-"EKONOMİDE 3'LÜK DÖNEMİ" KOCAELİ (A.A) - 04.04.2011 - Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Yönetim Kurulu Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, Türkiye'nin 2010'da büyümede, yatırımda ve istihdamda 3 önemli başarı elde edip tarihi rekorlar kırdığını belirterek, ''Ben bunu şöyle tarif ediyorum; ekonomide 3'lük atmaya başladık biz'' dedi. Hisarcıklıoğlu, Ekonomi Gazetecileri Derneğince (EGD) Kocaeli'nde düzenlenen Kartepe Ekonomi Zirvesi'nde, ''Değişen dünyaya hazırlanalım, 2011'i reform yılı yapalım'' başlıklı sunumla Türkiye ekonomisini değerlendirdi. Türkiye'nin 2009'da dünyada en hızlı daralan ilk 10 ülke içine girdiğini, ancak 2010 yılında dünyada en hızlı büyüyen ilk 5 ekonomi içinde yer aldığını dile getiren Hisarcıklıoğlu, krizde ekonomisi küçülmeyen, büyümeye devam eden ülkelere işaret ederek, ''İnşallah hedefimiz oraya gelmek'' dedi. Krizde Çin, Endonezya Hindistan ve Polonya'nın büyüdüğünü, Türkiye'nin kriz öncesi üretim düzeyini yakalayan 24 ülke içinde 9. sırada bulunduğunu anlatan Hisarcıklıoğlu, ''3 önemli başarı elde ettik bu dönemde... Büyümede, yatırımda, istihdamda 2010 yılında tarihi rekorlar kırdık. Ben bunu şöyle tarif ediyorum; ekonomide 3'lük atmaya başladık biz. Hani basketboldaki 3'lükler gibi biz de ekonomide aynı basketteki gibi üçlükler atıyoruz. Fakat bir şartımız var, sahamız düzenli hale getirildiği takdirde... Türk özel sektörü olarak üçlük atmaya başladık, üçlük atmaya da devam etmek istiyoruz. Çünkü bir hedefimiz, idealimiz var. İdealimiz, 12 yıl sonra ülkemizi dünyanın en büyük ilk 10 ekonomisi arasına sokmak, en zenginler arasına girmek...'' diye konuştu. Bunun Türkiye açısından sevindirici olduğunu ancak, en çok sevindiren noktanın, özel sektör kaynaklı büyüme modelinin çok başarılı şekilde icra edilmesi olduğunu belirten Hisarcıklıoğlu, özel tüketim ve yatırımların 8,9'luk büyümedeki payının yüzde 10,1 olduğunu, dış ticaret açığı olmasaydı Türkiye'nin bu özel tüketim ve yatırımlarla çift haneli büyüme şansını yakalamış olacağını, en önemli noktanın bu olduğunu ifade etti. Kamu yatırımlarının payının binde 8'de kaldığını, ''Türkiye'nin ayağını aşağı çekenin'' dış ticaret, ithalatla ihracat arasındaki fark olduğunu belirten Hisarcıklıoğlu, ''4,4'lük bir eksi büyüme kaydetmiş durumda... Eğer bu sıfır noktasında olsaydı çift haneli büyüyüp 13,3'lük bir büyüme gerçekleştirecektik ki tarihi bir rekor haline geçmiş olacaktı. Bu da bir şey gösteriyor ki devletimiz eğer istikrarı sağladığı zaman özel sektör ülkeyi büyütmeye devam ediyor'' dedi. Reel sektörün toparlandığını, İMKB'deki sanayi şirketlerinin faaliyet karında yüzde 25,3'lük artış olduğunu, finansal giderlerinde, faizler düştüğü için yüzde 13,8'lik bir azalma olduğunu ve bunun doğal sonucu olarak net karlılıkta 65,4'lük bir artış gerçekleştiğini dile getiren Hisarcıklıoğlu, Anadolu'da kar etmenin ayıp gibi algılandığını, oysa ''Niye kar etmiyorsun?'' sorusunun sorulması gerektiğini belirterek, ''Yatırım istihdam demek. Karın düşmanı değil, hep birlikte zenginleşmemiz için karın dostu olmamız lazım'' dedi. -MB'NİN KARARI- Bu yatırımların devamı için bankacılık sistemine ihtiyaç olduğunu, Türkiye'nin en önemli sorununun kaynak, birikmiş sermaye olduğuna dikkati çeken Hisarcıklıoğlu, Merkez Bankası'nın zorunlu karşılıkları artırma kararına da değinerek, kararı genel olarak doğru bulduklarını anlattı. TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu, şunları kaydetti: ''Ama yanlış bulduğumuz nokta şurası; muhakkak burada seçici davranması lazım. Cari açığı büyütmemek için alınan karar genel itibariyle doğru fakat seçici davranılıyor olması lazımdı. Büyümenin arkasında yatan kredi hacmindeki reel artış, bu küçük, orta boy işletmelerde yaklaşık yüzde 50. Bu artış yatırıma dönüyor. Kararın özellikle tüketici kredilerini frenleme noktasında alındığı ifade edildi. Yüzde 32,9 oradaki artış. 