2017'nin son günlerinde, hükümetin Olağanüstü Hâl (OHAL) yetkileri kapsamında çıkardığı 696 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) nedeniyle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile selefi Abdullah Gül arasında başlayan polemik, uzun süredir ikilinin arasında yaşanan "sessiz gerilimin" gün yüzüne çıkmasına yol açtı.
Birçok konuda görüş ayrılığı yaşadığı bilinen ancak hiçbir zaman birbirlerini hedef almayan ikilinin ilk kez karşılıklı hamlelerle sürdürdüğü polemik, siyasi kulislerde "2019 başkanlık seçiminin erken başlayan tartışması" olarak yorumlandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan son KHK'yı eleştiren eski cumhurbaşkanı Gül'ü "Hayırcılarla birlikte hareket etmekle" suçladı, ikili arasında eleştiri dozu arttı.
Erdoğan-Gül polemiğine ilişkin Ankara kulislerinde yapılan değerlendirmeler şöyle:
Erdoğan-Gül polemiğinin görünür nedeni, 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimini ve "devamındaki terör olaylarını" bastırmada görev alan sivillere yargı muafiyeti sağlayan 696 sayılı KHK görünse de, siyasi yorumcular kırılmanın aslında çok önceleri başladığı görüşünde.
Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) kulislerinde, Gül ile Erdoğan arasındaki fay hatlarının, 2013'teki Gezi olayları ve 17/25 Aralık sürecinde derinleştiği, başkanlık anayasasının oylandığı 16 Nisan 2017 referandumunda ise gerilimin arttığına vurgu yapılıyor.
Gül cephesinde ise ikili arasındaki "kırılmanın" başlangıcı olarak 2014'de cumhurbaşkanlığı görev süresi sona eren Abdullah Gül'e yeniden adaylık ve AKP Genel Başkanlığı, dolayısıyla başbakanlık yolunun kapatılması gösteriliyor.
Başbakanlık ve genel başkanlık için tercihini Ahmet Davutoğlu'ndan yana kullanan Erdoğan'ın, hem bu süreç, hem de daha sonra partideki görevlendirmelerde devre dışı bıraktığı Gül'ün ise AKP'ye yeniden üye olmayarak ve davetlere katılmayarak bu duruma tepki gösterdiği biliniyor. KHK polemiği ise iki taraf açısından da "bardağı taşıran son damla" olarak değerlendiriliyor.
"Risk alarak kazanan" Erdoğan'ın tersine Gül, "risk almayan/temkinli/dengeci" yapısı ve açık rekabete girmemesiyle tanınıyor. Zaten siyasi geçmişine bakıldığında da 2000 yılında Fazilet Partisi'nde genel başkan adaylığı dışında bir çıkışı da anımsanmıyor. Gül, Necmettin Erbakan'ın "siyasi yasaklı" olması nedeniyle Recai Kutan'ı "emanetçi" olarak aday göstermesine tepki olarak genel başkanlığa aday oldu ancak Erbakan'ın ağırlığını koyması nedeniyle kazanamadı.
Eski Cumhurbaşkanı, AKP kurulduktan sonra Erdoğan'ın siyasi yasaklı olduğu dönemde başbakanlık görevini üstlenirken de, Erdoğan "Kardeşim Abdullah Gül" diyerek cumhurbaşkanı adaylığını açıkladığında da, "talepkar değil, talep edilen" pozisyonunda kaldı.
İktidarın uygulamalarına olan eleştirilerini hep düşük dozlu ve genellikle yakın çevresiyle paylaşarak yapan Gül'ün Erdoğan'la açık açık polemiğe girmesi, AKP kanadında "beklenmedik" bir durum olarak değerlendiriliyor ve bu nedenle de özellikle muhalefet çevrelerine de "adaylık" konusunda verdiği "mesaj" olarak yorumlanıyor.
https://twitter.com/cbabdullahgul/status/945270965054967808
Erdoğan'ın Gül'ün açıklamasına ilk yanıtı bu değerlendirmeyi "üzücü bulduğu" yönünde oldu ve KHK'de bir "muğlaklık olmadığı" savunmasını yapıp, KHK'nin aynı kalacağı açıklamasını yaptı. Gül'ün eleştirilerini "sosyal medya" üzerinden yapması ve Bülent Arınç'ın da Gül'ün tweetini paylaşmasına tepkili olduğu belirtilen Erdoğan'ın, eleştiri dozunu yükselterek, Gül ve arkadaşlarına 16 Nisan referandumunda "Hayır" cephesine destekledikleri imasında bulunmasının en önemli nedeni olarak, bir süredir kulislerde konuşulan cumhurbaşkanlığı seçiminde "muhalefetin adayı" olarak karşısına çıkma olasılığı gösteriliyor.
