Gündem

"KRİZİN BEDELİNİ BİZ ÖDEDİK" ANKARA (A.A)

03 Ocak 2011 18:20

-"KRİZİN BEDELİNİ BİZ ÖDEDİK" ANKARA (A.A) - 03.01.2011 - Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, ister Kuzey-Güney, ister Doğu-Batı şeklinde olsun, dünyadaki her türlü kutuplaşmaya karşı olduklarını belirterek, "Vizyoner diplomasimizin esası, küresel düzenin, içselleştirici, katılımcı, eşitlikçi ve kuşatıcı olmasıdır" dedi. Sheraton Oteli'nde Türkiye'nin yaklaşık 180 büyükelçisini bir araya getiren Üçüncü Büyükelçiler Konferansının açılışında konuşan Davutoğlu, Türkiye'yi küresel düzende çok daha görünür bir ülke yaptıklarını söyledi. Türkiye'nin uluslararası kurumların birçok komisyonuna başkanlık yaptığını, nükleer krizin çözümünde etkin rol üstlendiğini dile getiren Davutoğlu, "Gerekirse yine üstleneceğiz. Bir krizin bedelini biz ödüyorsak, o krizin çıkmaması için üstlendiğimiz rolleri kimse tartışmamalı. Geçmişte ödedik" diye konuştu. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ne (BMGK) önümüzdeki 10 yıl içinde tekrar aday olma yolunda talimat verdiğini kaydeden Davutoğlu, muhataplarının kendisine "Tekrar ne zaman aday olacaksınız" sorusunu yönelttiklerini anlatarak, "Çünkü biliyorlar ki Türkiyeli bir BMGK, krizlere çok daha doğru ve etkin bir yaklaşım sergileyecektir. Çünkü biliyorlar ki Türkiye, BMGK'da hem ait olduğu ittifakın çıkarları perspektifinde bakacaktır, ama onun da ötesinde insanlığın vicdanını temsil edecektir. Çünkü biliyorlar ki Türkiye, bu tecrübeyle etrafındaki bütün krizlere çözüm bulabilecek potansiyele sahiptir. Biz bunu son iki yıl içinde gösterdik. Çok iddialı bir şekilde şunu söylüyorum: 2008'de bu üyelik için 153 oy almıştık, rekor bir oy almıştık. Bugün girsek çok az istisnayla bütün ülkelerin oyunu alabiliriz. Çünkü biz bu sınavdan son derece başarılı bir şekilde geçtik" dedi. 13-14 Mayısta 50 ülkenin bulunduğu "en az gelişmiş ülkeler zirvesi"ne ev sahipliği yapacaklarını hatırlatan Davutoğlu, 10 yıl boyunca da bu grubun dönem başkanlığını yürüteceklerini kaydetti. Davutoğlu, bu 10 yıl boyunca "ihmal edilmiş, geri bıraktırılmış" ülkelerin adalet arayışındaki sözcülüğünü Türkiye'nin yapacağını belirterek, "İster Kuzey-Güney, ister Doğu-Batı şeklinde olsun, dünyadaki her türlü kutuplaşmaya karşıyız. Vizyoner diplomasimizin esası, küresel düzenin, içselleştirici, katılımcı, eşitlikçi ve kuşatıcı olmasıdır. Biz böyle bir küresel düzenin sözcüsü olmak durumundayız" dedi. G-20 zirvelerinde Türkiye'nin bir ekonomik başarı hikayesi olarak gündeme getirildiğini ifade eden Davutoğlu, G-20'de daha da aktif olacaklarını belirterek, "Biz Cumhuriyetimizin 100. yılında Türkiye'yi 10 büyük ekonomi arasına sokmak istiyoruz. Onun için ilgi alanlarımız artık siyasal sorunlarla sınırlı kalamaz. İlk 10'a girmemiz için 2 trilyon dolarlık gayri safi milli hasılaya ulaşmamız lazım" diye konuştu. Bu GSMH'ya ulaşmak için ne kadar enerjiye ihtiyaç duyulacağını hesaplatmakta olduklarını dile getiren Davutoğlu, Türkiye'nin