12 Şubat 2018 12:51
“Washington’daki çok dar bir grup Türkiye’ye odaklanmış durumda. Bu nedenle YPG gibi konularda yetersiz politikalar üretiliyor" diyen ABD'li eski diplomat Matthew Bryza, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK) Suriye'nin kuzeybatısında bulunan Afrin'e yönelik başalttığı Zeytin Dalı Harekâtı'na ilişkin olarak, "ABD’liler Türkiye'nin Afrin'e neden girdiğini anlamıyor" ifadesini kullandı. Washington'un ABD Dışişleri Bakanı Tillerson ve ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Korgeneral H.R. McMaster ziyaretinden iyi haberler almak ve yeni bir döneme girmek istediğini belirtti.
Habertürk'ten Nalan Koçak'ın sorularını yanıtlayan Matthew BryzaMatthew Bryza'nın açıklaması şöyle:
- Türkiye-ABD arasındaki sorunlarla ilgili teşhisiniz nedir?
Hatırlarsınız Başkan Trump “Türkiye-ABD ilişkileri hiç bu kadar iyi olmamıştı” demişti. Tabii ki katılmıyorum. İlişkiler gerçekten kötü durumda. Washington’da görüştüğüm üst düzey yetkililer “Müttefikimize hâlâ güveniyoruz ama beraber çalışma kapasitemizi yitirdik” diyor. Türkiye bize güvenmiyor. 90’lardan beri Türkiye-ABD ilişkileri üzerine çalışıyorum ve bu yaşadıklarımızın en kötüsü.
- Peki ya tedavi yöntemi?
İşler daha iyi olana kadar, daha da kötüleşme riski var. Teorik olarak Münbiç’te çatışma riskimiz mevcut. McMaster ve Tillerson tam da bu nedenle ziyaret kararı aldı. Washington’da en üsttekilerin ilişkileri iyileştirmek istediğini biliyorum.
- Münbiç’te çatışma mümkün mü?
Sanmıyorum ama böyle bir şey olursa çok kısa süreceğini düşünüyorum. Gerçekleşmesi durumunda iki taraf da acil duruma geçer, NATO devreye girer. “NATO’nun sonu gelir, Türkiye NATO’dan çıkar” gibi sözlere de katılmıyorum. Türkiye’deki siyasetçilerin İran ve Rusya’yla yalnız kalmaktansa NATO üyesi kalmayı isteyeceğini düşünüyorum.
- Bundan 20 sene önce Türkiye ve ABD arasında çatışma ihtimalini konuşabileceğimizi hiç düşünüyor muydunuz?
Evet! 2002’nin sonu, 2003’ün başına gidelim... Biliyorsunuz ABD o dönem Irak’ın işgali planın son aşamalarını hazırlıyordu. Türkiye’yle müzakereler yürütüyorduk, topraklarını kullanmak için. O dönemde de benzer konuşmalar yapıldı, ben de parçasıydım. TBMM’nin tezkereye “Hayır” demesinden sonra her iki taraf da çok öfkelenmişti.
- Çuval olayı yaşandı...
Evet... Türkiye daha sonra Irak’a askerlerini yerleştirmeyi düşündü. Amaç Iraklı Kürtlerin bağımsızlığına engel olmaktı. O dönem çok garip tartışmalarımız oldu, mesela Türk yetkililer “Irak parçalanmasın diye askerlerimizi sokarsak ne olur?” diyorlardı, bazı dik kafalı Amerikalı yetkililer “Sizi çıkarırız” yanıtını verdi. Bence asla olmaması gereken aptalca bir sohbetti. Fakat sorunu çözdük çünkü NATO müttefikiyiz.
- Türkiye’nin Washington’dan nasıl göründüğünü bize kendi gözünüzden anlatabilir misiniz?
Washington’daki çok dar bir grup Türkiye’ye odaklanmış durumda. NATO’ya odaklananlar daha çok Orta ve Doğu Avrupa’yla ilgileniyor. Bu farklılık Amerika’nın askeri teşkilatlanmasına da yansıyor. Türkiye’yle Avrupa Kuvvetler Komutanlığı (EUCOM) ilgileniyor. Fakat Ortadoğu, Merkez Kuvvetler Komutanlığı’na (CENTCOM) bağlı. Türkiye’yle ilgili endişe taşıyanların çoğu CENTCOM’da. EUCOM’da olan ve Türkiye’yi daha iyi anlayan ekip siyasi süreçlerde yeterince yer almıyor. Bu nedenle YPG gibi konularda yetersiz politikalar üretiliyor. ABD’liler mesela Türkiye’nin Afrin’e neden girdiğini anlamıyor. Mantık şu: “Türkiye ABD’nin desteğini alan gruplara karşı bir şey yapıyor, Bu da ABD için kötü olmalı.” Durumun ne kadar karmaşık olduğunu anlamıyorlar. Bu nedenle Türkiye’nin ABD’deki imajı kötü. Ama Washington, Tillerson ve McMaster ziyaretinden iyi haberler almak ve yeni bir döneme girmek istiyor. Türkiye Afrin pozisyonunu daha iyi anlatmalı, ki bence doğru adım.
