet?
Düşünün, tutuklanmışsınız, mahkemeye çıkıyorsunuz. Savcı tutuksuz yargılanmanızı istiyor. Hakim bu karara uyuyor ve serbest bırakıyor. Sen misin tutuksuz yargılama kararı veren. Hem savcıyı hem hakimi görevden alıyorlar. Atilla Taş, Murat Aksu… Şimdi sormak gerekiyor, bu mudur adalet?
Düşünün, dini inancı istismar ederek milyonlarca dolar, Euro topladılar. Ve bunlar toplayanlar aramızda. Alın terini çaldılar, bunlara hiçbir şey yapılmadı. Sormak gerekir, alın terini çalanlardan hesap sormamak mıdır adalet?
Düşünün, yoksul bir ailenin eğitim harcamalarıyla varlıklı ailelerin eğitim harcamalarındaki fark 78 katına çıkmış. Sormak gerekir bu mudur adalet?
“ÖSYM merkezlerinden soru çaldılar”
Düşünün, gariban bir aile boğazından kesiyor çocuklarına eğitim verdiriyor. Sınavlara hazırlıyor. Sonra birileri geliyor, ÖSYM merkezinden sınav sorularını çalıyor. O sınav sorularını birilerine dağıtıyorlar. Onlar sınavı kazanıyor, emek harcayanlar, bekleyenlerin hiçbirisi ama hiçbirisi doğru dürüst bir yeri kazanamıyor. Sormak gerekir bu mudur adalet? Ve o sınav sorularını çalanların sırtı sıvazlandı. Hiçbir soruşturma yapılmadı. Eleştiri yapanlara böyle bir şey yok dendi. Sormak gerekir bu mudur adalet?
Anayasa Mahkemesi dedi ki “milletvekili yargılanabilir ama tutuklanamazlar” Bu karara rağmen halen bugün çok sayıda milletvekili tutuklu. Çünkü saraya bağlı. Buradan AYM Başkan ve üyelerine sesleniyorum. Siz gerçekten hakimseniz, yargıçsanız bir an önce ve bir an önce kararlarınızı yeniden verin.
Düşünün, herkesin bildiği istisnasız bütün gazetelerin yazdığı MİT TIR’ları meselesi. Havuz medyası da yazdı. ‘Devlet sırrı’ sayılarak Enis Berberoğlu milletvekilimiz gözaltına alındı. Kaçacak diye tutuklandı, müebbetle yargılandı, iyi halden 25 yıla mahkum edildi. Bütün dünyanın ve 80 milyonun bildiği bir konu nasıl devlet sırrı sayılır? Enis Berberoğlu’na adalet kurultayından adaletli selamlarımızı gönderiyoruz. Suçsuz yere yatıyor. AYM’nin kararı var, “MİT TIR’ları olayı devlet sırrı değildir” diye.
Düşünün, Enis Berberoğlu’nu casuslukla suçlayacaksın. Devletin bütün sırlarının saklandığı kozmik odaya FETÖ örgütünün militanlarını sokacaksın. Ve devletin bütün sırlarını FETÖ’ye vereceksin. Devletin haremi ismetine girenlere hiçbir şey yapmayacaksın, ama dönüp Enis Berberoğlu’nu suçlayacaksın. Niçin? CHP üzerinden bir operasyonu nasıl gerçekleştiririz arayışındalar. Siz yalnız değil, kaç kişi gelirseniz gelin CHP olarak kaya gibi duracağız, asla ödün vermeyeceğiz.
Hakkımızı hukukumuzu sonuna kadar arayacağız. Zalime teslim olmayacağız. Haksızlıklar karşısında susan dilsiz şeytandır. Biz onların şeytanlıklarına asla boyun eğmeyeceğiz. Düşünün, taşeron işçisisiniz. Size kadro vereceğiz diye söz veriyorlar. Sonra unutuyorlar. Senin hakkını da hukukunu da ben koruyacağım, biz koruyacağız. Siz kadroyu biz vereceğiz kardeşim. Düşünün, çiftçiye dünyanın en pahalı mazotunu, gübresini satacaksın. Tarlasını ekecek biçecek, ürününü hasat edecek. Sanki bu ülkede hiç enflasyon yokmuş gibi geçen yılın fiyatını aynen vereceksin. Düşünün, sanki Türkiye’de hiç arazi yok, insan yok, güneş yok, deniz yok. Çiftçi kardeşlerim iyi dinlesinler. Gidiyorlar Sudan’da 780 bin dönüm arazi kiralıyorlar. Hükümet kiralıyor. Ne ekecekler? Yağlı tohum ve pamuk ekecekler. Bir devlet düşünün Sudan’da arazi kiralayacak, ülkesine getirecek. Kendi çiftçisiyle rekabet edecek. Çiftçi kardeşim senin hakkını da biz savunacağız.
Ve bir garabet daha. Üniversitede hocasınız, KHK ile görevinize son veriliyor. Maaşınız kesiliyor, yurtdışına çıkışınız engelleniyor. Giriyorsunuz üniversite sınavlarına kazanıyorsunuz. Bir yönetmeliği değiştiriyorlar, sen fakülteye devam edemezsin diyorlar. Böyle bir ahlaksızlığa, hukuksuzluğa dünya tanık olmamıştır. Sizin hakkınızı, hukukunuzu hep birlikte savunacağız.
“Gazetecileri tutukluyorsunuz”
Düşünün, diyorlar ya Bylock kullandıkları için tutuklandılar… Bylock kullanmamış, FETÖ ile hiçbir ilgisi yok. Bylock kullanan birisi onu aramış. Siz kalkıyorsunuz bu gazetecileri tutukluyorsunuz. 150’nin üzerinde gazeteci hapiste. Zaten demokrasiden de söz edemezsiniz. Gazeteci arkadaşlarıma sesleniyorum, sizin hukukunuzu sağlamak da bu ülkenin namuslu insanlarının temel görevi olacaktır.