2019'a daha uzun bir vakit olmasına karşın Erdoğan'ın, şimdiden köprüleri atarak, Gül'ün "AKP tabanıyla bağını kesme/uzaklaştırma" hesabı yaptığı yorumu yapılıyor.
https://twitter.com/tcbestepe/status/947083771328819200
Ana muhalefefetteki Cumhuriyet Halk Partisi'ne (CHP) göre Gül'ün çıkışı "vicdani feryat" ve Bülent Arınç, Abdüllatif Şener gibi partinin kurucu kadrolarında yer alan isimlerle birlikte, "tek adamla" yolunu ayırma anlamına geliyor.
CHP yönetimi yaşananların Erdoğan'ın Gül'ü "bilinçli olarak hedefleştirip, antidemokratik hükümler içeren KHK'yle ilgili tartışmayı gündemden düşürmek, değersizleştirmek" için kurduğu bir "tuzak" olduğu görüşünde.
Adaylık tartışması için "çok erken" olduğunu düşünen CHP Sözcüsü Bülent Tezcan, "Gül'ün çıkışı" üzerinden bir tartışmanın parçası olmanın ancak AKP'nin işine yarayacağı gerekçesiyle "uzak durulması gerektiğini" dile getiriyor.
Gül, KHK açıklaması nedeniyle kendisini "üzdüğünü" belirten Erdoğan'a, eski bir cumhurbaşkanı olarak önemli konularda görüşlerini halkla paylaşmanın "sorumluluğu" olduğunu belirtip, "Bunu oraya buraya çekmenin anlamı yok" yanıtını yanıtını verirken, trol hesaplardan kişiliğini hedef alan hakaretlerden duyduğu rahatsızlığı ifade etmekle yetindi ancak şimdiye kadar "Aday değilim" demedi.
Gül'ün bu tavrı AKP cephesinde rahatsızlık yaratıyor ve köprülerin bu kadar hızlı atılmasının altında da bu tavrın yattığı ifade ediliyor. AKP sözcüleri ve iktidara yakın kesimler bu konudaki rahatsızlığını, Gül'ün KHK'ye yönelttiği eleştiriye göndermede bulunarak, Gül'ün pozisyonunu "muğlak" olarak nitelendiriyor.
Yakın çevresinin Gül'e cumhurbaşkanı adaylığı dahil, aktif siyasete dönmesi, daha "görünür" olması ve görüşlerini yüksek sesle ifade etmesi yönünde baskı yaptığı biliniyor.
Ancak kulislere yansıyan bilgilere göre Gül, adaylığı konusunda yakın çevresi ile de bir görüş paylaşmıyor. Gül'ün bu süreçte gelişmeleri "izlemede" olduğu belirtilmekle yetiniliyor.
Bazı yorumcular Gül'ün "seçilme garantisi olmayan yarışa girmeyeceği"ne dikkat çekip, Erdoğan ve AKP'nin siyasi geleceği ve konjonktürün yeniden aktif siyasete girip girmeyeceği konusundaki tavrını belirleyeceği değerlendirmesini yapıyor.
Aslında Ankara'da en çok yanıtı aranan soru Gül'ün Erdoğan'ın karşısına aday olarak çıkıp çıkamayacağı.
Bu konuda çeşitli olasılıklar konuşuluyor. AKP dahil, hiçbir partiye üye olmayan Abdullah Gül'ün adaylığının hiç de kolay olmayacağına dikkat çekiliyor.
Gül'ün Saadet Partisi'nden (SP) aday gösterilebileceği, hatta böyle bir durumda İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'in cumhurbaşkanı adaylığından vazgeçebileceğini yakın çevresine aktardığı iddialarını içeren kulis haberleri kamuoyuna yansıdı.
Bu konuda gözlerin çevrildiği SP Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, Gül'ün KHK eleştirisini "haklı bulduğunu" ve sırf bu açıklaması nedeniyle eski bir cumhurbaşkanının "hain ilan edilmesini hafsalasının almadığını" ifade ederek destek verdi.
Ancak Karamollaoğlu, mutlaka cumhurbaşkanı adayı çıkaracaklarını belirtmekle birlikte Gül'ün adaylığı konusunda "Bu konularda konuşmak için çok erken" diyerek detay vermedi.
Gül'ün SP'den aday olması halinde, Erdoğan'ın AKP tabanından oy çalmaması için eski cumhurbaşkanına daha sert muhalefet edeceği ve kendi seçmeninden uzak tutma stratejisi izleyeceği tahmin ediliyor. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve "Hayır" blokundaki siyasi partiler de ilk tura "kendi adayları ile girileceğini" şimdiden ilan ettiler.
"Hayır" blokunda yer alan partilerin bir tavır değişikliğine gitmemeleri halinde Gül'ün ikinci tura kalarak Erdoğan'ın karşısına aday olarak çıkmasının zor olacağı değerlendirmesi yapılıyor.
Buna gerekçe olarak, Erdoğan'ın sert söylemiyle Gül'ü AKP tabanından uzaklaştıracağı, ikinci tura çıkması halinde de sol ve laik seçmenin Gül'e oy vermemek için sandığa gitmeyebileceği gösteriliyor.