- Neden?
Çünkü Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyinde hayati ulusal güvenlik çıkarları var. Türkiye endişelerine ABD’den bir cevap alamadı. Biliyorsunuz ABD Afrin’deki YPG unsurlarını desteklemiyor.
- Ama Türkiye de diyor ki: “Diğer iki kantondakini destekliyorsanız, diğerini de desteklemiş olursunuz.”
Evet ama yasal olarak Pentagon sadece diğer bölgelerdeki unsurlara yardım ediyor. Prensipte ABD diğer tarafa bakabilir -hedef alınan desteklediği YPG de olsa- ve “Bu operasyonu çabuk ve başarılı bir şekilde yapın” diyebilir. Bence Suriye’nin kuzeyinde istikrar sağlamak için yapılması gereken bu. Ayrıca Rusya’nın hırslarını kontrol etmek için de iyi bir yol. Eğer Türkiye Afrin operasyonunu başarıyla tamamlar ve bölgeye istikrar götürürse bu Türkiye’nin ABD’yle müzakereleri için de olumlu bir done olur.
- Hem de Rusya tarafından ihanete uğradığını hisseden YPG, ABD’ye daha bağımlı hale gelir?
Evet.
- Peki Rusya neden operasyona destek verdi?
Suriye’den çıkmak istiyor. Bataklığa saplandılar. 2015’te, operasyonun kısa süreceği sözünü verdiler. Ama duruma bakın...
- Uzun ama oyun değiştirici bir müdahale oldu.
Evet ama bir yandan da pek çok savaş suçu potansiyeli taşıyor. Daha fazla saplanmak ve Suriye’nin parçalanmasını istemiyorlar. Eğer Türkiye kuzeyi istikrara kavuşturursa, onlar için de iyi. Türkiye Münbiç’e ilerlerse, ABD ve Türkiye arasında daha çok sorun yaşanacağını da biliyorlar.
- Konuştuğum bir Rus uzman, amaçlarının ABD’ye çok yakın duran YPG’yi cezalandırmak olduğunu söyledi. Ne dersiniz?
Olabilir ama asıl amaçları bu değil. NATO üyesi bir ülkenin Afrin’e sadece YPG’ye nazik bir mesaj vermek için girmesini istemezsiniz. Rusya da YPG’ye destek verdi, Soçi’ye çağırmaya çalıştılar. Erdoğan “Kesinlikle olmaz” dedi, Rusya her iki tarafa da oynadı. Bence gerçek cevap şu: Rusya bunu durduramazdı. Hava sahasını Türkiye’ye kapatabilirdi ama gerekçesi ne olacaktı? Çünkü o zaman daha büyük bir stratejik amacı tehlikeye atacaktı, o da Türkiye’yi NATO’dan uzaklaştırıp Rusya-İran-Türkiye üçgenine çekmek.
- “Rusya’nın en büyük amacı NATO ve Türkiye’nin arasını açmak” diyorsunuz?
Evet. Ayrıca Rusya’nın Kürtleri umursadığını da sanmıyorum. Onları istismar ediyorlar, kullanıyorlar ama duygusal bir bağları yok.
- “Rusya, Afrin operasyonuyla ‘ABD güvenilir bir müttefik değil’ mesajı vermek istiyor” yorumuna ne dersiniz?
Bakın bu kesinlikle doğru. Türkiye YPG’yi vuruyor ve ABD hiçbir şey yapmıyor... ABD açısından sorun. Washington kendini müdafaası imkânsız bir dış politikanın içinde buluyor. Nedeni YPG ve Türkiye konusunda tutarlı bir politikanın olmaması. Biliyorsunuz dönemin ABD Başkan Yardımcısı Biden geldi, “YPG Fırat’ın doğusuna çekilmeli” dedi. Birkaç gün sonra Brett McGurk çıktı, “Hayır kalacaklar” dedi. Tüm bunlar Amerikan siyasetinde çok büyük bir işlevsizliğe ve çatışmaya işaret.
