Gündem

ABD Suriye konusunda ne düşünüyor?

Semih İdiz, ABD'nin Suriye konusunda Rusya'dan yana kaymaya başladığını söyledi

23 Haziran 2012 19:13

Semih İdiz

(Milliyet, 23 Haziran 2012)

 

Suriye’de Rusya faktörü

Rusya’nın Suriye konusunda tavır değiştirip, Türkiye’nin de aralarında bulunduğu “Batı grubunun” pozisyonuna yaklaşmaya başladığına dair söylem bizce bir “diplomatik şehir efsanesinden” ibaret. Moskova’nın Suriye’yi “hiçbir şekilde kaybedilmemesi gereken bir stratejik varlık” olarak gördüğü apaçık ortada. Rusya’dan Suriye’ye giden ağır silahlar da bunu gösteriyor.

Moskova da zaten bu yardımı yalanlamıyor. Bunun iki ülke arasında uzun geçmişi olan ve anlaşmalarla belirlenmiş bulunan yasal düzenlemelere dayandığını söylüyor. CIA’nin, Türkiye, Katar ve Suudi Arabistan’ın desteği ile Suriyeli muhaliflere yasadışı yollardan silah sağladığına dair haberler ise Moskova’yı, Esad’ı olmasa bile, Baas rejimini daha fazla desteklemeye itiyor.

Bu arada yüzeyde ABD ile Rusya arasında Suriye konusunda bir “soğuk savaş” yaşanıyormuş gibi görünse de, gelişmelerin satır araları aksine işaret ediyor. Bunun ilk emaresi ise Türkiye’nin hevesli bir üyesi olduğu, ancak Moskova’nın hep baltaladığı, “Suriye’nin Dostları” adlı oluşumun yerini, Rusya’nın da dâhil olduğu “Suriye Temas Grubu” adlı oluşuma bırakıyor olması.

Moskova “Suriye’nin Dostları” grubuna başından beri “Suriye’de rejimi değiştirme grubu” olarak bakıp karşı çıktı. Esad rejimine Rusya gibi güçlü maddi ve siyasi destek veren İran’ın da katılmak istediği “Suriye Temas Grubu” ilk toplantısını 30 Haziran’da Cenevre’de yapacak.

Bundan ne çıkacağını göreceğiz, ancak ABD’nin aksini çağrıştıran bazı açıklamalara ve haberlere rağmen -Rusya’dan yana kaymaya başladığına dair işaretler var. BM Güvenlik Konseyi’nin kilit daimi üyesi olan bu iki süper güç, gözlemcilerin de işaret etmeye başladıkları gibi, temel bir hususta birleşiyorlar.

O da Suriye’deki Baas rejiminin gitmesi halinde ülkede ağırlıklı çoğunluğu temsil eden Sünnilerin nasıl bir rejim kuracaklarının belli olmaması. İslamcıların Mısır’daki yükselişinden endişe duyan Washington ile Moskova, Esad “gitsin, rejimi kalsın” formülünde mutabakata yakın görünüyorlar.

Bu arada, Türkiye’nin de yakından tanıdığı, Lehigh Üniversitesi profesörlerinden eski Amerikalı diplomat Henri Barkey’in “Al Monitor” adlı internet gazetesine geçenlerde yazdığı bir yazı, ABD’de Suriye konusunda gelişen yeni düşünce tarzları hakkında ipuçları veriyor.

Rusya’nın Osmanlı döneminde bölge Hıristiyanlarının hamisi olduğunu anımsatan Barkey, bu hususun bugün de geçerli olduğunu düşünüyor. Barkey, Suriye nüfusunun yüzde 12’sini temsil eden ve iktidar ile orduyu ellerinde tutan Alevilerin ve azınlıktaki Hıristiyanların, Baas rejiminin devrilmesi halinde gelecekleri için endişe duyduklarına işaret ediyor.

Rusya’nın sadece Hıristiyanların değil, aynı zamanda Alevilerin de hamiliğin üstlenmesinin ise Suriye’nin bütünlüğünü koruyacağına inanıyor. Bu formüle göre Rusya’nın Suriye’deki stratejik konumu ABD tarafından da kabul edilmiş olacak. Bu ise, garip bir şekilde, hem Suriye konusunda Rusya gibi düşünen İran’ın, hem de Baas rejiminin devrilmesi halinde radikal bir Sünni rejimin başa geçmesinden çekinen İsrail’in işine gelir.

Suriye’de sadece “Şabiha” adlı Esad yanlısı Alevi milislerin değil, Alevi köylülerinin de kanlı saldırılarına uğradıkları belirtilen Sünnilerin - özellikle de rejimin er veya geç ellerine düşeceğine inanan radikal unsurların- bu formülü kabul etmeleri zor tabii.

Bu arada, işin içinde Türkiye de var. Bölgedeki Sünnilere dönük sempatisini açığa vurmuş olan AKP iktidarı, Esad gitse de azınlık rejimini ayakta tutacak olan Rusya’nın Suriye’ye stratejik olarak yerleşmesini ne kadar ister?

Uzun lafın kısası Suriye, “halkına zulüm eden vahşi bir diktatörlük” meselesi olmaktan çıkarak, bir yanda bölgesel düzeyde İslami heveslerle, diğer yandaysa küresel düzeyde radikal İslam korkusuyla beslenen bir meseleye dönüştü.

Beklenenden kurnaz çıkan Esad’ın istediği de zaten buydu. Çözüm de eninde sonunda bu gerçeğin gözetilmesiyle geleceğe benziyor. İşin insani boyutu ise aslında kimsenin umurunda değil.