Yeni Akit yazarı Abdurrahman Dilipak, bugünkü yazısında eğitim sisteminde yapılan değişikleri hatırlatıp, “FETÖ gitti ama zihniyeti ülkeye miras kaldı” dedi.
Dilipak, “Biz zokayı ne zaman yuttuk!” başlıklı bugünkü yazısında eski Başbakan Mesut Yılmaz zamanında asıl operasyonun imam hatiplerin orta kısımlarının kapatılması ile başladığını yazdı. Bu değişikliğin Yılmaz’ın Ve bu iş onun siyasi hayatına mal olduğunu yazan Dilipak, “Bu konuda halktan gelecek tepkileri azaltmak için ortaokul kısmı olan 6 yıllık tüm liselerin kapatılması ve yeniden yapılandırılması ile maskelenmeye çalışıldı. İmam-Hatiplerin orta kısmını kapatacağız diye, tüm Anadolu liseleri, düz lise ve meslek liselerinin köküne kibrit suyu döküldü” diye yazdı.
Üniversiteye giriş zorlaştırıldığını, bunun biraz da imam-hatipleri engellemek için yapıldığını ifade eden Dilipak, şöyle devam etti:
Müfredat yoğunlaştırıldı, tam gün okul, sürekli ders, yazın bile çocukların tarlada, babasının tezgahında, tornada çalışacak vakti yoktu. Herkes iş bulmak için Üniversitelere yönlendirildi. Ardından askere.. Hiçbir işten anlamayan diplomalı işsizler ordusunu FETÖ’nün de gayreti ile AK Parti’nin sırtına yüklediler. Her yer Üniversite doldu. Herkes akademisyen yapıldı. Sonuçta durum ortada.
1997’de Yılmaz hükümeti tarafından yürürlüğe konan bu rezil eğitimin baş sorumlusu FETÖ ve BÇG’dir. AK Parti de bu zokayı yuttu. Ülkenin zaten rezil olan eğitim sistemi tamamen rezil edildi. FETÖ gitti ama zihniyeti ülkeye miras kaldı.”
12 yıllık zorunlu eğitim sistemine değinin Dilipak, “O günlerde biz İmam-Hatip konusunu gözümüze çok yaklaştırdığımız için arkasında yanan ormanı göremedik. Ne çırak kaldı, ne kalfa, ne de usta. O boşluğu şimdilik, Suriyeliler, Afganlılar, Pakistanlılar, Somalililerle doldurmaya çalışıyoruz. Turizm ve eğlence sektöründe Ukraynalılar, Ermenistan’dan gelenler, Rusya’dan gelenlerle dolu. Bakın pamuk toplayacak, sürüleri güdecek, tekstilde çalışacak kimse kalmadı. “ diye yazdı.
Üniversiteye değil, ön lisansa ağırlık verilerek meslek yüksek okullarının desteklenmesi gerektiğini yazan Dilipak, “Yoksa bu gidişle göçmen çocuklar, ucuz iş gücü olarak da tek başına bu yükü taşıyamaz.
Onları kovmayı unutun, onlara muhtaç olmanın ötesinde hatta onlara bağımlı kalabilirsiniz” dedi.
Yazının tamamını okumak için tıklayın