09 Eylül 2016 14:12
ABD Ankara Büyükelçisi John Bass, Türkiye'nin Suriye'deki operasyonunun Rakka ve Musul'a genişleyeceği iddialarıyla ilgili olarak "Irak yönetimi, ülkedeki sorunlarla Iraklıların ilgilenmesi gerektiğini, IŞİD’i kontrol ettiği bölgelerden Iraklıların çıkarması gerektiğini açıkladı. ABD ve diğer koalisyon ülkelerinden eğitim ve lojistik desteği alıyorlar. Musul’da yapılacak bir operasyonun tutarlı olması gerektiğine inanıyorum ve belirgin bir Türk askeri varlığı olmasını beklemiyorum" dedi. John Bass, "Benzer bir şekilde Rakka’da da Türk ve ABD askerinin karada geniş katkısının olduğu bir operasyon olacağını öngörmüyorum. Bu önemli çünkü hepimizin ortak arzusu IŞİD ve Nusra gibi grupların yeni radikalleri silah altına almasını önlemek. IŞİD’in daha fazla adam toplamak için yabancı askerlerin ülkeye gelmesini istediğini gördük. Bu çözüme katkı sağlamaz" diye konuştu. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Çin'deki G20 zirvesinde ABD Başkanı Barack Obama'yla yaptığı görüşmenin ardından yaptığı açıklamada "Obama, özellikle Rakka konusunda beraber bir şeyler yapmak istiyor. Biz de, ‘Askerlerimiz bir araya gelsinler, ne gerekiyorsa bu yapılır’ dedik. Burada ABD’nin tavrı belirleyici olacak. Ancak, biz artık bölgede var olduğumuzu göstermek durumundayız" demişti.
John Bass, ABD hava güçlerinin Suriye'deki Türk askerlerinin yardım çağrısına yanıt vermediği iddiasıyla ilgili olarak "Türk ordusu destek istediğinde uçaklar Irak ya da doğu Suriye’de başka bir operasyon yürütüyordu ve bu acil yardım çağrısına karşılık gelmedi. Ama bu destek vermemek ya da politik bir mesaj olarak algılanmamalı" dedi.
İstanbul'da bir grup gazeteciyle bir araya gelen John Bass, Fethullah Gülen'in iadesi tarışmalarıyla ilgili olarak "Bizim hukuk kültürümüzde potansiyel ya da yürüyen davalar hakkında daha az şey söylemek sürecin ciddiliğini gösterir. Tersini değil. Ve bu bizim üzerinde çalıştığımız bu toplumdaki herkesin, politikacıların, gazetecilerin ya da vatandaşların daha iyi anlamasını istiyoruz" diye konuştu. Bass, "Başkan Obama ve Başkan Yardımcısı Biden Türk hükümetine sorumluların adalet karşısına çıkarılması için çalışıyor ve bu meselenin bir sonraki yönetime kalacağını bekliyorum" görüşünü dile getirdi.
Büyükelçi Bass'ın açıklamaları şöyle:
Türkiye için de, ikili ilişkiler için de zorlayıcı bir dönemden geçiyoruz. Türkiye, PKK’nin terör saldırıları ve darbe girişimi nedeniyle istikrarsızlık içinde. Ama bence önemli olan bu sorunlu manzara karşısında ilerlemeyi görmemiz. Geçtiğimiz 3 ila 6 ay içinde gördüğümüz en önemli gelişme IŞİD’in artık Türkiye sınırında var olmaması, geçiş noktalarına erişiminin olmaması. Son 2 yıldır Suriye’nin coğrafyasını kendi çıkarları için kullanıyor, kaçakçılık ağlarını kullanarak yabancı savaşçıları Türkiye’ye ve Avrupa’ya gönderiyorlardı. Silah ve mal ihtiyaçlarını karşılıyorlardı. Bizim açımızdan bu IŞİD’i baskı altına almak ve yenmek açısından gerekli bir şeydi.