bütün enerji politikalarının en önemli aktörlerinden birisi olmak durumunda olduğunu söyledi. Diplomasinin artık sadece siyasal alanla sınırlı olmadığını ifade eden Davutoğlu, "Enerji diplomasisinde yoksanız siyasi etkiniz de sınırlı. Dünya iklim değişikliğinde, ılıman kuşakta en fazla etkilenen ülke bizsek, dünya iklim değişikliğiyle ilgili sorunlarla biz de ilgileneceğiz" dedi. -TÜRKİYE'NİN JEOPOLİTİK ÖNEMİ- Davutoğlu, Soğuk Savaş döneminde Türkiye coğrafyasının Sovyetler Birliği'ni ya da Varşova Paktı'nı sıcak denizlere indirmemek için jeopolitik önem taşıdığını kaydederek, artık bu coğrafyayı pozitif bir gündemle kullanmak istediklerini, enerji hatlarının ve Pekin-Londra, Basra-Londra, Körfez-İstanbul hızlı tren hatlarının geçtiği bir coğrafya yapmayı amaçladıklarını kaydetti. Bakan Davutoğlu, "Dünya ekonomik geleceğinde ne konu varsa biz ilgiliyiz. Onun için bundan sonra bizim bakanlığımızdaki ekonomi birimleri, siyasal birimlere göre ikincil bir kategoride olmayacak. Birlikte eşit kategoride, belki de daha etkin, en değerli, en aktif diplomatlarımızın çalıştığı birimler olacak" dedi. Samuel Huntington'un "Medeniyetler Çatışması" tezine de atıfta bulunan Davutoğlu, tezin ilk ortaya atıldığı dönemde bir akademisyen olarak bu tezde yer alan Türkiye imajına tepki gösterdiğini kaydederek, "Biz parçalanmış yırtık bir ülke değiliz. Parçalanan dünyaları birleştirecek olan bir ülkeyiz. Doğuyla Batı arasında kimlik krizi geçiren ülke değiliz. Orta Asya'ya gittiğinde Kaşgarlı Mahmut'un Divan-ı Lügatit Türk'ünden konuşabilen, Brüksel'e gittiğinde AB'nin esaslarını tartışabilen, Şam'a gittiğinde, Bağdat'a gittiğinde Bağdat tarihi üzerine konuşabilen, Afrika'ya gittiğinde Afrikayi Osmani'den bahsedebilen bir ülkeyiz" diye konuştu. Türkiye'nin yeniden şekillenen küresel kültürün "yapışkanı, tutkalı" olduğunu anlatan Davutoğlu, Türkiye'nin bu ülkeleri bir araya getiren akil ülke olmak durumunda olduğunu, bu kültürlerden birisi tarafında yer alan ülke olmadığını vurguladı. Gelecek küresel kültüre en özgün katkıyı sağlayacak aydın ve devlet adamlarının Türkiye'den çıkacağına inandığını kaydeden Davutoğlu, "Ama bunun için öncelikle bize yerleştirilmek istenen (tabirimi mazur görün) aşağılık kompleksini, yıkmak zorundayız. Bize biçilen rolleri, bize biçilen elbiseleri dar gördüğümüzü dünyaya ilan etmek zorundayız. İsterse buna eksen kayması tartışması densin isterse başka türlü. Tarih sahnesine biz çıktığımızda bizimle birlikte bir tarih konuşacak. Bütün kadim konuşacak, bütün modernite konuşacak" diye konuştu. Küresel bir düzenden en çok istifade edecek ülkenin Türkiye olduğunu işaret eden Davutoğlu, kürsel bir düzene en çok katkı sağlayabilecek ülkelerden birinin de Türkiye olduğunu belirterek, "Onun için biz etrafımızda kriz istemiyoruz. Bizim için komşularımız demek, ortak bir tarihi paylaştığımız ortak kültür havzalarımız demektir" dedi. Türkiye'nin yakın havzalarda daha etkin bir rol alması sonucu bazı çevrelerin "Türkiye'nin