T24- Alman Meclis Dışişleri Komisyonu Başkanı Polenz, Türkiye nin dış politikada AB çizgisinden uzaklaşmaması gerektiğini belirtirken, “Bu çizgi Türkiye’ye yeterince inisiyatif ve hareket imkânı sunacak kapasitedir" dedi.
Federal Alman Meclisi Dışişleri Komisyonu Başkanı olan Hrıstiyan Demokrat milletvekili Ruprecht Polenz (CDU) Türkiye’nin yeni dış politikasında komşuları ile yaşadığı sorunları aşma çabasını olumlu olarak değerlendiriyor. Bu çabanın Avrupa Birliği’nin de yararına olacağını kaydeden Hrıstiyan Demokrat politikacı, ancak Türkiye’nin dış politikada Avrupa Birliği’nin çizgisinden uzaklaşmaması gerektiğine işaret ediyor ve şunları kaydediyor:
”Türkiye dış politikası konusunda Avrupa Birliği’nin ortaklaşa belirlediği güvenlik ve dış politika çizgisinde hareket etmelidir. Bu çizgi Türkiye’ye yeterince inisiyatif ve hareket imkânı sunacak kapasitededir.”
Türkiye karşıtlarına eleştiri
Deutsche Welle'de yer alan habere göre, Sosyal Demokrat Parti Türkiye Koordinasyon Grubu Başkanı Dietmar Nietan ise Türkiye’nin dış politika konusundaki bağımsız tavrından korkulmaması gerektiğini belirtiyor. Nietan, Karadeniz ve Ortadoğu bölgelerinde istikrarın sağlanması için Türkiye ile ortaklaşa ne yapılabileceğini düşünmek gerektiğini ifade ediyor. Türkiye’ye Avrupa Birliği’ne tam üyelik perspektifi verilmesinin Avrupa Birliği’nin çıkarına olacağına işaret eden Nietan, bazı Avrupalı siyasetçileri de şöyle eleştiriyor:
“Türkiye’yi Avrupa Birliği’nde istemediklerini söyleyen bazı Batılı siyasetçiler beni kızdırıyor. Ama bu siyasetçiler Türkiye’nin bağımsız tavrından, komşuları arasında önemli bir rol oynamasından da şikâyet ediyorlar. Bu bir çelişkidir. Türkiye bizim ortağımız, Avrupa’daki komşumuz olarak ya desteklenir ya da desteklenmez. Batı’da Türkiye’yi eleştirenlerin yarattığı tartışmayı – dikkatli bir şekilde ifade etmek gerekirse- haksızlık olarak görüyorum.”
AB süreci ağır aksak ilerliyor
2005 yılında AB ile tam üyelik müzakerelerine başlayan Türkiye, Kıbrıs sorunu ve Fransa’nın itirazları nedeniyle süreçte zorluklarla karşı karşıya. Ankara’nın, tam üyelik için 35 başlıkta müzakereleri tamamlaması gerekiyor, bugüne kadar açılan müzakere başlığı sayısı ise yalnızca 13.
Kıbrıs sorunu yüzünden 8 fasılda müzakereler askıya alınırken, tek yanlı olarak Fransa'nın 5 faslı ve son olarak Rumların 6 faslı tıkaması ve bunların bir kısmının çakışması nedeniyle geriye açılabilecek 4 fasıl kalıyor. AB yetkilileri, Türkiye’nin de reform sürecini yavaşlattığı bunun da yeni başlıkların açılmasını güçleştirdiğini kaydediyor.
Avrupa ve Türkiye’de kafa karışıklığı
Barcelona’da bulunan Uluslararası İlişkiler ve Kalkınma Çalışmaları Merkezi Akdeniz Programı Koordinatörü Eduard Solar i Lecha, geçtiğimiz hafta 13. müzakere faslının açılmasının “müzakerelerin yavaş da olsa ilerlediğinin bir kanıtı” olduğunu belirtiyor. Ancak Solar i Lecha, Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinin içinde bulunduğu durum konusunda karamsar bir tablo çiziyor:
”Hangi yöne gideceklerini bilmiyorlar. Türkiye’nin bir kesimi Avrupa’ya ihtiyaçları olmadığına inanmaya başladı. Yeterince güçlü, ekonomik güce sahip ve siyasi prestije sahip oldukları için Avrupa Birliğine ihtiyaçları kalmadığını düşünüyorlar. Avrupalıların da çoğu Türkiye’ye ihtiyaçları olmadığına inanıyor.”
Solar, Avrupa’da iktidar veya mevcut hükümetlerde zihniyet değişikliği olmadığı sürece bu durumda da farklılık kaydedilmeyeceğini belirtiyor.
Türk hükümet yetkilileri Avrupa Birliği sürecinin devam ettiğini söylese de birçok Avrupalı uzman, Türkiye’nin dış politikasında artık tek önceliğin Avrupa Birliği olmadığını dile getiriyor.
Türkiye’nin son dönemde Rusya ile özellikle ekonomik alanda işbirliğini artırması, Ortadoğu ve Kafkasya’da yaşanan sorunlarda arabulucu rol oynama çabası, İran ile kurduğu iyi ilişkiler, Ankara’nın yeni arayışlar içinde olduğu şeklinde yorumlanıyor.
Duisburg-Essen Üniversitesi Siyasal Bilimler Enstitüsü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Heinz-Jürgen Axt, bu yeni arayışların Türkiye’nin Avrupa Birliği konusunda yaşadığı hayal kırıklığına bağlı olduğuna dikkat çekiyor:
”Kendilerini biraz geri plana atılmış hissediyorlar. Türk politikasının yararına olacak yeni bağlantı noktaları ve yeni alanlar arıyorlar. Yani bu hayal kırıklığı (bu arayışta) bir rol oynuyor. Ama ben Türk siyasetçilere, ilişkileri germek yerine Avrupa Birliği ile temasa devam etmelerini tavsiye etmek isterim. Zira Türkiye Avrupa Birliği’nden koptuğu zaman öngördüğü programı da hayata geçiremez.”