Dünya
Deutsche Welle

98'inci yılında Türkiye ekonomisi umut vermiyor

40 yıldır dünya ticaretindeki payını büyütemeyen Türkiye, G20 içinde en düşük milli gelire sahip ülke konumunda

29 Ekim 2021 07:46

Aram Ekin Duran

Kuruluşunun 98'inci yılını kutlamaya hazırlanan Türkiye, 100'üncü yaşına kaygı veren ekonomik sorunlarla ilerliyor. Türk Lirası'ndaki değer kaybı, yüksek enflasyon ve işsizlik, geniş toplum kesimleri için geçim sıkıntısını artırıyor. Veriler, son 40 yılda Türkiye'nin dünya ticaretinden aldığı payın yerinde saydığını gösteriyor.

DW Türkçe'ye konuşan ekonomistlere göre, Türkiye ekonomisi, özellikle AKP iktidarının olduğu son 20 yılda, ihtiyaç duyulan yapısal reformları hayata geçiremediği için "orta gelir tuzağı"na sıkışmış durumda.

İmparatorluktan modern devlete

29 Ekim 1923 yılında kurulan Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlı İmparatorluğu'nun kalıntılarından modern bir devlet kurma amacı taşıyordu. Ekonomisi büyük oranda tarımsal üretimden oluşan ve ihtiyaçlarını karşılamak için dışa bağımlı olan genç cumhuriyet, kuruluşunun ilk yıllarında devlet eliyle gelişmeye ve üretmeye başladı.

İkinci Dünya Savaşı'nın ardından çok partili sisteme geçen ve NATO'ya katılan Türkiye, ekonomide de özel sektör ve dışa açılmaya hız verdi. 1980 yılından itibaren dünya ile ticareti artıran Türkiye gerek küresel gerekse içeride yaşanılan krizlere rağmen özellikle Avrupa ülkeleri ile ticarette önemli başarılara ulaştı.

Ancak kuruluşunun 98'inci yılında Türkiye ekonomisi, hâlâ beklenen çıkışını gerçekleştirebilmiş değil. 'Gelişmekte olan ülkeler' liginde yer alan Türkiye, son dönemde hızlanan Türk Lirası'ndaki değer kaybı nedeniyle Brezilya, Güney Afrika, Endonezya, Meksika gibi gelişmekte olan ülkeler içerisinde 2021 yılında para birimi en çok değer kaybeden ülke haline geldi.

40 yıldır aynı payı alıyor

Uluslararası Para Fonu (IMF) verilerine göre, Türkiye'nin dünya ticaretinden aldığı pay, son 40 yıldır yerinde sayıyor. 1980 yılında dünya ekonomisinin binde 86'sını oluşturan Türkiye, 2010 ile 2015 yılları arasında payını artırarak küresel ticaretten yüzde 1'in üzerinde pay almayı başarmıştı. Ancak son yıllarda ekonomideki bozulma nedeni ile 1980 seviyelerine geri dönüldü.

Türkiye ekonomisinin 98 yıllık öyküsünü DW Türkçe'ye değerlendiren İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) İşletme Mühendisliği Öğretim Üyesi Prof. Dr. Öner Günçavdı, kuruluşunun ilk yıllarında devlete dayalı bir sermaye birikim modelini hayata geçiren Türkiye'nin bu alanda başarılı sayılabilecek bir gelişim gösterdiğini söylüyor.

"Cumhuriyet'in ilk yıllarındaki model doğruydu"

Bugüne gelindiğinde ise Türkiye ekonomisinin sanayi üretimi yoluyla oluşturulmak istenen sermaye birikimine ulaşamadığını ifade eden Prof. Günçavdı, "Bugünün birikimi öncelikle Anadolu'daki küçük ve orta ölçekli sermaye birikimine dayanıyor. Bu iktidar koalisyonu ile Türkiye 19 yıldır yönetiliyor. Bu sermaye sanayiyi değil; daha çok ticaret, inşaat ve hizmet sektörü üzerinden bu birikimini sağlamaya çalışıyor" değerlendirmesinde bulunuyor.

"Cumhuriyet'in ilk yıllarındaki model doğruydu"

Bugüne gelindiğinde ise Türkiye ekonomisinin sanayi üretimi yoluyla oluşturulmak istenen sermaye birikimine ulaşamadığını ifade eden Prof. Günçavdı, "Bugünün birikimi öncelikle Anadolu'daki küçük ve orta ölçekli sermaye birikimine dayanıyor. Bu iktidar koalisyonu ile Türkiye 19 yıldır yönetiliyor. Bu sermaye sanayiyi değil; daha çok ticaret, inşaat ve hizmet sektörü üzerinden bu birikimini sağlamaya çalışıyor" değerlendirmesinde bulunuyor.

Cumhuriyet'in ilk yıllarındaki ekonomi modelinin toplumun geniş kesimlerinin refahını artırmak üzere kurgulandığını ve üretimde öncülüğü devletin yaptığını anlatan Günçavdı, "Bu doğru ve zamanına göre yenilikçi bir modeldi. Bugün ise bunun tam tersi yapılarak, toplumsal kesimler itibarıyla kapsayıcılığı son derece düşük ve belli kesimlere değer yaratan, üç beş tane işadamı ve onların çevresinde kümelenen iş çevrelerine değer aktaran bir model uygulanıyor" diye konuşuyor.