Darbe sonrası zorlu zamanlarda, Türk hükümetini destekliyoruz, bu komploda sorumluların adalet karşısına çıkmasında destekliyoruz. Hukuk uzmanlarıyla Türk hükümetine yardımcı olmaya çalışıyoruz. Türkiye halkına yardım etmeyi önemli bir hedef olarak görüyoruz. Ancak hukuki kültürlerimiz arasındaki bazı belirgin farklılıklar nedeniyle ABD hükümeti olarak, hukuki süreci negatif etkilememek adına bu konu hakkında çok fazla konuşamıyoruz, Gülen ya da darbede rolü olan herhangi bir kişiyle ilgili olarak. Bizim hukuk kültürümüzde potansiyel ya da yürüyen davalar hakkında daha az şey söylemek sürecin ciddiliğini gösterir. Tersini değil. Bu toplumdaki herkesin, politikacıların, gazetecilerin ya da vatandaşların bizi daha iyi anlamasını istiyoruz.
Hükümetin aldığı önlemleri hep birlikte izliyoruz. Açık ki bazı önlemler pahalıya mâl olabiliyor. Toplumda etkilediği kişi sayısına bakacak olursak... Türk hükümetinden Gülen hareketinin takipçilerine bakıldığında rakamların orantılı bulmamız gerektiğini duyuyoruz. Ama aynı zamanda bazı değerlendirmeleri yapmakta zorlanıyoruz. Çünkü şeffaf bir kriter göremiyoruz. Bizim için hükümetin aldığı önlemler orantılı mı, makul mü, değerlendirmekte zorlanıyoruz. İlgiyle izlemeye ve daha iyi anlamak için hükümetle görüşmeye devam ediyoruz. Yaşanan travmanın büyüklüğünü anlayışla karşılıyoruz. 11 Eylül sonrasındaki günlerde ve haftalarda ABD'de yaşadıklarımızı düşünerek, doğruca sonuca varmıyoruz.
Hükümet bu önlemleri alacak, davalar olacak ve sonuç olarak toplumdaki herkes adaletin sağlandığına ikna olmalı. Süreç anayasayla ve Türkiye’nin uluslararası yükümlülükleriyle uyumu olmalı. Sayın Çavuşoğlu’nun süreçte AİHS’in rehber olacağını söylemesi bize tekrar güven verdi.
"Kutuplaşma artmasın"
Darbe girişiminin ardından ABD ve AB ülkelerine yapılan eleştirilerden biri tehdidin büyüklüğünü, yarattığı travmayı ve bu grubun Cumhurbaşkanı’nı ve Başbakan’ı öldürmeye ne kadar yaklaştığını anlamamaktı. Birçok milletvekilini öldürmeye 15 metreye kadar yaklaştılar. Bir taraftan bu darbe girişiminin toplumdaki etkilerini daha iyi anlamaya çalışıyoruz ama bir taraftan da darbe girişimine verilen karşılığın ülkedeki kutuplaşmayı artırmayacağını, orantılı ve adaletli olacağını ümit ediyoruz.
Son iki yılda, sınırı IŞİD’den temizleme konusundaki işbirliğinin sonuçlarını görmekten çok memnunuz. Türkiye’nin diğer ülkelerden daha fazla IŞİD saldırılarına maruz kaldığı gerçeğini görmezden gelemeyiz. Bizim için Türkiye, kendimiz ve Avrupa için bu saldırıları daha zor hale getirmek çok önemliydi.
İki ordu ve diğer koalisyon üyeleriyle atacağımız bir sonraki adımları konuşuyoruz. Örneğin, IŞİD’i sınırdan yeterince uzaklaştırarak Kilis’te roketatar saldırılarılarını önlemek. Ya da sınırdaki diğer noktalara. Bu bizim için önemli bir öncelik. Aynı zamanda IŞİD’in yoğun olarak varlığını sürdürdüğü bölgelerdeki endişelerimiz devam ediyor, Rakka ve Musul gibi...
