T24 - Bu yıl ilki düzenlenen "Antalya Kadın Zirvesi"nin sonuç bildirgesinde, Türkiye'de 180 günde öldürülen kadın sayısının 130'a ulaştığı, 2005'ten bu yana ise yaklaşık 4 bin kadının öldürüldüğü vurgulandı.
Gazeteci-yazar Zeynep Oral'ın açıkladığı bildirgede, kadına karşı şiddetin, insan haklarının en ağır şekilde ihlali, ayrımcılık ve insanlığa karşı işlenen suç olduğu vurgulandı. Türkiye'nin, Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi'ni (CEDAW) imzalamasına rağmen, devletin bu konudaki yükümlülüklerini yerine getiremediğine değinilen bildirgede, şu ifadelere yer verildi:
“Türkiye'de her 3 kadından 1'i şiddete maruz kalmaktadır. Fiziksel şiddetle karşılaşan kadınların oranı yüzde 34'tür. Dünya Ekonomik Forumu'nun toplumsal cinsiyet eşitliği verilerine göre Türkiye, eşitliği sağlamakta 134 ülke arasında 126. sıradadır. Son 7 yılda kadın cinayetleri yüzde 1400 artmış, son 6 ayda 26 bin aile içi şiddet olayı yaşanmış, 180 günde öldürülen kadın sayısı 130'a ulaşmıştır. 2005'den bu yana 4 bine yakın kadın, şiddete kurban gitmiştir. Kadına yönelik şiddetin bu denli yaygın ve hızlı bir artış içerisinde olması sadece ekonomik, toplumsal ve kültürel nedenlerle, zihniyet, gelenek, görenekle, eğitimsizlikle ya da dinsel nedenlerle açıklanamaz.”
Bu tabloyu oluşturan temel nedenin bugüne kadar iktidarların politik, ekonomik ve toplumsal ilişkilerde kadına karşı ayrımcılığı ve sömürüyü içselleştirmiş olmalarının belirtildiği bildirgede, karar alma mekanizmalarında kadın bakış açısının yer almaması nedeniyle şiddeti bertaraf edecek bir politika geliştirilemediği vurgulandı.
Anayasada toplumsal cinsiyet eşitliğinin yer almasına karşın, hükümet politikalarında bu eşitliğe muhalefet eden anlayış, söylem ve eylemlerin egemen olduğu savunulan bildirgede, cumhuriyet kazanımlarından ileriye gitmek zamanı olduğu ifade edildi.
Devletten talepler
Antalya Kadın Zirvesi'nin, kadına yönelik şiddeti partiler üstü bir sorun olarak değerlendirdiğinin vurgulandığı bildirgede, şöyle denildi:
“Devlet bu sorunun çözümünü bir devlet politikası olarak benimsemeli ve yaşama geçirmelidir. Kadınlara karşı ayrımcılığı önlemek ve kadınları güçlendirmek için bilim ve araştırma kuruluşları, kadın konusunda çalışan sivil toplum örgütleri ve medya ile işbirliği yapılarak kurumsallaşmış bir devlet politikası oluşturulmalıdır. Bu politikanın ana ekseni Türkiye'de insan hak ve özgürlükleri, kadın-erkek eşitliği, her tür ayrımcılığın giderilmesi, akıl ve bilim yolu olmalıdır. Bu politikada kadına yönelik şiddet salt hukuksal boyutuyla değil, siyasi, ekonomik, sosyal psikolojik ve kültürel boyutlarıyla birlikte ve bütünsel bir yaklaşımla ele alınmalı, toplumsal cinsiyet temelli eşitsizliklerin giderilmesini, ayrımcı uygulamaların önlenmesini, kadına verilen değerin artırılmasını, kadının güçlendirilmesini, eğitim düzeyinin yükseltilmesini, siyasete, ekonomiye ve toplumsal yaşama, daha geniş ve daha aktif olarak katılmasını sağlayacak strateji ve araçlar yer almalıdır.
Bu konuda yapılması gereken TBMM'nin İstanbul'da imzalanan, kadına yönelik şiddet ve ev içi şiddetin önlenmesi ve bunlarla mücadeleye dair Avrupa Konseyi Sözleşmesini ivedilikle çekincesiz olarak onaylamasıdır.”
“Kadın ve Aile Bireylerinin Şiddetten Korunmasına Dair Kanun Tasarısı, TBMM'den bir an önce geçirilmelidir” ifadesinin kullanıldığı bildirgede, şu görüşler dile getirildi:
“Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerin öngördüğü yükümlülükleri yerine getirmelidir. Seçimle gelinebilecek her yere, yüzde 50 kadın kotası konulmalıdır. Her kurum, kadın bakış açısına sahip uzmana sahip olmalıdır. Bu alanda eleman yetiştirmelidir.
Toplumun kadına bakışını ve kadını metalaştıran erkek egemen anlayışı değiştirmeye yönelik bir kültürel dönüşüm sağlanmalıdır. Bu amaçla cinsiyet eşitliği konusunda kamuoyundaki farkındalık artırılmalı, cinsiyet rollerine ilişkin önyargıları değiştirecek düzenlemeler yapılmalı, eğitim ve iletişim faaliyetleri ile toplumun bilinç ve duyarlılığı geliştirilmelidir.
Belediyeler Yasası'nın öngördüğü güvenli sığınma evleri yaşama geçirilme aksi halde cezai yaptırım uygulanmalıdır. Bütün bunlar için genel bütçeden çiddi pay ayrılmalıdır.”
Bildirgede, siyasi partilerden kadın erkek eşitliğini savunmaları ve bu konuyu topluma benimsetmekte öncülük etmelerinin beklendiği bildirildi. 48. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali kapsamında bu yıl ilki düzenlenen, “Antalya Kadın Zirvesi”nde gün boyu, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, CHP milletvekilleri Şafak Pavey ve Gülsün Bilgehan, AK Parti Kadın Kolları Genel Başkanı Güldal Akşit, sümerolog Muazzez İlmiye Çığ'ın da aralarında bulunduğu siyasetçi, gazeteci, sivil toplum kuruluşu temsilcisi kadınlar, kadına şiddetin engellenmesiyle ilgili görüşlerini açıklamıştı.