geleneksel ittifak sistemlerinden çıkmakta olduğunu söylediğini hatırlatan Davutoğlu, Türkiye'nin, NATO'nun politikalarında eskiye oranla çok daha aktif ve görünür olduğunu kaydetti. NATO'da daha da etkili olacaklarını belirten Davutoğlu, şunları söyledi: "Ama NATO'yu biz soğuk savaşta olduğu gibi karşı bir kutbun dengeleyici bir savunma örgütü olarak görmüyoruz. Küresel düzenin etkin halde kurulmasını sağlayabilecek, dünyanın en etkin, en iyi organize olmuş, krizlere, çatışmalara doğrudan müdahale edebilecek bir örgüt olarak telakki ediyoruz. Onun için NATO üzerinden tekrar cephe ülkesi psikolojisi içine sokulmak istemiyoruz. Aksine NATO'ya yeni ve güçlü bir misyon vererek, uluslararası güvenliğin temel örgütlerinden biri haline gelmesini istiyoruz. Ama hiçkimsenin de NATO'yu düşman görmesini istemiyoruz. -"BİZİ AÇMAZA SOKMAYA ÇALIŞMAYIN" Son 8 yılda yapılan reformların güvenlik temelli değil özgürlük temelli bir demokrasi anlayışıyla gerçekleştirdiğini dile getiren Davutoğlu, bu anlayışın omurgasını da AB politikalarının oluşturduğunu kaydetti. Kimsenin AB politikalarını ihmal ettiklerini söyleyemeyeceğini dile getiren Davutoğlu, "olmazı olur yaparak" en zor fasıllardan biri olan çevre ve gıda güvenliği faslını açtıklarını belirterek, çok kolay fasılların açılamamasının ise Türkiye'deki siyasi irade eksikliğinden kaynaklanmadığını, bunun nedeninin bazı AB ülkelerinin siyasi engellemelerinden kaynaklandığını ifade etti. Bazı AB ülkelerinin iç politik nedenlerle, bazı ülkelerin ise Kıbrıs'ı öne sürerek bu engellemeleri ortaya koyduğunu vurgulayan Davutoğlu, "Bizi AB ile Kıbrıs açmazı içine kimse sokmaya çalışmasın. Bu Türkiye'nin tanınmaması demektir. Ne zaman bizi çıkmaza sokmaya çalışılırsa ve o açmazda bizim istemediğimiz tercihleri yapacağımız düşünülüyorsa, hep yanılmışlardır ve yanılacaklardır. İstemediğimiz hiçbir tercihi kimse bize yaptıramaz. Dolayısıyla Türkiye'nin önüne 'AB mi Kıbrıs mı' diye bir tercihi, makul olanlar, akil olanlar böyle bir tercihi bizim önümüze getirmemelidir. Uluslararası çıkarları söz konusu olduğunda, Türkiye zor şartlarda, gerektiğinde en beklenmeyen kararları alabildiğini göstermiştir ve alır da" dedi. AB içinde Türkiye'ye destek çıkan dost ülkelerin, Türkiye ile AB'nin ne kadar büyük bir küresel aktör olacağını "diğerlerine, anlamayanlara" anlatmaya çalıştıklarını kaydeden Davutoğlu, bir gün bu konunun daha doğru anlaşılacağını umut ettiklerini belirtti. 2010'da komşu ülkeler ve bölgelerle entegrasyon, barış ve istikrar kurma çabası içinde olduklarını dile getiren Davutoğlu, yüksek düzeyli stratejik işbirliği konseylerinin iki yıl içinde çevre bölge ve komşularla en etkili politika aracı haline geldiğini ifade etti. Irak, Suriye, Yunanistan, Rusya, Lübnan, Libya ve Azerbaycan'la bu yapıları kurduklarını anlatan Davutoğlu, Ukrayna ve Bulgaristan'la da kurma aşamasında olduklarını vurguladı. Davutoğlu, komşularla ve çevre bölgelerdeki kritik ülkelerle beraberce geleceği şekillendirme amacı