-"STATÜKONUN KİBİRLİ MENSUPLARI HALKI İKNA EDEMEMEKTEDİR" ANKARA (A.A) - 18.10.2010 - Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, tüm toplumlarda özgürlük, demokrasi ve daha çok hukuk isteklerine ilişkin güçlü sesler yükseldiğini belirterek, ''Buna cevap veremeyenler yıkılıp gitmektedir. Değişime karşı çıkan, çağın nabzını tutamayan statükonun kibirli mensupları artık halkı ikna edememektedir'' dedi. Kılıç, Anayasa Mahkemesi üyeliğine Sayıştay kontenjanından seçilen Hicabi Dursun ile Türkiye Barolar Birliği kontenjanından seçilen Celal Mümtaz Akıncı'nın yemin töreninde yaptığı konuşmada, bireyin doğuştan ve sadece insan olmasından dolayı sahip olduğu temel hak ve özgürlüklerini korumanın Anayasa Mahkemesinin asli görevi olduğunu ifade etti. Anayasa yargısının özünün ırk, renk ve inancı ne olursa olsun, insan olma ortak paydasına sahip herkesin var olan onurunu yükseltmeyi gerektirdiğini belirten Kılıç, bu görevi başarıyla yürütebilmenin ancak adil ve tarafsız kalmayı becerebilen yargıçların varlığıyla mümkün olduğunu vurguladı. ''Anayasa yargısı hak ve özgürlüklerin güvencesidir'' diyen Kılıç, şunları söyledi: ''Bu yargı, gücü elinde bulunduranlara ölçülü ve makul olmayı öğretir, güçlüleri hukukun içine çekerek bireyi koruma altına alır. Çoğulcu, katılımcı, insan onuru ve hukukun üstünlüğü temeline oturan, dinsel ve etnik dogmalardan arınmış, değişime açık, toplumun değerleriyle bütünleşmiş, farklılıkları uzlaştıran anayasalar bir toplumun hayat sigortasıdır. Tüm toplumlarda özgürlük, demokrasi ve daha çok hukuk isteklerine ilişkin güçlü sesler yükselmekte, buna cevap veremeyenler yıkılıp gitmektedir. Değişime karşı çıkan, çağın nabzını tutamayan statükonun kibirli mensupları artık halkı ikna edememektedir. Anayasaların ve anayasa mahkemeleri üyelerinin toplumun bu istekleri karşısında kayıtsız kalması düşünülemez. Bizler, vereceğimiz kararlarla bu alanları genişleterek insanca yaşama arzusuna destek vermek zorundayız. Zira, özgürlük ve demokrasinin tadına varmış insanları susturabilmek, ancak zorba devletlerin işi olmuştur. Devletin asıl görevi, yükselen bu sesleri susturmak değil, farklı sesleri ahenkli hale getirerek, maskeli ve ikiyüzlü bir ahlakın oluşmasına engel olmaktır. Irkı ve rengi ne olursa olsun, inansın inanmasın, insan olma onuruna sahip herkesi devlet kucaklamak zorundadır. Hukuk dışı yollarla bu isteklere karşı koyan devletlerin, güç ve itibar kaybetmekten başka bir kazancı olmayacaktır.'' -''DEMOKRATİK SİSTEM TEHDİTLE KORUNMAZ''- Haşim Kılıç, güçlü devletin ''kendini koruma hakkı'' anlayışının arkasına gizlenerek bireylerin hak ve özgürlüklerini yok etme girişiminin ''meşru müdafa'' zeminine de oturtulamayacağını, devletle birey arasındaki güç dengesizliğinin buna asla izin vermeyeceğini söyledi. Özgürlük, demokrasi, sevgi ve barış temeli yerine, otoriter devlet anlayışının düşman üretmekten başka bir sonuç doğurmayacağını ifade eden Kılıç, ''Demokratik sistemi meydan okuyarak, halkı tehdit ederek koruma imkanı da yoktur'' diye konuştu. Demokratik ülkelerin, gücünü daima özgürlüklerden aldığını hatırlatan Kılıç, ''Devleti güçlü, ancak özgürlüklerini doya doya yaşamamaktan dolayı halkı mutsuz olan bir ülkenin varlığının anlamsızlığı açıktır. Bu mutsuzluğun toplumsal bir öfkeye dönüşmesi de kaçınılmazdır'' görüşünü ifade etti. Demokrasi ve özgürlüklerin artık evrensel olduğunu hatırlatan Kılıç, bu değerleri derinleştirmek, kökleşmesine katkıda bulunmak ve tehditler karşısında savunmanın Anayasa Mahkemelerinin temel görevi olduğunu vurguladı. Bu evrensel değerlerin tüm insanlığın gönül birliğini ve bütünlüğünü sağlayacak etki ve öneme sahip olduğunu dile getiren Kılıç, şöyle devam etti: ''Uygarlıkları çatıştırarak değil, onları buluşturarak birlikteliğimizi kurabiliriz. Farklılıkları değiştirmeye, dönüştürmeye veya kendimize benzetmeye çalışmadığımız sürece bu hedefi yakalamak hayal değildir. Nitekim, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Yunanistan'la ilgili verdiği bir kararında 'Demokratik ve çoğulcu toplumla bütünleşen bir ülkenin yetkililerine düşen görev, çoğulculuğu yok ederek gerginlik nedenini ortadan kaldırmak değil, farklı grupların birbirlerine karşı hoşgörülerini artırmaktır' diyerek birlikte yaşamanın formülünü vermiştir. 'Kendi özgürlüklerimiz ne kadar önemli ise başkalarının özgürlükleri de o kadar önemlidir' duyarlılığı ve ve bilinci, toplumsal çatışmayı önleyecek yegane formüldür. Bu bağlamda her ülke kendi gerçekleri ile dünya gerçeklerini örtüştürmek zorundadır. Düşmanca duygulardan, öfkeden, kinden arınmış, barışın ve sevginin hakim olduğu bir dünyayı gelecek kuşaklara teslim etmek istiyorsak, herkesin hayat tarzına, düşüncesine,inancına, farklılığına ve varlığına saygı göstererek, insanlık onurunu yüceltmek, korumak ve kollamak zorundayız. Zira, tüm dünyada eksik ya da fazla hayata geçirilen tüm hak ve özgürlüklerin üzerini kazıdığınız zaman altından insanlık onuru çıkar. Bunu korumak ve kollamak ise başta anayasa mahkemeleri olmak üzere herkesin değişmez bir görevidir.'' Kılıç, konuşmasının sonunda yeni üyelere başarılar diledi ve törene katılanlara teşekkür etti. Haşim Kılıç'ın konuşmasının ardından yeni üyeler Dursun ve Akıncı ant içti. Daha sonra Anayasa Mahkemesi Başkanı Kılıç, Dursun ve Akıncı'ya kisvelerini giydirdi.