Ekonomi

Acemoğlu: AKP dönemindeki büyümenin nedeni Kemal Derviş

Daron Acemoğlu, AKP dönemindeki büyümenin nedenini Kemal Derviş döneminde uygulanan para politikalarına bağladı.

27 Kasım 2011 02:00

T24 - Dünyanın en saygın ekonomistlerinden olan Daron Acemoğlu, AKP dönemindeki büyümenin nedenini Kemal Derviş döneminde uygulanan para politikalarına bağladı. Acemoğlu, "2000’lerdeki sağlıklı büyümesinin sebebi bu politikalardı. Temeli onun döneminde atıldı. Ondan sonra gelenler de bu politikaları devam ettirdiler" dedi.




Milliyet Gazetesi Ekonomi Müdürü Murat Sabuncu'nun "Sıfır faiz olmaz" başlığıyla yayımlanan (27 Kasım 2011) yazısı şöyle:



'Sıfır faiz olmaz'


Dünyanın en saygın ekonomistlerinden Daron Acemoğlu Türkiye’nin “0 faiz hedefi” hakkında yorumda bulundu: Sıfır faiz olmaz. Faiz insanların tasarrufuna bir ödüldür. Onu sıfıra indirirseniz yapısal sorunlara yol açarsınız. Faiz normal zamanlarda yüzde 3-4 olmalı ki problem olduğunda 1.5’a 1’e düşebilsin...


Boğaziçi Üniversitesi’nin rektörlük konutu. Rektör Prof. Dr. Kadri Özçaldıran’ın ev sahipliğinde üniversitenin senatosundan 8 öğretim üyesi ve 2 gazeteci. Genç bir akademisyenin söylediklerini can kulağıyla dinliyoruz. O sadece bizim değil dünyanın da yakından takip ettiği İstanbul doğumlu Daron Acemoğlu. MIT’de kürsü sahibi. Yazdığı makaleler uluslararası arenada en çok atıf yapılan 10 kişi arasında. Ve kuvvetle muhtemel yaptığı akademik çalışmalar kendisine Nobel’i getirecek.


Acemoğlu üç günlüğüne Türkiye’ye geldi çünkü Boğaziçi Üniversitesi kendisine fahri doktora verdi. Törenin ardından sohbet imkanı bulduk. Dünyanın derin bir ekonomik krizle boğuştuğu bu süreçte Acemoğlu’nun söyledikleri çok çarpıcı. Biraz da ezber bozan cinsten.


Kendisine soruyorum: Piyasa diktatörlüğü diye tanımlanan güç ülkelere “atama” yapar oldu. Yunanistan ve İtalya örnekleri ortada. Bu süreç sağlıklı mı?


Yanıtı şöyle oldu:


İdeal bir dünyada yaşıyorsak politikacılar halkın isteklerine yanıt verirler. Vermedikleri zaman yanlış politikaları uzun süre izledikleri zaman halk onları yerlerinden atar. Ya da başka politikacılar getirir. İdeal dünyada yaşamıyoruz. Yunanistan’da özellikle ideal dünyadan uzağız. Yunanistan’ın politik elitleri son 20 senedir hem yanlış politikalar götürmeleri hem yolsuzluk olaylarıyla  büyük yanlışlıklar yaptılar. Yunanistan’ın aleyhine politikalardı bunlar. İtalya için de aynı şeyi söyleyebilirsiniz.



Piyasanın sinyalleri


Berlusconi 6 ay içinde hem liderliğini iyi kullanamadı. Hem ekonomik olarak büyük yanlışlıklar yaptı. Böyle bir durum olduğu zaman aslında piyasaların bir artı faktör olması iyi bir şey. Yunan seçmeni Papandreu’yu atıp yerine birini getiremiyor. Alternatif yok.  Papadimos’un ya da İtalya’da Monti’nin seçilmesi mümkün değil.


Oy alamaz mı belki alır. Ama partiler özellikle Yunanistan’da öyle büyük yolsuzluklara bulaşmışlar ki onları aday göstermezdi. Böyle bir yerde piyasaların artı bir etken olmaları kötü bir şey değil. Çok büyük etken olurlarsa tabiî ki fena. İtalya’da ve Yunanistan’da da politik sistem çalışmıyor. Borçları çok fazla. Papademos’a ve Monti’ye söylediler. Tamamen piyasanın istediği şey olursa halkın istediği şey olmazsa o kötü.


Bu noktada soruyorum. Finansal sektörünün politik gücünün bu kadar yüksek olması yüzde 1 yüzde 99 tartışmasını da dikkate aldığınızda “çoğunluğun aleyhine” kullanılamaz mı?


Acemoğlu yanıtlıyor:


Finansal sektörün politik gücü yüksek ama… Piyasadan gelen sinyallerin hep onların kârı olacağı anlamına gelmez. Yunanistan’da referanduma gidilseydi zararı Yunan halkına olurdu. Bence finansal sektörün başka negatif etkileri var. Eğer finansal sektörün büyük etkisi olmasaydı Yunan borcunu indirirlerdi. Ne yaptılar iki sene tamamen boş geçirdiler. İndirimi çok geç yaptılar. Bu ülke 10 sene büyük olasılıkla büyüyemeyecek.