güttüklerini de belirterek, şunları kaydetti: "Biz, bir şey şekillendirip de onlara empoze ediyor durumunda olmayalım. Ya da başkalarının şekillendirdiği birşeyi bize empoze ediliyormuş durumunda olmayalım. Birlikte oturalım birlikte şekillendirelim. Onun için, bu Yeni Osmanlı tartışmaları başladığında tepki gösterdik, tepki göstermeye devam edeceğiz. Türkiye Cumhuriyeti bir ulus devlettir. Bu niteliğiyle çevredeki bütün ulus devletlerle eşit haklara sahiptir. Hiç kimseye hükmetme düşüncesinde değildir, hiç kimsenin hükmüne tabi olmak durumunda da değildir." Türkiye'nin kendisini çevresindeki en küçük ülkelerle dahi eşit gördüğünü vurgulayan Davutoğlu, küresel vizyon ve vizyoner diplomasinin bunu zorunlu kıldığını belirterek, serbest vize ve serbest ticaret uygulamalarını çevre bölgelere yayacaklarını dile getirdi. Üçlü ve dörtlü mekanizmalar kurduklarına ve bu mekanizmaları yaygınlaştıracaklarına işaret eden Davutoğlu, ekonomik etkileşime ve kültürel uyuma dayalı bölgesel düzen arayışlarını, güçlendirerek devam ettireceklerini ifade etti. Bir küresel düzen perspektifleri olduğunu ve bunun kapsayıcı, kuşatıcı, eşitlikçi bölgesel düzen anlayışı olduğunu belirten Davutoğlu, "Bunlarla çevremizi bir barış ve istikrar alanı haline dönüştürmek istiyoruz. Türkiye'nin dünyadaki imajını değiştirirken, krizlerle anılması bakımından olumsuz bir imaja sahip olan Balkanların, Kafkasların ve Ortadoğu'nun da imajını değiştirmeye kararlıyız. Onlarla birlikte bu bölgelerin dünya düzenine katkıda bulunan bölgeler olmasına önem veriyoruz" diye konuştu. -DIŞ TEMSİLCİLİK SAYISI ARTIYOR- 2010'da Türkiye'nin daha az temsil edildiği bölgelerle ilgili de çalışma başlattıklarını belirten Davutoğlu, Afrika'da 8 büyükelçinin aktif olarak göreve başladığını, 8 büyükelçiliğin kurulma aşamasında olduğunu, 2 büyükelçilikle ilgili de hukuki sürecin tamamlanma aşamasına geldiğini kaydederek, böylece toplam 18 büyükelçiliğin devreye girmiş olacağını söyledi. Latin Amerika'daki temsilciliklerin sayısını da artırdıklarını kaydeden Davutoğlu, Orta Amerika'da en az iki ya da üç büyükelçilik açacaklarını, Güneydoğu Asya'da da bir veya iki büyükelçilik için çalışma başlattıklarını ifade etti. Uluslararası örgütlere daha etkin şekilde katılmaya devam edeceklerini anlatan Davutoğlu şöyle konuştu: "Sizinle paylaşmak istediğim bir başka soru da şu: Bütün bu iddialı vizyonu ortaya koyduğumuzda, küresel alanda etkin, kendi stratejik bağlarını tahkim etmiş, güçlendirmiş, bölgesel politikaları belirleyici, yeni açılımlar yapan bir Türkiye resmi çizdiğimizde, ilk gelen soru 'Peki bunu yapabilir miyiz? Dışişleri Bakanlığının kadroları bunu yapmaya yeterli mi? Türkiye'nin gücü bunu gerçekleştirmeye yeter mi? Bu sürdürülebilir bir politika mı?'  