AB Komisyonu'nun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Stefan Fule, geçen haftaki Türkiye ziyaretinin ardından BBC Türkçe'ye verdiği özel röportajda, Türkiye'deki ifade özgürlüğüyle ilgili kaygılarının giderek arttığını söyledi. Fule, bu konudaki yasal düzenlemelerin 3.yargı reformu paketinde yapılmasını beklediklerini vurguladı.
BBC Türkçe'den Emre Bal'ın haberi şöyle:
Özellikle Nicolas Sarkozy'nin iktidarını kaybetmesinden sonra Türkiye'de Avrupa Birliği müzakereleri konusunda yeni bir isteklilik görülüyor. Sizce bu istekli tavır, somut adımlara dönüştü mü?
Evet, Avrupa Birliği Türkiye ilişkilerinde yeni bir ivme olduğu konusunda eminim. Pozitif gündemden konuşmaya başladık. Ama şunu açıkça belirtmem lazım, pozitif gündem müzakere sürecinin yerine kesinlikle geçemez. İlişkilerde paralel bir yapı kurma girişimi de yok. Bu daha çok, ilişkimize yeni bir felsefeyle bakış. Avrupa Birliği ve katılım müzakereleri yaptığımız aday ülke arasındaki ilişki. Ayrıca, siyasi diyaloğumuzun ve ilişkimizin siyasi boyutunun giderek daha çok güçlendiği bir aday ülke. Pozitif gündem katılım müzakerelerini yoluna koyacak ivmeyi yaratmak için bir yol. Bir başka deyişle, şu an elimizdekilerin üzerinden geçecek bir köprü değil, ama AB ve Türkiye arasında aktif ilişki kuracak bir köprü. Gündemimizle ilgili pozitif bir şey ve gündemimizde de çok şey var.
Peki bu Pozitif Gündem süreciyle, somut bir ilerleme elde edilebilir mi?
Evet. İki şeyden dolayı. Burada önemli olan içerik. Siyasi bir deklarasyon değil önemli olan. Birçok alanda çalışılıyor. Katılım müzakerelerinde teknik gruplar çalışıyor. Avrupa Birliği'nin Türkiye'deki reformların temel ölçütü olmaya devam ettiğinden emin olmak istiyoruz. Ayrıca ticaret, ekonomi, vizeler, enerji gibi birçok alanda görüşüyoruz. İkincisi de sürecin kendisi. Bu sadece bir kaç diplomatın ya da bazı kurumlardan temsilcilerin oturup konuşması değil. Bu, tüm önemli tarafların, daha da önemlisi Türk tarafındaki önemli unsurların sürece dahil edilmesiyle ilgili. Son yıllarda hiçbir müzakere başlığı açamadığımız ortamda özellikle bu eksik.
'Türkiye'yi eleştirme hakkımız var'
Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış geçtiğimiz günlerdeki bir röportajında, AB'nin Türkiye'deki ifade özgürlüğü konusundaki eleştirilerinin hatırlatılması üzerine , "AB yetkililerinin bu konuda Türkiye'yi eleştirmeye hakkı yok. Neden yok biliyor musunuz? Eğer Avrupa Birliği Türkiye'den bu konuda adım atmasını bekliyorsa, bu konuların yoğunlaşması gereken 23 ve 24. fasılların önündeki engelleri kaldırsınlar. Açılış kriterlerini önümüze koysunlar. Bu iki fasıl bu konularla ilgili çalışmaları kapsıyor. Hem Kıbrıs Rum Yönetimi istiyor diye fasılları açamıyorlar hem de Türkiye'ye eleştiri getiriyorlar" dedi. Bu açıklamayı nasıl karşılıyorsunuz?