Atanmışların iktidarı


Piyasalardan kaynaklı bazı hatalar olmuyor demek değil. Ama bu piyasalar her zaman kötü yapıyor demek de değil. Her şeyde komplo teorisi aramamak lazım.


Diyelim ki Yunan halkı neyin iyi olduğunu görüp referandumda evet diyecekti. Ama ne zaman. 4 ay sonra olsa piyasalar tamamen kötü olurdu. İş İtalya’ya oradan da İspanya’ya sıçrardı. Üstelik halkın evet demesi de kesin değildi. Yunanistan bu kadar problem içindeyken Papandreu’nun sorduğu bir şeye evet demeleri güç olurdu.


Her zaman demokrasi iyi bir şey. Ama demokraside her kararı halkın referandumla alması gerekmiyor.


Acemoğlu’ndan konuyu biraz daha açmasını istiyorum. Yani bundan sonraki süreçte teknokratların, atanmışların amaç “ekonomiyi düzeltmek dahi olsa” ülke yönetmeleri normal karşılanabilir mi?


Çok net Acemoğlu:


Birincisi evet buna açık olmak lazım. Türkiye’yi düşünün Kemal Derviş olmasaydı biz nerede olurduk?


Yeni bir soru soruluyor kendisine: Gelenlerin yaptıkları nereye getirdi?


Bunların yanıtını bilmiyorum. Derviş’in yaptıkları Türkiye’de bir sürü insanın yapılamayacak diye düşündüğü şeylerdi. 2000’lerdeki sağlıklı büyümesinin sebebi bu politikalardı. Temeli onun döneminde atıldı. Ondan sonra gelenler de bu politikaları devam ettirdiler. Enflasyonun bu noktalara düşeceğini kimse beklemiyordu. Öyle bir para politikası uygulandı ki enflasyon düştü. Bundan iki sene sonra enflasyon düşük olacağına emin miyim? Değilim.


Para politikamız normal zamanda gerçek faizler 0 olsun mantığında yapılırsa bu risk olabilir.



ABD’nin hatası


Daron Acemoğlu burada hassas bir noktanın altını çizmiş oldu. Türkiye “0 faiz” tartışmasını ilk kez bu yılın nisan ayında yapmıştı. Başbakan Tayyip Erdoğan bir toplantıda şunları söylemişti:


''Enflasyon, faizin neticesidir. Hedef nedir? Hedef inşallah faizle enflasyonu aynı seviyeye getirmektir. Faizi sıfırlamak için bunu yapmaya mecburuz. Bu adımları atacağız. Türkiye ona doğru gidiyor''.


Acemoğlu 0 faiz ile ilgili sözlerini şöyle sürdürdü:


0 faiz olmaz. Hiçbir zaman uzun vadede olmaz.  Faiz insanların tasarruflarına bir ödüldür. Onu sıfıra indiremezsiniz. Bir sürü yapısal problemlere yol açarsınız. Faizin normal zamanlarda mesela ekonomi yüzde 7 – 8 büyürken  yüksek olması lazım ki ekonomide problemlerle karşılaşıldığında aşağı çekebilesiniz.


Bu sene faizi yüzde 0’a düşürürsek. Diyelim Avrupa krize girdi ihracatımız kesildi. Ne yapacaksınız eksi 8’e mi ineceksiniz. Normal zamanlarda faizin 3 – 4 olması lazım ki bir problem olduğunda 1.5’a 1’e düşürebilin. ABD ve İspanya 2000’lerde faizi büyüme zamanlarında da düşük tuttular. O yüzden finansal problemler buralarda büyüdü gelişti.



“Merkez Bankası iyi ama ilerisi için söyledikleri...”


Daron Acemoğlu önümüzdeki yılla ilgili bazı kaygılarını da dile getiriyor. “Eğer Avrupa krize girerse” diye başlıyor cümlesine… İlginç bir tanım getiriyor: Bunun olası değil ama olanaklı olduğunu düşünüyorum. Türkiye’ye büyük negatif etkisi olacağını düşünüyorum. 2012 belirsizliklere açık bir yıl…


Acemoğlu’na “aktif bir politika izleyen Merkez Bankası’nı nasıl değerlendirdiğini” soruyoruz:



Uyuşmayan noktalar


Merkez Bankası bayağı iyi gidiyor. Türkiye Merkez Bankası’nın önündeki problemler ABD ya da Avrupa’dakiler kadar büyük değil. Bizim bankacılığımız özellikle 2000 krizinden sonra çok risk almayan bankacılıktır. Kolay kredileri verip fazla borç almayan risk almayan bankacılıktır. Yakın zamana kadar iyi takip ettiler. Kredinin çok hızlı büyümesine izin vermediler. 2009 yılında krediyi artırdılar ki bence o hem hükümetin hem Merkez Bankası’nın başarılı davrandığı zamandı. Çok daha negatif etkileri olabilirdi Türkiye’de.


Ama ileriye doğru bazı söyledikleri için  nasıl düşüneceğimi bilemiyorum. Bir taraftan yüzde 0 faiz yapacağız bir taraftan kredinin büyümesine engel olacağız diyorlarsa ikisi birbirine uyuşmayan şeyler.