Şunu söyleyeyim: Bu sürdürülebilir bir politika değildir sadece, hem sürdürülebilir bir politikadır hem de zaruri bir politikadır. Tarihin gerekliliklerini yerine getirmek gerekiyorsa, o gereklilikler için sürdürülebilir bir politika tartışması olmaz. Devlet o devlettir ki, o gerekliliği yerine getirir ve onu sürdürülebilir bir politika haline getirir. Hedefimiz de o, devlet olarak hükümet olarak bunların sürdürülebilir politikalar haline dönüşmesini sağlamak. İnsan kaynaklarını güçlendirmek, bakanlığımızı güçlendirmek." Dışişleri personelinin bulundukları ülkelerde ve Türkiye'de fedakarane çalıştıklarına işaret eden Davutoğlu, Afrika'da büyükelçilik açma kararının siyasi iradeyle alındığını, ama bu zor görevi uygulamanın fedakar büyükelçilere düştüğünü belirtti. "Siz akil bir ülkenin akil büyükelçilerisiniz" diyen Davutoğlu, büyükelçilerin bulundukları ülkede en aktif beş büyükelçi arasına girememeleri durumunda hedeflenen vizyonun gerçekleştirilemeyeceği uyarısını yaptı. Bakanlık teşkilat yasasını yenilediklerini ve yeni genel müdürlükleri ve yardımcılıkları oluşturduklarını anlatan Davutoğlu, İngiltere'nin dünyada 260 temsilciliği ve 5 bin 700 diplomatı bulunduğunu, Türkiye'nin şu anda 203 yeni açılacaklarla 214 temsilciliği ve bin 500 diplomatı olduğunu belirterek, "Önümüzdeki 10 yıl içinde bizim İngiltere veya o ölçekte ülkeler seviyesinde diplomat kapasitemizi artırmamız lazım ki, bu iddialı hedefleri gerçekleştirebilelim" dedi. İstanbul'da BM barış ünitesi kurmaya kararlı olduklarını kaydeden Davutoğlu, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş'la konuştuğunu ve İstanbul'da bir BM ve uluslararası örgütler adası oluşturulmasını düşündüklerini anlattı. Dış politika vizyonunun hayata geçirilmesinde kurumlararası koordinasyonunun önemini de vurgulayan Davutoğlu, Türkiye'nin son 8 yıldaki diplomatik aktivitesinin arkasındaki en büyük gücün siyasi istikrar ve bakanlıklar arasında sağlanan koordinasyon olduğunu dile getirdi.       Kamuoyu desteğine de değinen Davutoğlu, vatandaşların büyük bir Türkiye arzuladığını belirterek, "Bu millet acziyete tahammül edemez. Hele hele devletin acziyet göstermesine hiç tahammül edemez. Bu milletin zihnindeki devlet hem kadirdir hem kudretlidir, hem merhametlidir hem de hiçbir zaman zeval görmemesi gereken bir olgudur" diye konuştu.  Toplantının Ankara'nın ardından Erzurum'da devam edeceğini anımsatan Davutoğlu, gelecek yılki toplantıyı Edirne'de düşündüklerini belirterek, bu heyecanı ülkenin her yanına yayacaklarını ifade etti. -FERİDUN SİNİRLİOĞLU- Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Feridun sinirlioğlu da yaptığı konuşmada, "tarihin hızlandığı" bir dönemde yaşandığını söyledi. Küresel barış ve istikrara yaptığı katkılar sonucu Türkiye'den beklentilerin de arttığını ifade eden sinirlioğlu, Türkiye'nin artık düzen kurucu ülkeler arasında yerini aldığını kaydetti. Dış politikadaki öncelik ve hedeflerin kamuoyuna doğru ve iyi anlatılması gerektiğini vurgulayan Sinirlioğlu, bu nedenle geçen yılki toplantının ardından bakanlık yetkililerinin illeri dolaşarak dış politika vizyonunu halkla ve sivil toplum örgütleri temsilcileriyle paylaştığını ve halkın düşüncelerinin alındığını ifade etti.