11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, "7 Haziran genel seçimleriyle ilgili, istikrarın önemli olduğunu halkın bu önemi her zaman gördüğünü" belirterek, "Kanaatinin istikrarın devam edeceği yönünde" olduğunu söyledi. Gül, "AKP'nin esas kurucusu olduğunun" altını çizerek cumhurbaşkanlığından sonra bir makam olmadığını ve 'arkadaşlarının' görevi devraldığını söyledi.
Gül, Katar'da yayımlanan eş-Şark gazetesine konuştu.
İki ülke arasındaki siyasi ilişkileri "mükemmel" şeklinde tanımlayan Gül, ilişkinin ekonomi gibi diğer alanlarında daha yapılacak şeyler olduğunu ifade etti.
“Esas kurucusu benim”
Kendisine "Yeni bir parti kurma düşüncesi olup olmadığı" sorulan Gül, şunları kaydetti:
"AK Parti'nin esas kurucusu benim. AK Parti'nin hem ilk çıkardığı başbakan benim, ilk cumhurbaşkanı da benim. Cumhurbaşkanlığından sonra da başka bir makam yok, ne yapalım ki. Arkadaşlarımız da şimdi devraldılar. Onların başarılı olmasını istemekten başka bir arzum yok. Enerji sadece siyasette harcanmıyor. Enerji başka türlü de, hizmetlerle değerlendirilebiliyor. Şimdilik böyle düşünüyoruz."
'Acılar herkesin ortak acılarıdır'
Bir soru üzerine ABD Başkanı Barack Obama’nın 1915 olaylarına ilişkin mesajında "soykırım" ifadesini kullanmamasını değerlendiren Gül,
"O zamanki büyük topraklarda Osmanlı Devleti içerisinde Müslümanların dışında, Türkiye'nin Ermeni vatandaşları da vardı tabii. Bu sıkıntılı dönemlerde Dünya Harbi'nin özellikle Ruslar tarafından çok tahrik edildi. Onların Anadolu'da ayaklanmaları karşısında devlet bazı tedbirler almak durumunda kaldı ve onları yeniden başka yerlere yerleştirme kararı aldı. Bu karar sadece Ermeni oldukları için bir nüfusa karşı alınmadı çünkü İstanbul'daki Ermeni nüfusa bir şey yapılmadı hatta birçok Ermeni vatandaş devletin çok önemli kademelerinde büyükelçiler, bakanlar kurulunda, adalet mahkemelerinde, görevlerine devam ettiler. Ermeni kiliseleri de açık oldu.
Maalesef ki o gün o savaş şartları altında alınan o kararda yüzbinlerce Osmanlı Ermeni vatandaşlarının yer değiştirmesine sebep olduğu için tabi ki çok acılar çekildi. Kim olursa olsun tabi bunlar acılar herkesin ortak acılarıdır. Müslüman Türkler de çok acılar çektiler. Müslüman Türkler de Balkanlar'dan yüzyıllardır yaşadıkları topraklardan göçlerle terk edip geldiler. Yeni Türkiye Cumhuriyeti kurulunca o zamanki liderler yeni nesillere düşmanlık aşılamamak için tarihin bu sıkıntılı acılı dönemlerini aktarmadılar. Ama daha sonraları özellikleri batı dünyasındaki Ermeni diasporası bu acıları düşmanlık noktasına ve intikam noktasına getirici faaliyetler içinde oldular. Bu bir nevi de dışarıda kendi aralarında dayanışma için büyük bir motivasyon oldu onlara. Bazı ülkeler özellikle Batı dünyasında Müslümanlara da çok sempatisi olmayan ülkelerde parlamentolar bunu soykırım olarak anmaya başladılar. Bu kararı alanlara bu konuyla ilgili biraz tarihi bilginizi anlatır mısınız deseniz, hiçbir şey bilmeden bu kararları aldılar. Onun için biz hükümet olarak benim de Dışişleri Bakanı olduğum dönemde inisiyatif aldık. Türkiye ile Ermenistan ortak bir tarih komisyonu kursun bunlar isterse ABD, Ruslar da katılabilir. 'Netice ne ise, bunu hep beraber kabul edelim' dedik ama böyle bir tarih komisyonu bilim adamlarından oluşacak bir tarih komisyonuna da maalesef hiç razı olmadılar. Bütün teklifimiz hatta bütün New York Times, Washington Post gibi dünyanın önde gelen gazetelerinde tam sayfa bu çağrıyı yapmıştık biz."
'Çağdaşlık, Müslümanlıkla çatışmaz'
Abdullah Gül eşi Hayrunnisa Gül'ün Cumhurbaşkanlığının ardından Çankaya köşküne yerleşen ve Türkiye Cumhuriyeti tarihindeki ilk başörtülü 'first lady' olmasıyla ilgili soruyu şu sözlerle yanıtladı:
"Öncelikle çağdaşlıkla Müslümanların herhangi bir çatışması mümkün değil. Maalesef bir zamanlar bizim büyük bir sıkıntımız vardı. Yanlış bir laiklik anlayışından kaynaklanıyordu. Başörtüsü veya dindarlık şahsi şeylerdir, bunlar insanların kendi tercihleri. Bunları yasaklı hale getirmiş olmak maalesef bizim büyük bir hatamızdı. Bunların çok demokratik mücadeleleri, hukuk mücadeleleri verildi. Neticede halk da zaten bunu hiç bir zaman kabul etmediği için şimdi bu yasakların hepsi kalktı, tarih olmuş oldu. Şimdi herkes özgür. İsteyen başörtüsü kullanır, isteyen kullanmaz herkes üniversiteye gider. Herkes devlet hizmetinde de olabilir kılığına kıyafetine değil kafasının içine bakılıyor. Çağdaş olmak kafanın içine bakmak, dışına değil. Bu bakımdan da bazı ilkleri biz yaşamış olduk. Bazı şeyleri de eşim yaşamış oldu."
'Bütün bunların neticesi siyasi çözümdür'
Abdullah Gül, Katar'ın eş-Şark gazetesine verdiği röportajda son olarak Suriye, Libya, Irak, Yemen'de yaşananlarla ilgili yaptığı değerlendirmesinde şunları kaydetti:
"Bütün bu konularda içinde bulunduğumuz durum çok utanç verici, çok sıkıntılı. Burada aklı selime ihtiyaç var. Burada yine dayanışmaya ihtiyaç var. Genelde bütün bunların neticesi siyasi çözümdür. Üzücü olan şey, bazı İslam ülkelerinin dünyanın gözü önünde kendilerini insan olarak, kaynak olarak, bütün potansiyellerini tüketiyor olmalarıdır. Bu çok acı."