"Ekonomik sistem birkaç kişinin menfaatini güdüyor"

Türkiye ekonomisi son haftalarda hızla yükselen döviz kuru nedeniyle sıkıntılı günler yaşıyor. Özellikle son yıllarda Merkez Bankası başta olmak üzere ekonomiye yön veren tüm kurumların tek elden yönetilmesi, Türkiye ekonomisine olan güveni zedeliyor.

Türkiye'nin 98 yıllık tarihinde devlet girişimciliğini öne koyan bir modelden sadece birkaç kişinin menfaatlerini güden ve bir grubun siyasi ikbalini sağlamaya yönelik bir sisteme dönüştüğünü vurgulayan Günçavdı, "Türkiye ekonomisinin neredeyse 100 yıla gelen bu dönem içerisinde geldiği noktada budur" diyor.

G20 ekonomileri içinde son sırada

Ekonomideki kötü performans, Türkiye'nin küresel ligdeki yerini de geriletiyor. Birkaç yıl öncesine kadar G20 ülkeleri içerisinde ekonomik büyüklük olarak ilk 10'a girmeyi hedefleyen Türkiye, bugün G20 ülkeleri içerisinde son sırada yer alıyor.

Kişi başına gelir 8 yılda 4 bin dolar düştü

Giderek zayıflayan ekonomi, toplumun gelir düzeyini her yıl daha da aşağılara çekiyor. 2013 yılında 12 bin 600 dolara kadar çıkan kişi başına gelir, 2020'de 8 bin 500 dolar seviyesine kadar geriledi. 2021 yılında Türk Lirası'nda yaşanan değer kaybı düşünüldüğünde, kişi başına düşen gelirin daha da azalacağı hesaplanıyor.

Ancak ekonomideki kötü performans, Türkiye'nin G20 liginden düşeceği anlamına gelmiyor. G20 ülkeleri, yalnızca ekonomik büyüklüğe göre değil; bölgesel ve diplomatik ağırlıkları ile değerlendiriliyor. 

En yüksek enflasyona sahip ikinci ülke

Türkiye ekonomisi, yüksek enflasyon konusunda ise dünyada ilk sıralarda bulunuyor. Türkiye, uzun yıllardır ekonomik kriz yaşayan ve son verilere göre yüzde 50'nin üzerinde enflasyon olan Arjantin'in ardından, yüzde 20'ye dayanan enflasyonla ikinci sırada yer alıyor. Ancak Türkiye'de iktisatçılar, gerçek enflasyonunun resmi rakamların iki katına ulaştığını belirtiyorlar.

Peki Türkiye ekonomisini önümüzdeki dönemde nasıl bir tablo bekliyor?

DW Türkçe'ye konuşan Koç Üniversitesi Ekonomi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kamil Yılmaz, Türkiye'nin tarih boyunca çağın standart teknolojilerini iyi kullandığına, ama yenilikçi, ileri teknolojiye sahip olamadığına işaret ediyor.

"Yatırımcılar önünü göremiyor"

Bu nedenle Türkiye ihracatının önemli kısmının otomotiv, tekstil, beyaz eşya gibi standart teknolojilere sahip sektörlerden geldiğini ifade eden Prof. Yılmaz, ancak ileri teknolojili ürünlerin toplam ihracatın yalnızca yüzde 3,5'ini oluşturduğunu kaydediyor.

Son yıllarda ise Türkiye ekonomisinde ciddi bir geriye gidiş olduğunu belirten Yılmaz, "Tamamen belirsizliğin arttığı, yatırımcının yatırım yaparken iki kere değil beş kere düşündüğü bir döneme gelmiş durumdayız. Çünkü önünü göremiyor artık. Üç ay sonrasını, altı ay sonrasını göremiyor" diye konuşuyor.

"Ekonomide cin şişeden çıktı"

Yakın gelecekte başta enflasyon olmak üzere, ekonomideki sıkıntıların artacağını vurgulayan Yılmaz, "Şu anda Türkiye'de cin şişeden çıkmış durumda. Enflasyon cini şişeden çıktı. Gelecek yıl enflasyonda yüzde 20'leri mumla arayacağız. Çünkü kur artıyor" değerlendirmesinde bulunuyor.

"Türkiye orta gelir tuzağına sıkıştı"

Türkiye'de siyasi iktidarların ekonomiyi büyütecek tedbirler, eğitim ve vergi gibi alanlarda önemli reformlar yapmak yerine popülist politikaları tercih ettiğini dile getiren Prof. Yılmaz, bu durumun Türkiye'yi belli bir seviyeden ileri gidemeyen ve bir süre sonra gerileyen ülkeler için kullanılan "orta gelir tuzağı"na sıkıştırdığını söylüyor. Yılmaz, şu görüşleri dile getiriyor:

 "Eğer biz uzun erimli politikaları uygulayabilmiş olsaydık, rekabet gücümüzü artırmış olsaydık o zaman işte bu doğrudan orta gelir tuzağı dediğimiz tuzağa düşmezdik. Yani kişi başına gelirde 8 bin dolarlara düştük ve 20 bin dolarlara atlayamıyoruz. Bunu başaran bir, iki ülke var Güney Kore gibi. Ama biz bunu başaramıyoruz. Bu gidişle yüzüncü yılda da kesinlikle başaramayacağız. Umarım ikinci yüzyılda başarabiliriz."

Haber, değiştirilmeden kaynağından otomatik olarak eklenmiştirDeutsche Welle