Dünya

'ABD, PKK'da aynı çizgiyi koruyacak'

Dışişleri Bakanı Babacan, "Yeni ABD yönetimi, PKK ile mücadelede aynı çizginin izleneceği garantisi verdi" dedi

21 Mart 2009 02:00

Dışişleri Bakanı Ali Babacan, yeni Amerikan yönetiminin, terör örgütü PKK ile mücadelede "aynı çizginin izleneceği" yönünde Türkiye'ye garanti verdiğini bildirdi.

ATV'nin gündeme ilişkin sorularını yanıtlayan Babacan, PKK'nın tasfiyesi konusundaki bir soruya cevaben, 2007'den bu yana terörle mücadelede yeni bir döneme girdiklerini belirterek, eskiden olmadığı şekilde, devletin en tepesinden sahada görev yapanlara kadar herkeste artık bir vizyon ve hedef birliği bulunduğunu, uygulanan politikalar ve strateji konusunda da kurumlar arasında görüş birliği oluştuğunu söyledi.

Babacan, bu sonucun devlet birimlerinin artık çok sık bu konuyla alakalı bir araya gelmesi ve birlikte çalışma kültürünün yerleşmesiyle elde edildiğini kaydetti.

MGK toplantılarının içeriğinde ve meselelerin açıklıkla konuşulmasında da büyük değişiklikler olduğunu söyleyen Babacan, Abdullah Gül Cumhurbaşkanı olduktan sonraki MGK toplantılarının iç tarzı ve tartışma şeklinin tamamen değiştiğini anlattı.

Devletin en tepesindeki uyum ve rahat konuşuyor olmanın, beraberinde ortak akıl ürünü stratejiler getirdiğini ifade eden Babacan, artık hiçbir şeye tabu olarak bakmamaya ve her şeyi tekrar sorgulamaya başladıklarını belirtti.

Irak'ta toplanması planlanan Kürt konferansı fikrinin ilk kez Irak'ın kuzeyindeki Mesud Barzani tarafından Türkiye'nin Irak Özel Temsilcisi Murat Özçelik'e Erbil'de dile getirildiğini aktaran Babacan, o dönemde farklı Kürt partilerini bir araya getirecek, mücadeleyi demokratik zeminde yapmanın gerekliliğini vurgulayacak bir konferansa olumlu baktıklarını, ancak etnik milliyetçi bir hava ve PKK için propaganda zemini oluşacaksa konferansın yapılmamasının daha iyi olacağını söylediklerini kaydetti.

Bir soru üzerine, ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton ile görüşmesinde de PKK konusunun en önemli gündem maddelerinden biri olduğunu aktaran Babacan, Irak'ın kuzeyindeki askeri operasyonlarla ilgili kurulu mekanizmalar ve istihbarat paylaşımının devamı hususunun konuşulduğunu, Amerikan yönetiminin, aynı çizginin izleneceği konusunda Türkiye'ye garanti verdiğini bildirdi.

Babacan, Clinton'ın bu ziyaretinde Türkiye-ABD ortak açıklamasının, 2006'daki ortak vizyon belgesinden sonraki ilk açıklama olduğuna dikkati çekerek, ortak açıklamanın vizyon belgesinden daha da kuvvetli olduğunu ve bu açıklamada da PKK'nın ortak düşman olduğunun tekrar teyit edildiğini söyledi.

Beklentileri yükseltmenin sakıncalarını dile getiren Babacan, "Mesela Kürt konferansı... 3-4 aydır gündemde olmasına rağmen, bizden hiçbir şey çıkmadı. Bu beklentilerin bu kadar yükseleceği, herkesin bu kadar çok şey bekleyeceği bir konferans haline getirilmemeliydi, ama Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani böyle bir konferansın olacağını söyledi ve beklentiyi çok yüksek bir noktaya çekti. Şimdi kendi kendilerini zora sokmuş oldular beklentiyi yükseltmekle" diye konuştu.

Babacan, Türkiye'nin "sopasıyla" elde edilecek bir sonuçtan ziyade, Iraklı Kürtlerin kendi çaba ve inisiyatifleriyle çözüm üretmeye çalışmaları ve ortaya çıkacak çözümün de "sahibi biziz" demelerinin çok daha olumlu bir tablo olduğunu kaydetti. Babacan, Iraklı Kürtlerin hem söylemlerinde, hem de attıkları adımlarda, "PKK gündemden düşmeli" niyetinin sinyallerini gördüklerini ifade etti.

