Gündem

"YARGI MENSUPLARINA SAYGISIZLIK" ANKARA (A.A)

01 Şubat 2011 15:25

-"YARGI MENSUPLARINA SAYGISIZLIK" ANKARA (A.A) - 01.02.2011 - Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, ''Yüksek yargının değerli mensupları da öz eleştirisini cesaretle yapma erdemini göstermelidir. Yıllardır yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı örtüsü altında yüksek yargının içine düşürüldüğü durumu kimsenin savunacak mecali yoktur. Yargı organlarına yapılan seçimleri kimin seçtiği ya da kimin seçildiği gözetilerek bir yerleri ele geçirme planı olarak niteleme, demokrasi anlayışı ile bağdaşmadığı gibi yargı mensuplarına yapılan bir büyük saygısızlıktır'' dedi. Anayasa Mahkemesi üyeliğine seçilen Erdal Tercan'ın and içme töreni, Anayasa Mahkemesi Yüce Divan Salonunda yapıldı. Törene, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Adalet Bakanı Sadullah Ergin, İçişleri Bakanı Beşir Atalay katıldı. Törende konuşan Haşim Kılıç, yargının bir toplumu arındıran, hak ihlalini ortadan kaldıran, güçlü ve zorbalar karşısında güçsüzün ve mağdurun hak arama kapısı olduğunu söyledi. Kılıç, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Bu kapıdan hakkını alamadan, eli boş dönenler, bilinmelidir ki demokratik rejimlerin geleceğini tehdit eden en ciddi tehlike grubunu oluşturur. Tıkanmış, hantal, işlemeyen, çağ dışı bir yargı sistemiyle geleceğe umutla yürüme imkanımız kalmamıştır. Bu sistem, bu büyük ülkeye yakışmıyor. Halkımız yasamadan, yürütmeden ve yargının temsilinden sorunların çözümünü bekliyor. Suçlu aramanın anlamsızlığı açıktır. Bu sorunlara çözüm üretmesi gereken herkes oluşan tablodan sorumludur. Yüksek yargının değerli mensupları da öz eleştirisini cesaretle yapma erdemini göstermelidir. Yıllardır yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı örtüsü altında yüksek yargının içine düşürüldüğü durumu kimsenin savunacak mecali yoktur. Yargı organlarına yapılan seçimleri kimin seçtiği ya da kimin seçildiği gözetilerek bir yerleri ele geçirme planı olarak niteleme, demokrasi anlayışı ile bağdaşmadığı gibi yargı mensuplarına yapılan bir büyük saygısızlıktır. Dün olduğu gibi bugün de her yargı mensubu namusuna emanet edilen görevi onurla sürdürmeye devam edecektir. Yüksek yargının değerli mensupları, önerilen her çözümü 'kaos yaratır' nitelemesiyle peşinen reddetme alışkanlığından vazgeçmelidir. Yargı gücünü vesayete dönüştürerek, bunu yargı bağımsızlığıyla meşrulaştırmaya çalışmanın hukuk devletinde yeri olamaz.'' -DEĞİŞİKLİĞİN GEREKÇESİ YARGIDAKİ SORUNLAR Haşim Kılıç, burada yaptığı konuşmada, onurlu ancak sorumluluk gerektiren Anayasa Mahkemesi üyeliği görevine bugün ant içerek başlayacak olan Prof. Dr Erdal Tercan'ın anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü ilkesini gözeterek görevini sorumluluk bilinci içinde anayasaya, yasaya ve hukuka uygun olarak oluşacak vicdani kanaatlerine göre yerine getireceğine inandığını söyledi. Mahkemeye güç katacağına inandığı Tercan'a yeni görevinde başarılar dileyen Kılıç, ''Çağdaş yorumlarıyla sorun üreten değil, sorun çözen bir mahkeme anlayışına katkı sunacağına, insan haklarına dayalı, demokratik, laik ve sosyal hukuk devletinin tam bir bağımsızlık içinde koruyucusu ve güvencesi olan inancımı belirtmek isterim'' diye konuştu. Kılıç, yargıda yaşanan olağanüstü sorunların anayasa ve yasalarda yapılan zorunlu ve kaçınılmaz değişikliklerin gerekçesini oluşturduğunu ifade etti.  