'Selektif davranılsın' derken şunu demek istiyorum; Arkadaş sen tüketici kredilerindeki artıştan rahatsızsan o zaman tedbiri burada alıyor olmalıydın. Küçük ve orta ölçekli şirketlerin kredilerinde almamalıydın. Burada aldığın zaman yarın bunlar sermaye bulamadıkları için yatırım yapamayacak, yapamayınca Türkiye ekonomisi yazmış olduğu tarihi başarının altına doğru düşecek. Burada toptancı yaklaşımla yapılan uygulamayı doğru bulmuyorum. Muhakkak selektif davranılması lazımdı.'' -EN BÜYÜK SORUN İŞSİZLİK- 2009-2010 aralık ayları itibarıyla istihdam sayısında 1 milyon 200 bin artış olduğunu, ancak daha sevindirici olanın özel sektörde sigortalı çalışan sayısının 1 milyon 100 bini bulması olduğunu belirten Hisarcıklıoğlu, ''Yani Türk özel sektörü artık istihdamı kayıtlı yapar hale geldi. Yüzde 93'ü... Böyle bir rakamı eskiden söyleyebilmek, bununla gurur duyabilmek mümkün değildi. Büyük gurur duyuyoruz'' dedi. Türkiye'nin en önemli sorunun işsizlik olduğunu, burada hala kriz öncesinin bir puan üzerinde bulunulduğunu anlatan Hisarcıklıoğlu, 2 milyon iş bulma umudu olmayan kişiyle birlikte işsiz sayısının 5 milyon olduğunu, yılda 800 bin gencin de istihdam nüfusuna katıldığını kaydetti. Yüzde 11'leri bulan işsizlik oranının Türkiye için yüksek olduğunu vurgulayan Hisarcıklıoğlu, işsizlikle mücadele etmek için TOBB, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi, Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV) ve İŞKUR olarak kamu özel sektör işbirliğiyle Uzmanlaşmış Meslek Edindirme Merkezleri Projesini (UMEM'10) başlattıklarını anımsattı. İkinci sorunlu alanın ise dış ticaret olduğunu, Türkiye'nin ihracatta hala kriz öncesi seviyeyi yakalayamadığını, bu seviyenin 18, 17 puan altında bulunduğuna işaret eden Rifat Hisarcıklıoğlu, Türkiye'nin 2009'da ihracatta dünya pazarından aldığı binde 82 oranın geçen yıl binde 76'ya düştüğünü, dünya ithalatından aldığı payın ise artışla 2009'da yüzde 1,11'den geçen yıl yüzde 1,21'e çıktığını ifade etti. -YENİ PAZARLAR AÇIĞI KARŞILAMADI- İhracatın yüzde 50'sinin yapıldığı Avrupa ülkelerindeki toparlanmanın yavaşlığından dolayı ihracatta performans yapılamadığını, ancak firmaların krizden fırsat çıkararak kriz öncesi dönemde değerlendirilmeyen ülkelere ihracat yapar hale geldiklerini dile getiren Hisarcıklıoğlu, ''Kristof Kolomb gibi yeni ülkeleri keşfetmeye başladık. Pazar çeşitlenmesi açısından da bunu çok olumlu buluyoruz ama kazanmış olduğumuz bu pazarlar, kaybettiğimiz pazarlardakini karşılamadı, en büyük sorunumuz bu...'' diye konuştu. İhracatın ithalat artışına yetişememesi nedeniyle Türkiye'nin üçüncü önemli sorunu olan cari açığın arttığını belirten Hisarcıklıoğlu, finansmanının neredeyse tamamının kısa vadeli kaynak kullanımıyla sağlandığı cari açığın bugüne kadar ulaşılamayan bir rakama çıkarak 50 milyar dolara, milli gelirin yüzde 6,6'sına ulaştığını kaydetti. Cari açığı azaltmak için Türkiye'nin ithalatını azaltacak, ihracatını artıracak alanlara odaklanması gerektiğini vurgulayan Hisarcıklıoğlu, ''Sanayi Bakanlığımızın son dönemde gündeme getirdiği sanayi stratejimizin hızla ara malı üretimini Türkiye'de yapılabilir hale getirecek bir stratejiye dönüştürüp Türkiye'nin yatırım teşvik politikalarını bunun üzerine oturtmamız lazım. O zaman, çift haneli büyümeleri otomatikman yakalayacağız, daha kolay zenginleşeceğiz'' dedi. Hisarcıklıoğlu, Türkiye'nin ev ödevlerinin cari açığı çözmek ve dünyayı iyi okumak olduğunu belirterek, Türkiye'nin önümüzdeki dönemde odaklanması gerekenin üretiminin yanında ihracatını da artıran ülkeler arasında yer almak olması gerektiğini söyledi. -MÜTEAHHİTLİK GELİRİNDE DÜŞME BEKLİYORUZ Türkiye'nin daha önce yıllık 1 milyar dolar civarında olan müteahhitlik gelirinin Ortadoğu'daki risklerden dolayı aşağı inmeye başladığını belirten Hisarcıklıoğlu, ''Orta vadede