Aadalet Bakanı Bekir Bozdağ'ın Brüksel ziyareti esnasında Avrupalı vekillerle yaptığı konuşmalarda, vekillerin Fethullah Gülen cemaatine yönelik ısrarlı sorularına Bozdağ'ın cevap vermekten kaçındığı, cemaat hakkında bilgiler aktardığı esnada ise, Başbakan Tayyip Erdoğan'ın "dış dünyaya bu paralel devleti anlatacaksınız" sözlerinin aksine tercümanına paralel yapıyı çevirme dediği öne sürüldü.
Zaman gazetesinden Selçuk Gültaş'lının "Bozdağ, paralel yapıyı neden anlat(a)madı?" başlığıyla köşesine taşıdığı (10 Mart 2014) yazı şöyle:
Geçtiğimiz hafta Brüksel’i ziyaret eden Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Avrupalı birkaç vekille sohbet toplantısında ısrarlı sorulara rağmen Başbakan Erdoğan’ın mucidi olduğu ‘paralel yapı’ hakkında konuşmaktan özellikle kaçınıyor, hatta rivayet doğruysa tercümanından sözlerindeki ‘paralel yapı’ ifadelerini çevirmemesini istiyor.
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, bütün telkinlere rağmen bir intihar misyonuna dönüşen Brüksel ziyaretini geçtiğimiz hafta gerçekleştirdi. Medyadan itinayla saklanan ziyaretinde bakan, Genişleme Komiseri Stefan Füle ile bile görüşemezken Avrupalı parlamenterlere Türkiye’de olup bitenleri ilk elden anlatma fırsatı yakaladı.
Avrupa Birliği’nin (AB) bütün kurumlarının ve Venedik Komisyonu’nun desteklediği 12 Eylül referandumu ile tadil edilen Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nu (HSYK) kendisine bağladıktan sonra Brüksel’e gelmemesi telkinine kulak tıkayan Bozdağ, cesaretiyle gözleri kamaştırırken, sözleri ile büyük bir hayal kırıklığına yol açtı. Sebebi paralel devlet tezini bütün teferruatıyla anlatmaktan imtina etmesi!
Bozdağ’ın Avrupalı vekillerle buluşması şöyle seyrediyor: Erdoğan’ın bütün dertlere deva büyük ‘paralel devlet’ teorisini dinlemek için bir araya gelen üç-beş milletvekili, Bozdağ’a ısrarla Hizmet Hareketi’ni soruyor. HSKY’yı ışık hızıyla dağıtarak yolsuzluk davalarını durduran bakan olarak tarihte hak ettiği yere mevzilenen bakan bey Brüksel’e kadar gelmişken paralel yapının “hainliklerini, Haşhaşiliğini, casusluk faaliyetlerini, dış mihraklara nasıl uşaklık ettiğini vs…” yetkili bir ağızdan dinlemek isteyen Avrupalılara birkaç cümleden fazla bir şey söylemiyor.
Rivayet doğruysa tam paralel yapıyı anlatmak için cümleye başlamışken, tercümanına dönüp “paralel yapıyı tercüme etmeyin” diye talimat veriyor. Hazirun şaşırıyor haliyle. Bozdağ, Başbakan’ın “paralel yapıyı gidip bütün dünyaya anlatın” talimatını ya duymamış ya da Erdoğan’ı ciddiye almıyor. Ya da paralel yapı sadece yurtiçi kullanımı için tedavüle sokulmuş, yurtdışına çıkınca hele bir de kılı kırk yaran Avrupalılarla muhatap olunca paralel devlet tezinin sahiplerini rezil edeceği düşünülüyor.
Adalet bakanı, paralel yapının ‘marifetlerini’ pehlivan tefrikası cerbezesiyle anlatabilecekken, herkesin üzerinde ittifak edeceği ilkelerden söz ediyor. Devlet memurunun hangi inanç grubundan ya da siyasi gelenekten gelirse gelsin talimatları amirinden alması gerektiğini belirten bir iki cümle söyleyip konuyu geçiştiriyor.
'Bu sefer Bozdağ kurban seçildi'
Bozdağ’la görüşmeye katılan ve daha sonra Avrupa Masası’na misafir olan İngiliz Liberal vekil Andrew Duff, adalet bakanına ısrarla iki defa paralel yapıyı sorduğunu ancak bakanın Erdoğan’ın miting alanlarında kullandığı birbirinden ‘renkli’ argümanlardan hiçbirine sahip çıkmadığını aktardı. Duff’a göre Bozdağ, Brüksel’de bir paralel yapı tartışmasına girmekten kaçındı, sebebi de: “Bakanlar bu konuda Başbakan kadar ikna olmuş değiller.”
Toplantıya katılanlarla görüştüm. Bakan’ın istemediği halde Brüksel’e geldiğine dair müşterek bir intibaları var. Birinin yorumu ise son derece ilginçti: “AB bakanı ve diğer yetkililer 17 Aralık’tan sonra Brüksel’e birkaç defa geldi. Başta Füle olmak üzere birçok yetkili ile görüşüldü ve çetin müzakereler yapıldı. Paralel yapı tezinin ikna edici olmaktan uzak olduğunu bizzat gördüler. Bu defa da Brüksel’deki havayı tatması için Bozdağ’ı kurban seçtiler.”
Yolsuzlukları örtmek için üretilen paralel yapı tezinin bizzat bakanları tarafından dahi ikna edici bulunmadığını ikrar eden Erdoğan, ‘evdeki paraları sıfırlayacağım’ derken, sadece kendisinin değil, şimdiye kadar ‘devlet adamı’ olarak anılan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, ‘partinin vicdanı’ Bülent Arınç, ‘makulün sesi’ Ali Babacan gibi nicelerinin ve dahi ülkenin itibarını da sıfırlıyor.