Benim buna tepkim çok açık. Eleştiri hakkımız var. Türkiye'deki yasal düzenlemeler basın ve ifade özgürlüğünü garanti altına almıyor. Avrupa Birliği müktesebatıyla ve Avrupa insan hakları mahkemesinin çeşitli kararlarıyla örtüşmüyor. Bunları ilerleme raporlarımızda tekrar tekrar ifade ettik. Türk ortaklarımızla yaptığımız görüşmelerde her fırsatta bu konuları gündeme getiriyoruz. Çalışma arkadaşım ve dostum Egemen bağış bir konuda haklı. Yargı ve temel haklara ilişkin 23 ve 23'üncü başlıkların açılması, bu konularla ilgili sadece konuşmak yerine, yasal düzenlemeleri Avrupa Birliği müktesebatına uydurmak için birlikte çalışmak adına daha iyi bir çerçeve sunar. Bu yüzden, pozitif gündem kapsamında kurulan çalışma gruplarından ilki 23'üncü başlıkla ilgiliydi.
'İfade özgürlüğü kaygılarımız artıyor'
Geçen hafta, siz Türkiye'deyken iki öğrenci, Başbakan Tayyip Erdoğan'ın bir ziyareti sırasında parasız eğitim pankartı açtıkları için 8,5 yıl hapse çarptırıldı. Dünyaca ünlü Türk piyanist Fazıl Say da, Twitter'da dine hakaret etmekle suçlandı. Komisyonun, bu ve bunun gibi gelişmelere tepkisi nedir?
Tepkimiz yine çok açık. Geçen hafta İstanbul’da Lizbon Anlaşması'nın kabulünden bu yana 3.siyasi diyalog toplantısını yaptık. Türk tarafında dışişleri bakanı, Avrupa Birliği bakanı vardı Avrupa Birliği tarafındaysa, Avrupa Birliği Yüksek Temsilcisi ve ben vardık. Bu konuyu görüşmemizde ve basın toplantısında gündeme getirdim. Avrupa Birliği'nin gözaltındaki parlamenterler, akademisyenler, öğrenciler ve ifade özgürlüğü konularındaki kaygılarının giderek arttığını söyledim. Siyasi diyaloğumuzda, önemli bir başka unsuru da vurguladık. Üçüncü yargı reformu paketinin yakında parlamentodan geçmesini umduğumuzu söyledik. Çünkü umudumuz, yapılmayan düzenlemelerin en sonunda, nihayet yapılması. O da, ifade özgürlüğüyle, şiddete teşvik etmek arasında bir çizgi çizilmeli. Bu çizginin belirlenmesi için de, ceza ve terörle mücadele yasalarında değişiklikler gerekiyor.
'Kürtaj tartışması'
Türkiye'de hararetle tartışılan bir konu da kürtaj. Komisyonun bu alandaki tutumu nedir?
Bu hassa bir konu. Siyasetçilerin çok dikkatli yaklaşması gereken konulardan biri. Bu konuda Avrupa Birliği'nin bir düzenlemesi yok. Bu alanda geniş tabanlı bir tartışma gerekiyor. Sadece politikacılar değil, sivil toplum doktorlar ve tabi en önemlisi kadınlar tartışmalı. Çünkü bu öncelikle onların meselesi.
'Kürt sorununda yardıma hazırız'
Başbakan Erdoğan ve Ana Muhalefet lideri Kemal Kılıçdaroğlu geçen hafta bir araya gelip Kürt Sorununu konuştu. Bu Türkiye'de bir ilkti. Siz komisyon olarak bu adımlara, siyasi ya da mali destek vermeyi düşünüyor musunuz?
Pek çok kez, demokratik açılım ya da herhangi bir girişimin Türkiye'nin güneydoğusuna barış ve istikrar getirmesi gerektiğini söyledik. Bu anlamda, Başbakan ve ana muhalefet lideri arasında yapıcı bir görüşme olarak görünen bu adımı memnuniyetle karşıladık. Evet, katılım öncesi yardım programı altında Türkiye'ye çok fazla yardımda bulunuluyor. Eğer, Türk tarafında irade varsa, komisyon belirli programlar aracılığıyla yardımda bulunacaktır.