IŞİD’in kontrolü altındaki alanları azaltmak ve saldırıları azaltmak için Rakka ve Musul’a baskıyı yakın zamanda artırmanın önemli olduğuna inanıyoruz. Bence Sayın Erdoğan’ın bahsettiği, başkanlarımız her iki kentin de ABD için öncelikli olduğunu tekrar teyit etti. Gelecek haftalarda ve aylarda Rakka ve Musul’da kurabileceğimiz kadar baskı kurabilmek için elimizden geleni yapmaya odaklandık. Ve Türkiye’nin her iki operasyonda da çok önemli rolü var. Ordudaki uzmanlar tarafından en iyi sonucu elde etmek adına konuşuluyor, bir problemi bir başkasıyla değiştirmeden.
Sadece IŞİD’in Musul’dan çıkarılmasını değil, bir sonraki gün, bir sonraki ay için de plan yapıyoruz ki IŞİD’in çıkarılması kent ve çevresinde mezhepsel ve etnik gerginliği artırmasın. Aynısı Rakka için de geçerli. Türk hükümeti ezici bir çoğunluğunu Kürt savaşçıların oluşturduğu grubun tarihi olarak Arapların yaşadığı bir şehre ilerlemesinden çok endişeli. Bu katıldığımız bir şey. Bu iki ordunun, iki hükümetin üzerinde görüştüğü konular; arzu edilen sonuca nasıl ulaşırız, bu operasyonları en iyi nasıl yaparız... Ama, bir problemi başka bir problemle değiştirmemek gerek. Bu Türkiye için de, Irak ve Suriye’nin toprak bütünlüğü için de, kendi güvenliğimiz için de en az diğeri kadar problemli.
Bazı ilkeler üzerinde durmak gerek. İlk prensip, ABD’nin koruduğu, Suriye’nin toprak bütünlüğü. Hiçbir grubu, IŞİD’e yapılan operasyonları kendi faydasına kullanan, nüfus yapısını yönetimi değiştirmek için kullanan hiçbir grubu desteklemiyoruz. Türkiye sınırı da dahil olmak üzere kesinlikle bağımsız ya da otonom bir Kürt bölgesini ya da devleti oluşturulmasını kesinlikle desteklemiyoruz. Birçok spekülasyonun yapıldığını, toplumda bazı kesimlerin amacımızın bu olduğundan şüphelendiğini biliyorum. Ama değil.
'Üst akıl' kim?
"Üst aklın kim olduğunu
ben de merak ediyorum. Üst akıl gerçekten kafası karışık bir akıl olmalı."
Menbiç’te durum istikrarlı hale gelince, yönetimin Menbiçlilere geçmesinin önemli olduğuna inanıyoruz. IŞİD Suriye’nin bu kısmına girdiğinde bazı eski sakinleri doğuya, bazıları batıya gitti ve kendilerini askeri operasyonlarda farklı çatılar altında buldular. İstikrar sağlandıktan sonra bu grupların bir araya gelip gelecek yönetim hakkında konuşmasını önemli buluyoruz. Ancak Menbiç ve çevresindeki koşulları görmenin de önemli olduğuna inanıyoruz. Şehir binlerce bombalı araçla dolu. Siviller için hala tehlikeli bir durum var. Bu araçları tespit etmek biraz zaman alacak. IŞİD hala bölgede Suriye Demokratik Güçleri’nin kontrolündeki yerlere saldırılar düzenliyor. Bir geçiş sürecindeyiz. Türkiye’nin YPG’nin bölgede kontrolü ele geçirip yönetimde etkili olma konusundaki endişelerini anlıyoruz ki bu desteklediğimiz bir şey değil.
10 dolarınız olsa Gülen'in iadesi konusunda hangisine bahis oynardınız?
