Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’ün, yeni anayasa tartışmaları sürerken yaptığı, “Bugün 1921 Anayasası'nın ruhuyla, yine cumhuriyetimiz ikinci yüzyılına girerken yeni bir toplumsal sözleşmeyi yine Gazi Meclisimizin iradesiyle, milletimizin iradesiyle yeni anayasayla taçlanacağına olan inancımız tamdır” sözleri, tartışma yarattı. 1921 anayasasının taşıdığı özellikler ve birçok kesimin anayasa tartışmalarında, Türkiye’nin ilk anayasası olma özelliği taşıyan bu metne vurgu yapması, tartışmaları boyutlandırdı. Doç. Dr. Tolga Şirin’e göre ise Gül’ün sözleri, “hepsini yakala” göndermesi taşıyor. Şirin, 1921 anayasasının hazırlık koşullarının ve 1921 anayasasına benzer bir anayasaya ihtiyacın olmadığını söyledi.
Adalet Bakanı Gül’ün, yeni anayasa tartışmaları ile ilgili olarak, 1921 anayasasına gönderme yapması ve “1921 Anayasası, Türkiye'de yaşayan herkesin her düşüncenin, her inancın, her anlayışın yansıdığı bir toplumsal sözleşme metnidir. Yine aynı anlayışla, 100 yıl sonra aynı ruhla bunun yine gerçekleşeceğine, 83 milyonu kuşatan, insan onurunu koruyan, hak ve özgürlükleri teminat altına alan yeni Anayasa'nın yapılacağına olan inancımız tamdır" açıklamaları yeni bir tartışma başlattı.
Yerinden yönetimi benimseyen anayasa
1921 anayasası, hem yapılış biçimi hem de içeriği ile Türkiye’de her zaman tartışma konusu oldu. Yerinden yönetim ilkesinin benimsendiği, hükümetin Meclis denetimine mutlak tabi olduğu, katılımcı yerel demokrasiyi öne çıkartan 1921 anayasası, hazırlanış biçimiyle de diğer cumhuriyet anayasalarından ayrılıyor. Bu nedenle, halen, hemen her anayasa tartışmasında, “1921 ruhu” gündeme geliyor. Ancak anayasanın kendisinden değil “ruhundan” söz edilmesi, bütün toplum kesimlerinin katılımıyla hazırlanan anayasa mı 1921 anayasasının içeriğine benzer bir anayasa hazırlanması mı sorusunu da gündeme getiriyor.
“’Hepsini yakala’ göndermesi”
Anayasa hukukçusu, Doç. Dr. Tolga Şirin, Adalet Bakanı Gül’ün sözleri ve 1921 anayasası için şu değerlendirmeyi yaptı:
“1921 Anayasasının kendine özgü özellikleri vardır. Bu özgün özellikler, birden fazla kesimi keser. Birincisi, yapılış süreci demokratik ve katılımcıdır. Bu yönüyle liberal demokratları tavlar. İkincisi, diğer pek çok nedenin yanı sıra hilafeti ve saltanatı kurtarmak için toplanan meclis tarafından hazırlanmıştır. Dolayısıyla İslamcıları yakalar. Ekim Devrimi esintisiyle hazırlanmış ve başlangıç kısmı sayılabilecek beyannamesi anti kapitalist ve anti emperyalisttir. Sosyalistlerin sempati duyduğu bir metindir. Adem-i merkeziyetçidir, dolayısıyla Kürtleri heyecanlandırır. Meclisin başkanı Mustafa Kemal Paşadır. Kemalistlerin tabii ki ilgisini çeker. Bu bakımdan 1921 Anayasasına yapılan gönderme bir tür 'hepsini yakala' göndermesidir.
“1921 koşulları yok”
Bu Anayasa’nın ömrü, geçiş dönemi anayasası olduğu ve millet egemenliğini kurmaya yöneldiği için kısa sürmüştür. Yaklaşık üç yıl kadar hayatta kalan bu Anayasa, çerçeve ve esnek özellik gösterir. Bunun anlamı, iktidarı yeterince sınırlandıran bir metin olmaması ve gündelik politikaya göre kolaylıkla değiştirilebilen bir nitelik taşımasıdır. Dahası erkler kâğıt üzerine Meclis'te birleşmiş, uygulamada ise parlamenter rejim gerçekleşmiştir. Eğer yeniden parlamenter rejime dönmek isteniyorsa bu -bir özeleştiriyle- açıkça söylenmelidir. Gel gelelim böyle bir niyetin olduğunu düşünmüyorum. İşin içinde 'suistimalci anayasalcılık' örneği bir adımın bulunduğunu varsayıyorum. Şunu akılda tutmalıyız. Anayasa bir toplumsal mutabakat metni olmanın ötesinde siyasal katılımın (örneğin gösteri, siyasi grev, basın özgürlüğü) kurumsallaştırıldığı ve iktidarın sınırlandığı bir metindir. Sadece uzlaşıyı hesaba katan, çerçeve ve esnek bir metin, anayasanın gerçek telosunun gerçekleşmesini sağlamaz. Hülasa; 1921 Anayasası'nın hazırlık koşulları yoktur. Zaten böyle bir metin hazırlamaya gerek de yoktur."