- Anlamamıza yardımcı olur musunuz, Washington’da kim ne diyor?
Aslında düşündüğünüzden basit ve insani. Komplo teorilerine gerek yok. İnsanlar zor kararlar almayı beceremiyor. En üst düzey liderlik kadrolarının başarısızlığı söz konusu. Obama -ki orada beraber fotoğrafımız var, kendisini çok severim- dış polika konusunda çok başarısızdı. Liderlik yapmak istemedi. Trump için de aynısı geçerli. Örnek vereyim, Bush Irak Savaşı’ndan önce bir deklarasyon yayınladı ve “Amaçlarımızdan biri Irak’taki PKK güvenli bölgelerini yok etmek” dedi. Yıllarca Pentagon ve CENTCOM’la bürokratik savaş yaşadım, “Başkan açıkça söz verdi, ikili görüşmelerde Başbakan Erdoğan’a da aynı sözü verdi ama hiçbir şey yapmıyoruz” dedim. Aldığım cevap, “Bir şey yapmayacağız çünkü Saddam’ı yenme amacımızdan uzaklaşıyoruz” oldu. Aynı şeyi şimdi yaşıyoruz. Fakat Amerikan yönetiminde Türkiye’nin çıkarlarını gözetmemiz gerektiğini söyleyenler de var mesela dışişleri ve EUCOM’daki generaller. Ancak Suriye’yle ilgili konularla CENTCOM ilgileniyor ve onlar tamamen farklı düşünüyor. Yıllar önce 4 yıldızlı bir general bana “CENTCOM ve EUCOM arasındaki meseleyi çözemez miyiz?” diye sormuştu.
- Mesela Trump “YPG’ye silah vermeyeceğiz” diyor fakat yardım devam ediyor. Kafa karışıklığı normal değil mi?
Kesinlikle. Washington’un kafası karışık, Ankara’nınki nasıl karışmasın? Çözmenin tek yolu, Trump’ın “Artık buna son verin çünkü çok aptalca” demesi. Mesela CENTCOM Komutanı Votel vakasını ele alalım. Görevi DEAŞ’ı yenmek. Bir çocuğa yemekten önce bir kilo çikolata verseniz durmadan yiyecektir. Ta ki annesi “Dur” diyene kadar. Başkan Trump’ın General Votel’e bunu yapması lazım, “YPG’ye müttefikimizmiş gibi davranamayız” demeli. Ya da tam tersi “YPG’yle kesinlikle işbirliği yapmamız gerek” de diyebilirler. Tabii ki üçüncü bir seçenek de var, Tillerson Türkiye’de şunu söyler: “İran’ın Şii kuşağını oluşturmasını ikimiz de istemiyoruz. Seçeneklerimiz ne?”
- ABD’nin hem YPG hem Türkiye’yle işbirliğini bir arada götürecek diplomatik yeteneğinin olmadığını gördük. Artık birini seçmenin zamanı geldi mi?
Her ikisiyle iyi geçinmek artık imkânsız. Bu Amerikan dış politikasının büyük başarısızlığı, ABD kendini bu duruma düşürdü. NATO’daki en büyük askeri müttefikinden uzaklaştı. İç politikada yaşanan tüm sorunları bir kenara bırakacak olursak, coğrafi olarak Türkiye gibi bir ülke yok. ABD artık seçmek zorunda kalacak ama sizin söylediğiniz kadar keskin bir seçenek değil. Orta yolun bulunabileceğine inanıyorum. ABD aslında YPG’yi seçmiyor bile, tek derdi DEAŞ’ı yenmek ve İran’ın yayılmasını engellemek.
- IŞİD büyük güç kaybetti, ABD’nin YPG’yle çalışma gerekçesi de ortadan kalkıyor. ABD, YPG’yle çalışmaya devam edebilir mi, bu kez İran’a karşı?
Bu kilit bir soru, daha önce kimsenin sorduğunu da görmedim. Amerikan yönetiminin en üst düzeyindeki isimler yanıt aramalı. Başkan Trump bunu yapacak kapasitede değil. Çözecek isimler McMaster, Tillerson ve Mattis. Hem Türkiye hem ABD, İran’ın etkisini sınırlandırmak istiyor, Esad’ın gitmesini istiyoruz. Her iki taraf da duyguları bir kenara bırakıp ortak bir nokta bulabilir.
© Tüm hakları saklıdır.