Bir diplomat olarak çoğunlukla bahis oynamak zorludur. Kariyerimde birçok şey gördüm ve zor bahisler daha çok kazandırır. Metaforik olarak. Başkan Obama ve Başkan Yardımcısı Biden Türk hükümetine sorumluların adalet karşısına çıkarılması için çalışıyor ve bu meselenin bir sonraki yönetime kalmasını bekliyorum.
Musul’a gelince... Irak’ta yaptığımız her şey, merkezi yönetimle işbirliği içinde. Türk ordusunun yer aldığı güçlerin bölgede ilerlemesi için bunu iki ülkenin birbiriyle konuşması gerek. Irak yönetimi, ülkedeki sorunlarla Iraklıların ilgilenmesi gerektiğini, IŞİD’i kontrol ettiği bölgelerden Iraklıların çıkarması gerektiğini açıkladı. ABD ve diğer koalisyon ülkelerinden eğitim ve lojistik desteği alıyorlar. Musul’da yapılacak bir operasyonun tutarlı olması gerektiğine inanıyorum ve belirgin bir Türk askeri varlığı olmasını beklemiyorum.
Benzer bir şekilde Rakka’da da Türk ve ABD askerinin karada geniş katkısının olduğu bir operasyon olacağını öngörmüyorum. Bu önemli çünkü hepimizin ortak arzusu IŞİD ve Nusra gibi grupların yeni radikalleri silah altına almasını önlemek. IŞİD’in daha fazla adam toplamak için yabancı askerlerin ülkeye gelmesini istediğini gördük. Bu çözüme katkı sağlamaz.
Darbe girişiminin Türk ordusunun kapasitesinde erozyona yol açtığını düşünmüyorum. Daha önce de olduğu gibi Türk ordusunu desteklemeye devam edeceğiz. Yakın çalışmaya devam edeceğiz. NATO müttefikleriyle dayanışmamızı sağlamlaştıracağız.
Suriye’deki coğrafya çok karmaşık. Sadece Irak’ta ya da sadece Suriye’de kullandığımız kuvvetlerimiz yok. Kombine bir operasyon bölgesi. IŞİD’e karşı bir bölge. O anda neler olduğuyla ilgili spesifik bilgim yok ama muhtemelen aynı anda Türk ordusu destek istediğinde uçaklar Irak ya da doğu Suriye’de başka bir operasyon yürütüyordu ve bu acil yardım çağrısına karşılık gelmedi. Ama bu destek vermemek ya da politik bir mesaj olarak algılanmamalı.
İnanıyoruz ki, YPG’nin büyük çoğunluğu Fırat’ın doğusuna geçti. Tek tek herkesin geçip geçmediğini bilmemiz mümkün değil.
Türkiye coğrafi olarak üç bölgeyle komşu. Doğu ile batının büyüleyici bir karışımı. Bu üç bölgeden komşularıyla ilişkisinin olması doğal. Ve Rusya dahil tüm komşularıyla ilişkilerini yeniden kurması bizim için anlaşılabilir. Ekonomi ve ticarette yenilenen işbirliğine farklı bir anlam yükleyecek değilim. Hala açıkça bazı fikir ayrılıkları var Türkiye ve Rusya arasında. Örneğin Suriye’deki çatışmanın en iyi nasıl bitirileceği ve sınırlar gibi konular...
Gerek hükümetler, gerekse arkadaşlar arasındaki ilişkilerde inişler ve çıkışlar olacaktır. Bazen insanlar farklı şekilde konuşabilir, birbirini anlayamayabilir. Bu stres ve travma yaşanan durumlarda daha sık yaşanır. Biz de böyle bir dönemdeyiz. Türk hükümeti ve halkı ABD ve NATO’daki müttefikleri tarafından yanlış anlaşıldığını düşünüyor. Geçtiğimiz dönemde ABD ve AB hükümetleri bu sorunun üzerine eğildi.
© Tüm hakları saklıdır.