Düşünün, ister Bylock kullan, ister FETÖ’cü ol. Birilerinin damadıysan, birileri kayınpederse, parayla pulla istediğini satın alabiliyorsa rahatlıkla dışarda gezebiliyorsun. Gücün varsa, bir İtalyan hukukçunun dediği gibi “Hukuk gücü olanların delip geçtiği, güçsüzlerin takılıp kaldığı bir ağ olmamalıdır” O nedenle Türkiye’de adalet yoktur. Parayı bastıran, gücünü kullananların tamamı serbest bırakıldı. Ama muhalif olduğu için hapishanelere tıkılan vatandaşlarımız var. Sizlerin hakkını hukukunu sağlamak hepimizin ortak görevidir.
Bir örnek vereyim size. Çok çarpıcı bir örnek. Az önce söyledim FETÖ ile hiçbir ilgisi olmayan kişiler hapse atılıyor ama iktidara yakın birisi FETÖ mensubu birisine telefon ediyor “Operasyon yapıyorlar, kaç” diye. Bu tespit ediliyor iddianamede yer alıyor. Bunu söyleyen adamın kılına dahi dokunmuyorlar. Ama hayatı boyunca Bylock kullanmayan insanlar hapishanelerde. Düşünün, birileri faize karşıyım diyor. Son 15 yılda bu ülkenin insanlarının cebinden alınıp bir avuç faiz lobisine ödenen miktar 142 milyar dolar. Sabah akşam benim atletimle uğraşacağına 142 milyar doları bu ülkenin çiftçisine köylüsüne emeklisine versene.
Düşünün, Gazze’ye gitmek için vatandaşları teşvik edeceksiniz. Açık denizlerde müdahale edilecek gemiye 9 Türk vatandaşı hayatını kaybedecek. Asacaksın, keseceksin her lafı edeceksin. Sonra gideceksin önlerinde diz çökeceksin. 20 milyon dolara Türkiye’nin itibarını satacaksın. Bu mudur adalet? O kadar ki bu 9 vatandaşımızın dava açma hakları ellerinden alınmıştır.
Düşünün, devleti yöneten şunu söylüyor FETÖ’ye “Ne istediniz de vermedik” diyor. Okul dediler, okul verdiler. Müsteşar dediler, müsteşar verdiler. Vali dediler, vali verdiler. General dediler, general verdiler. Peki kardeşim FETÖ’nün her istediğini verdin. Bu ülkenin çiftçisi istedi vermedin, işsizi istedi vermedin, taşeron işçisi istedi vermedin, memuru istedi vermedin. Ama FETÖ ne istediyse apar topar hepsini verdin. Sen vatansever değilsin kardeşim.
Son 15 yılda geldiğimiz noktaya bakın. Hırsızlık yapanlar muteber kişi olmaya başladılar. Kul hakkı yemiyorsanız “bunlar devleti yönetemezler, milleti soymak lazım, cebi doldurmak lazım” bu algıyı yerleştirmeye başladılar. Biz hak, hukuk, adalet derken onların algısını yıkmaya çalışıyoruz. Devleti soymayan insanların ülkeyi yönetmesini istiyoruz.
Biliyorsunuz bunlar benim adımı görünce kan beyinlerine çıkıyor, dayanamıyorlar. Ben bunlara Kılıçdaroğlu hastalığı nüksetti herhâlde diyorum. Sağa sola dönüyorum, arkaya öne bakıyorum “Ey Kılıçdaroğlu…”
Kayseri’de 45 yaşındaki işsiz Haydar Çapur kendisini yaktı. Benimle uğraşacağına bununla uğraşsana kardeşim. Atama bekleyen öğretmen İsa Erdoğan intihar etti. Bunlarla uğraşsana kardeşim. Çiftçinin, memurun sorunu var. Atama bekleye öğretmenler var. Onları bırakmış sadece benimle ilgileniyor. Memnunum, kendisine çok açık net çağrı yaptım. Ödlek değilsen, korkak değilsen çık karşıma oturalım konuşalım. Ben de adım gibi biliyorum ki çıkamaz, cesaret edemez. Ama şu konuda görüş birliği içinde olacağız. Bütün bu eleştirileri hafızamızı yenilemek için aktardım. Biz hep birlikte inancımız siyasi görüşümüz ne olursa olsun, hep birlikte adaleti savunacağız.
İlk hedefimiz hak, hukuk ve adalettir. Bütün sorunlara hak hukuk ve adalet penceresinden bakacağız. Sorunu çözdüğümüz zaman da halkın vicdanında kabul görmüş oluruz. Bunun için yargı bağımsızlığını kesinlikle sağlayacağız. Yargı adalet dağıtacak. Adaletli bir yargıyı her zaman savunacağız yeniden ama yeniden inşa edeceğiz. Medya özgürlüğünü birlikte sağlayacağız. Gazeteciler özgürce yazacak. Yine hep birlikte din ve vicdan özgürlüğünü sağlayacağız. Her inanca saygı duyacağız. Onun kimliğine, inancına, onun yaşam tarzına bakmayacağız. Ona diyeceğiz ki “bu işi en iyi sen biliyorsan gel bu işin başına geç” diyeceğiz. Kışlaya, camiye, adliyeye siyaseti sokmayacağız. Kimlik üzerinden siyaset yapmayacağız, inanç üzerinden siyaset yapmayacağız. Yani toplumu bölen, gerginlik yaratan bütün unsurları siyasetin dışında tutacağız.
© Tüm hakları saklıdır.