Anayasa değişiklikleriyle ilgili yapılan tartışmalar, eleştiriler ve ortaya konulan demokratik tepkilerin artık geride kaldığını dile getiren Kılıç, yapılan değişiklikleri hayata geçirecek olan uyum yasalarıyla ilgili tartışma ve eleştirilerin yaşandığı bir dönemden geçildiğini kaydetti. Eleştirileri, ortaya konulan demokratik tepkileri anlayış ve sabırla karşılamanın demokratik tavrın vazgeçilmez gereği olduğuna işaret eden Kılıç, ''Hakaret ve şiddet içermeyen her türlü tepki modeli, anayasanın tanıdığı hak ve özgürlüklerin güvencesi altındadır. Bu kapsamda yaşananlardan kaygılanmak değil, demokratik sistemin sağlığına yapılan katkı nedeniyle güven duymalıyız. Muhalefetin, eleştirilerin, şok düşüncelerin, sarsıcı ifadelerin olmadığı bir sistemi demokratik düzenle tanımlamak mümkün değildir'' dedi. Kılıç, demokratik sistemin kendine güvenen, risk alan ve sonuçta sorunlara çözüm üreten bir siyasi rejimin adı olduğunu söyledi. -''ADİL BİR YARGI DÜZENİ İÇİN REFORM''- Yargının asli görevinin gücü elinde bulunduranları hukukun sınırları içine çekmek, onların makul ve ölçülü davranmalarını sağlamak olduğunu ifade eden Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, şöyle dedi: ''Yargının sorunları için önerilen çözüm yollarının konjonktürel dalgalanmalara, değişen ve seçilen kişilerin kimliğine bağlı olarak sürekli revize edilmesi endişeyle izlenmektedir. Bu tutarsızlıkları sürdürenler, hangi düşünce ve öğreti adına yaparsa yapsın adalet ve vicdan olgusuna beslenen güven duygusunu ortadan kaldırmaktadır. Adına karar verilen milletimiz, karşı çıkılan çözüm önerilerinin yerine ne istendiğinin samimiyetle ortaya konulmasının ve bu utanç tablosunun ortadan kaldırılmasının beklentisi içindedir.'' Çözüm önerilerinin hak arama yollarını kolaylaştıran, alternatif sunan, imkan yaratan nitelikleriyle sunulması gerektiğini söyleyen Kılıç, zorlaştıran, biriktiren, süreci uzatan ve sonuçta zaman aşımına sığınan yaklaşımların hukuk devleti anlayışıyla bağdaşmayacağına vurgu yaptı. Kılıç, şunları kaydetti: ''Yargı sistemi yeniden oluşturulurken, iktidarın ve muhalefetin siyasi umut kapısı olmasına imkan verilmeden, evrensel standartlara göre yapılandırma amacı güdülmeli, siyasi düşüncelerdeki farklılıklar sonucu oluşan dostluk ve karşıtlık duyguları, yargısal sorunların çözümlerine yansıtılmadan adil bir yargı düzeni için reformlar hayata geçirilmelidir. Türk hukuk sistemine ilk defa giren bireysel başvuru gibi önemli bir hak arama yolunun bütün ayrıntılarıyla yasal bir düzenlemeye bağlı tutulmasının zorluğu açıktır. Bu konuda oluşacak bazı boşluk ve ayrıntıların Anayasa Mahkemesi iç tüzüğü ve içtihatlarıyla şekilleneceğinin kabulü doğal karşılanmalıdır. Çok süratli ve etkin bir yargı reformu yapılmadıkça bireysel başvurunun başarı şansının oldukça düşük olduğunu da belirtmeden geçemeyeceğim.'' -KARA BİLANÇO Kılıç, dünyada, bireyleri bir araya getiren siyasi ve ideolojik ortaklıklar yerine dil, din, ırk farkı gözetilmeksizin hakları ihlal edilenlerin bir araya gelerek oluşturdukları sivil inisiyatiflerin ortaya çıktığını ve hak ihlalinin yarattığı bu ortaklık duygusunun gücü karşısında hiçbir engelin başarılı olamadığını ifade etti.  Kılıç, demokratik, laik bir hukuk devletinin kaderinin, hak ve özgürlüklerin önündeki engellerin kaldırılmasına bağlı olarak şekillendiğini dile getirdi. Yargı sürecindeki hak arama özgürlüğünün hayati önem taşıdığını vurgulayan Kılıç, yargı öncesi, yargı aşaması ve yargı sonrası için önerilen çözüm yollarının hukuk sınırları içinde tartışılması gerektiğinin altını çizdi.  