Babacan, ABD'nin 1915 olaylarına bakışına dair bir soru üzerine de, ABD'nin şu anki yönetiminin önceki söylemleri ve Kongre yapısına bakıldığında bu yıl önceki yıllara oranla daha riskli bir görüntünün ortada olduğunu söyledi.

ABD Başkanı Barack Obama'nın 24 Nisanda hangi ifadeyi kullanacağına, yeni yönetimin siyasi duruşunu ortaya koyması bakımından çok önem verdiklerini vurgulayan Babacan, bazılarının Türkiye'ye, "Kongrede dursun da Başkan ne söylerse söylesin" fikrini empoze etmeye çalıştığını, buna kesinlikle karşı çıktıklarını belirtti.

Babacan, Türkiye'nin şu anda Ermenistan ile her şeyin açıkça konuşulduğu bir müzakere süreci yürüttüğüne ve sürecin ilişkilerin tamamen normalleşmesini hedeflediğine dikkati çekerek, Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan'ın şu ana kadar dirayetli bir duruş ortaya koyduğunu, problemi gelecek nesillere bırakmak istemediğini ifade ettiğini, attığı adımlarda da bu iradeyi gördüklerini kaydetti.

Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki sorunların da varlığına işaret eden Babacan, Azerbaycan-Ermenistan-Türkiye hattında ilişkiler tamamen normalleşirse, bölgede yeni bir jeopolitik tablonun ortaya çıkacağını ve bu tablonun bölge için çok önemli fırsat olduğunu, Birinci Dünya Savaşından sarkan sorunların ortadan kalkması bakımından çok önemli fırsat penceresinin açıldığını belirtti.

Babacan, "Biz bu durumdayken üçüncü bir ülkede atılacak yanlış bir adım sürece zarar verir, kimseye faydası olmaz. Umarız ABD'de yanlış bir adım atılmaz, çabalarımız o yönde" dedi.

'Davos tepkisi insani bir kaygı'

Türkiye-İsrail ilişkilerine dair bir soru üzerine Babacan, Türkiye'nin Gazze olaylarına verdiği tepkinin İsrail'in beklemediği bir tepki olduğunu belirten Babacan, benzer durumlarda daha önceleri Türkiye'nin tepkisinin daha farklı olduğunu söyledi.

Babacan, bu konuda özetle şunları söyledi:

"İsrail, Türkiye'nin bu kadar kuvvetli bir reaksiyon vereceğini beklemiyordu. Ciddi şaşkınlık geçirdiler. Ama biz doğruyu yaptık. Biz hep insan hakları dedik, demokrasiden bahsettik. Operasyonlar başladıktan sonra Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın yaptığı açıklamalar ve Davos'ta ortaya koyduğu duruş... İsrailliler bu kadarını beklemiyordu ve bir şaşkınlık geçirdiler.

Orada (Davos'ta) bizim bir art niyetimiz olmadı. Başbakanımız tamamen insani bir çıkışla ve insani kaygılarla oradaki tabloya haklı bir tepki gösterdi. Sesli-sessiz çok destek aldık, kamuoyundan ve pek çok ülkeden. Hatta bazıları, 'Biz söyleyemiyoruz, iyi ki siz söylediniz, birilerinin bunu söylemesi gerekiyordu' dediler. Gazze operasyonunun ortasında dahi, onları en şiddetli eleştirdiğimiz dönemde dahi diplomatik kanallarımızı açık tuttuk."

AB süreci

Babacan, Türkiye-AB ilişkileri konusunda da, ilişkilerde zaman zaman sıkıntılar yaşadıklarını, ancak müzakerelerin devam ettiğini ve işlerin rayında olduğunu bildirdi.

Bakan Babacan, 2,5 yılda 10 fasıl açtıklarını, şu anda da 6 faslın daha her şeyiyle açılmaya hazır olduğunu belirtti.

Cumhurbaşkanı Gül'ün, belki de AB konusuna gerçekten gönül vermiş ilk cumhurbaşkanı olduğunu söyleyen Babacan, 2009'la beraber yeni bir AB heyecanını tekrar yaşatmak istediklerini en üst seviyede ilettiklerini söyleyerek, 29 Mart seçimlerinden sonra TBMM'nin tamamen reformlara odaklanması ve ülkenin şiddetle ihtiyaç duyduğu adımların en kısa zamanda atılmasını umduğunu sözlerine ekledi.