Hürriyet yazarı Deniz Zeyrek, Avrupa Birliği'nin büyükelçilerinin dün Ankara'daki olağan yemek toplantısındaki görüşmelerini yazdı. Zeyrek, ABD'nin Türkiye'nin başkonsolosluk çalışanını tutuklmasının ardından aldığı vizeleri askıya alma kararını AB büyükelçilerinin çoğunun destekelediğini belirtti.
Zeyrek, Katılan bir büyükelçinin anlattığına göre gündeme Türkiye ile ABD arasındaki vize krizi de gelmiş. Avrupalıların çok büyük bir bölümü, benzer tutuklamaların konsoloslukları çalışamaz hale getirebileceği endişesini dile getirmiş ve ABD’nin tavrını destekler nitelikte konuşmuş" dedi.
Deniz Zeyrek'in "Kriz Büyükelçi Kabil’e gidince biter mi?" başlığıyla yayımlanan (11 Ekim 2017) yazısı şöyle:
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Ukrayna ve Sırbistan’da yaptığı açıklamalarda, ABD’nin Ankara Büyükelçisi’ni eleştirdi ve sorunun daha çok Büyükelçi John Bass’ten kaynaklandığını ima etti. Hatta, Büyütelçiye veda ziyareti için randevu vermediklerini duyurup, “O’nu ABD’nin Türkiye’deki temsilcisi olarak görmüyoruz” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu açıklamalarını duyduğumuzda TBMM’deydik. Etrafımızdaki gazetecilerin ve siyasetçilerin ortak yorumu “Cumhurbaşkanı’nda kararın Büyükelçi tarafından alındığına dair somut bir bilgi olabilir” oldu.
Oysa önceki gün Amerikalı diplomatlarla yaptığım görüşmelerde, kararın Ankara’daki Büyükelçilikte değil, Washington’da ABD Dışişleri Bakanlığı ile Beyaz Saray’ın bitişiğindeki yönetim binasında (Executive Building) alındığını öğrenmiştim.
Olayın doğrusunu bulmak gerekiyordu.
Türkiye tarafında ABD’nin kararının kim tarafından alındığına dair elle tutulur bir bilgi yoktu. O nedenle kararın izini sürmek için akşam saatlerinde ABD Büyükelçisi Bass’ın veda resepsiyonunda gördüğüm Amerikalı diplomatlara sordum:
“Karar nerede alındı?”
Amerikalılar çok net yanıt verdi:
“Beyaz Saray ve Dışişleri Bakanlığı...”
Bir de şu notu düştüler:
“Üstelik, karar alındığında Büyükelçi Ankara’da bile değildi.”
ABD’li diplomatlarla konuşmamıza şahit olan bazı Avrupalı diplomatlar da şu görüşü dile getirdiler:
“Böyle kritik bir karar başkente sorulmadan alınmaz.”
Doğrusunu isterseniz, ABD Dışişleri Bakanlığı o resmi açıklamayı yapmasaydı bu diyalogları burada aktarmak zorlaşırdı.
Ancak, Washington’daki bakanlık sözcüsü de Ankara’daki Amerikalı diplomatların resmen açıklayamadığı “kararın Washington’da alındığı” bilgisini paylaşınca durum değişti.
ABD’li diplomatlar, Erdoğan’ın vize kararında büyük sorumluluğu Büyükelçiye yüklemesini şöyle değerlendiriyordu:
“Türkiye, Büyükelçi Bass, nasıl olsa bir hafta içinde ülkeden ayrılacağı için sorunu kendisine yükleyip onunla birlikte Afganistan’a göndermek niyetinde. Bu yaklaşım Washington tarafından kabul edilirse ya da en azından reddedilmezse vize krizinin aşılması için açılan kapı biraz daha aralanabilir.”
Yeni bir aşamaya girildi
Ancak, Amerikan yönetimi Büyükelçinin yanında durup, kararın Washington’da alındığını duyurarak bu yaklaşımı reddetti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasında aynı zamanda “Durum böyleyse (karar Büyükelçi Bass ve ABD’li üst düzey yöneticiler tarafından alındıysa) ABD’li üst düzey yöneticilerle bizim konuşacak hiçbir şeyimiz yok” da demişti.
Erdoğan’ın sözleri ve ABD’nin net karşı tavrı, önceki gün yumuşama eğilimine giren krizin Bass’ın Ankara’dan ayrılınca unutulacağı ihtimalini de zorlaştırdı. Tam tersine, bu gelişmelerden sonra krizin yeniden sertleşmesi ihtimali ortaya çıktı.
AB büyükelçileri çetele tutmuş
Bu arada ilginç bir bilgi daha edindim. Avrupa Birliği’nin Ankara Büyükelçileri dün Ankara’da olağan yemek buluşmasındaydı. Katılan bir büyükelçinin anlattığına göre gündeme Türkiye ile ABD arasındaki vize krizi de gelmiş. Avrupalıların çok büyük bir bölümü, benzer tutuklamaların konsoloslukları çalışamaz hale getirebileceği endişesini dile getirmiş ve ABD’nin tavrını destekler nitelikte konuşmuş.
Başta Alman, Fransız ve İngiliz büyükelçiler olmak üzere bazı büyükelçiler Türkiye’de benzer gözaltı ve tutuklama olaylarının kendi vatandaşlarının başına da geldiğini anlatmışlar.
Bazı büyükelçiler sırayla kendi ülkelerinden kaç tutuklu olduğunu söylemişler ve kaç Avrupalı tutuklu olduğunun çetelesini çıkarmışlar.
Konuştuğum büyükelçiye, “Türkiye Cumhuriyeti’nin bir çok vatandaşı da suç işledikleri iddiasıyla başka ülkelerde tutuklu” dedim.
Yanıtı, “Kastedilen tutuklamalar ve sayılar, kriminal vakalar değil, siyasi olarak görülenlere aitti” oldu.