Haşim Kılıç, Anayasa değişiklikleri sonrasında uygulamaya geçecek olan ombudsmanlık sisteminin fiil ve işlemler yargıya intikal etmeden önce sorunların çözümünde kuşkusuz olumlu etkileri olacağını belirterek, ''Hak ihlallerinde yargı öncesi alternatif çözümlerin acilen çoğaltılması, yargının yükünü önemli ölçüde azaltacaktır'' dedi.   Yargı süreci içinde en sorunlu aşamanın yüksek yargıda yapılan temyiz incelemesi olduğunun herkes tarafından bilindiğini ifade eden Kılıç, ''2010 yılında 20 bine yaklaşan, 2014 yılında 50 bini aşacağı tahmin edilen zaman aşımına uğramış dosya sayısı, bir türlü hayata geçirilemeyen bölge adliye mahkemeleri, yaşanan adli tıp ve bilirkişi faciaları, uzun süreli yargılama nedeniyle tutukluluk konusunda sınır getiriliyor görüntüsü altında 10 yılı 'makul süre' diye kabul eden usul yasaları, yüksek yargıda başsavcılıklar dahil temyiz incelemesi bekleyen milyonlarca dava dosyası adil yargılama konusunda Türk yargı sisteminin içinde bulunduğu durumu ortaya koyan kara bir bilançodur. Bu tabloyla mahkeme kapısında hak arayan vatandaşların vicdanlarını sakinleştiremezsiniz'' diye konuştu. -''ANAYASA MAHKEMESİ KANUN TASARISI HAKKINDA DEĞERLENDİRME YAPAMAM''- Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, Anayasa'nın 90. maddesinde temel haklar konusunda milletlerarası anlaşmalarla ulusal yasa arasındaki farklı düzenlemelerde uluslararası anlaşmaların esas alınacağına ilişkin kuralın imkanlarından halkın yoksun bırakıldığını belirterek, hem yerel mahkemelerin hem temyiz makamlarının bu kuralı uygulamamak için ciddi direnç gösterdiğini söyledi. Kılıç, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde (AİHM) adil yargılama hakkının ihlali konusunda Avrupa Konseyi üyesi 47 ülke arasında Türkiye'nin ilk sırada yer aldığına dikkati çekti.  Kılıç, yargı sisteminde yaşanan olumsuzlukları ortadan kaldıracak, özgürlük ekseninde yükselen uluslararası insan hakları uygulamalarını ulusal referansa dönüştürecek bir yargı reformu yapılmadıkça hukuk devleti ilkesinden söz edilemeyeceğini vurguladı.  Anayasa Mahkemesi'nin Kuruluş ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısında yer alan bireysel başvuruya ilişkin esas ve usullerin bazı yüksek yargı mensuplarınca eleştirilerek, tepkilerine neden olduğunu anımsatan Kılıç, ''Görüşülmekte olan bu yasa hakkında konumum gereği bir değerlendirme yapmam mümkün değildir'' dedi. Yanlış bilgi sonucu gerçeği yansıtmayan eleştirilere karşı dünyadaki uygulamalardan örnekler vermenin zorunlu hale geldiğini anlatan Kılıç, bireysel başvuruları karara bağlamak üzere 2 başkanvekili başkanlığında 4'er üyenin katılımıyla 2 bölüm oluşturulduğunu, en geç 2 yıl içinde şikayetlerin kabul edilmeye başlamasının öngörüldüğünü söyledi. Mahkemenin hazırlıklara hızla başladığını bildiren Kılıç, bireysel başvurunun hukuksal altyapısının oluşturulması için başta AİHM olmak üzere konunun uzun süredir uygulandığı Almanya, İspanya ve Güney Kore'ye yargıç gönderildiğini, hazırlanan raporların ilgili makamların takdirine bırakıldığını kaydetti.  -''SÜPER TEMYİZ MAKAMI'' ELEŞTİRİSİNE YANIT- Bireysel başvurunun, kısmen farklılıklar gösterse de temel haklar esasında 40'tan fazla ülkede benzer şekilde uygulandığını belirten Kılıç, temel hak ve özgürlükleri güvence altına almanın Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne taraf devletlerin yükümlülüğüne bırakıldığını anlattı. Kılıç, temel hak ihlallerinin önlenmesinin öncelikle Türkiye'deki tüm idare ve yargı mercilerinin birinci görevi olduğunu dile getirerek, şunları söyledi:  ''Söz konusu hak ihlallerinin önlenmesinde bu kurumlar Anayasa Mahkemesi'ne göre daha etkin konumdadırlar. Anayasa'ya göre bireysel başvuru, temel hak ve özgürlüklerinin ihlal edildiğini öne süren bireylerin tüm yargı yollarını tükettikten sonra başvurabilecekleri ikincil nitelikte olağanüstü bir kanun yoludur. Temel haklara ilişkin olmayan mahkeme kararlarının Anayasa Mahkemesi'nce incelenmesi söz konusu olamaz. Maalesef mahkeme kararlarının tamamının Anayasa Mahkemesi'nce denetleneceği gibi gerçekle hiçbir ilgisi olmayan bir izlenim yaratılmaya çalışılması üzüntüyle izlenmektedir. Bireysel başvuru, itiraz, istinaf ya da bir temyiz yolu değildir. İtiraz ve temyiz yolunda gözetilmesi gereken konular hakkında Anayasa Mahkemesi'nin inceleme yapması düşünülemez. Esasen Anayasa bunu açıkça hesaplamış olduğundan bu tür başvuruların incelenmeden reddedileceği açıktır. Anayasa Mahkemesi'nin 'süper temyiz makamı' biçiminde nitelendirilmesi bilgi eksikliğinden kaynaklanmıyorsa, bireysel başvuru yolunu etkisiz ve sonuçsuz bırakma gayretinin bir sonucu olarak değerlendirilmektedir. Temyiz incelemesinde kanunların doğru anlaşılması ve uygulanması gerekirken, bireysel başvuruda yargı kararının neden olduğu temel bir hakkın ihlali aranacaktır. Anayasa Mahkemesi'nin temel hak odaklı bu denetimi kendi uzmanlık alanına ilişkin sınırlı ve teknik bir nitelik arz etmektedir.''  Almanya Anayasa Mahkemesi'ne 2009 yılında 6 bin 308 bireysel başvuru yapıldığını, bu başvuruların 5 bin 782'sinin mahkeme kararlarına karşı yapıldığını, ancak 138 kararın hak ihlaline neden olduğu gerekçesiyle ihlal edildiğini anlatan Kılıç, İspanya'da ise bireysel başvuruya konu olan 6 bin 885 mahkeme kararından 59'unun hak ihlali nedeniyle iptal edildiğini söyledi. Kılıç, dünyadaki örneklerine bakıldığında bireysel başvuru sonucu yapılan incelemede hak ihlalinin saptanması halinde yargı kararının ya iptal edildiğini ya da hak ihlalinin sonuçlarıyla birlikte ortadan kaldırılması için yargılamanın yenilenmesinin istendiğini anlattı. Haşim Kılıç, hak ihlalinin bu yollarla ortadan kaldırılmasına imkan olmaması halinde ise tazminata hükmedilebildiğini ifade etti.  Bireysel başvuruyu kabul eden Anayasa mahkemelerinin etkin denetim gerçekleştirmesi gerektiğini, aksi takdirde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin bu yolu yok sayarak başvuruları kabul edeceğini belirten Kılıç, hak ihlallerini sadece tespit ederek, hiçbir sonuca bağlanmayan Anayasa Mahkemesi'nin anlamsızlığı ve etkisizliğinin açık olduğunu kaydetti. Kılıç, sözlerini şöyle tamamladı:  ''Bireysel başvuru, tüm yargı organlarını kuşatarak, adil yargılama konusunda daha duyarlı davranmalarını sağlayacak önemli bir denetim yolu olacaktır. Getirilen bu olağanüstü kanun yolunun halkımızın ihlal edilen haklarına adil sonuçlar öngörerek, insanlık onurunu yücelteceğine olan inancımı bir kez daha belirtmek istiyorum. Hak ve özgürlükler artık evrenseldir. Onları derinleştirmek, tehditler karşısında savunmak Anayasa mahkemelerinin temel görevidir. Anayasa yargısının özü ırk, renk ve inancı ne olursa olsun insan olma ortak paydasına sahip herkesin onurunu yüceltmektir. Bu kutsal görevi başarıyla yürütebilmek ancak tarafsız ve adil kalmayı becerebilen yargıçların varlığıyla mümkündür.''  Kılıç'ın konuşmasının ardından Tercan yemin etti. Yemin eden Tercan'a kisvesini Anayasa Mahkemesi Başkanı Kılıç giydirdi. Tercan daha sonra Cumhurbaşkanı Gül, TBMM Başkanı Şahin, Başbakan Erdoğan ve diğer protokolün tebriklerini kabul etti.  Törenin ardından Cumhurbaşkanı Gül ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin, Anayasa Mahkemesi Başkanı Kılıç ile makamında bir süre sohbet etti.