müteahhitlik gelirlerinde düşme bekliyoruz. Önümüzdeki dönemde Ortadoğu pazarının dışındaki pazarlarda daha etkin çalışıyor olmamız lazım'' dedi. Türkiye'nin ortak hedefinin 2023'de ekonomisi en büyük ilk 10 ülke arasına girmek olduğunu, ancak GSYİH'de 16'ncı, insani kalkınmışlık endeksinde 83'üncü, iş yapma kolaylığı endeksinde 65'inci, dünya rekabetçilik endeksinde 61'inci sıradaki Türkiye'nin bunları düzeltmeden ilk 10'a girme şansının bulunmadığını belirten Hisarcıklıoğlu, ''Eğer daha zengin, müreffeh, daha gelişmiş, insan gibi daha iyi yaşamak istiyorsak bu 5 ana başlığı sorguluyor olmamız lazım'' dedi. Ekonomide yapılması gerekenleri ''teşvik sisteminin yeniden tasarlanması'', ''mali kuralın ele alınması'', ''vergi reformu ve kamu harcama reformu'', ''yerel yönetimlerin mali yapısının şeffaflaştırılması'', ''vergi ve primini düzenli ödeyenlerin ödüllendirilmesi'', ''kamu alımlarında yerli üretime avantaj sağlanması'' olarak sıralayan TOBB Başkanı, ekonomide tedbirler başlığı altında Eximbank'ın yeni pazarlara yönelik sigorta sistemini yenilemesi, perakende sektörü kanununun çıkarılması, enerji üzerindeki kamusal yüklerin azaltılması, ihracat taşımalarına navlun ve akaryakıt desteği sağlanması, işgücü maliyetlerinin düşürülmesi, çalışma mevzuatının yenilenmesi ve nitelikli işgücü arzının artırılması gerektiğini bildirdi. -YENİ ANAYASA- Kurumsal altpayının güçlendirilmesinde işin başının anayasanın yenilenmesi olduğunu belirten Hisarcıklıoğlu, TOBB olarak 2000 yılında Prof. Dr. Ergun Özbudun'un içinde bulunduğu bir ekibe kamuoyunda tartışılması için anayasa taslağı hazırlattıklarını hatırlattı. Hisarcıklıoğlu, ''Bu anayasa bize dar geliyor, bizi dünya ile buluşturacak dünyada öne çıkartacak noktada engel'' dediklerini dile getirerek, 2007'de de bir inisiyatif aldıklarını, Türkiye'deki bütün kurum ve kuruluşlara, STK'lara çağrıda bulunup, beraber siyasetin de elini rahatlatacak şekilde anayasa çalışması yapmayı teklif ettiklerini, 83 kuruluşun katılımıyla çalışmaları başlatıp bir noktaya getirdiklerini, ancak parti kapatma davasının çalışmayı engellediğini kaydetti. Rifat Hisarcıklıoğlu, genel seçimler sonrasında Türkiye'nin ele alacağı konulardan birisinin anayasa olacağını belirterek, ''Önümüzdeki dönemde en önemli unsurlardan, ilk defa inşallah halkla beraber bir anayasa yapılmış olacak. Buna hepimizin katkı yapması lazım'' dedi. Türkiye'nin bu yıldan itibaren 2015'e kadar genel ve yerel seçimler, Cumhurbaşkanlığı seçimi, olası bir anayasa referandumunu içeren ''seçim sarmalı'' dönemine girdiğine işaret eden Hisarcıklıoğlu, istikrarın bozulmaması ve reformların sürdürülmesi gerektiğinin altını çizdi. Dünyada siyasi ve ekonomik yeni bir şekillenme olduğunu, bu tablonun ortasında da Türkiye'nin bulunduğunu dile getiren Hisarcıklıoğlu, şöyle devam etti: ''Yaşadığımız dönemi iyi bir fırsata çevirmemiz lazım. Bu kaygan coğrafyada, istikrarın teminatı olabilecek dünyada başka bir ülke de yok. Onun için içimizdeki istikrarı da kesinlikle bozmamamız lazım. Bir şey var ki, bu coğrafyanın ortasında olan Türkiye ekonomik olarak, siyasi olarak başarılı olmaya, güçlü olmaya mahkum. Onun için bunların sadece kendimiz için değil dünya barışı, gelişmesi için de önemli olduğunun farkında olmamız lazım. Atacağımız her adım sadece Türkiye'nin geleceğini değil bölgenin geleceğini de etkileyecek.'' -SORULAR- Soruları da yanıtlayan Hisarcıklıoğlu, işsizliğin Türkiye'nin birinci gündemi ve sorunu olduğunu, bunu saklamanın yolunun bulunmadığını, işsizliğin azaltılması için Türkiye'nin daha fazla üretmesi, daha fazla hizmet sektöründe yatırım yapması gerektiğini, gelir adaleti için de buna ihtiyaç bulunduğunu kaydetti. Herkes gibi kendisinin de bir siyasi görüşü olduğunu belirten Hisarcıklıoğlu, ''Ama hepimiz siyasi görüşlerimizi bir tarafa bırakarak dedik ki 'bizim işimiz siyaset ama ekonomi siyaseti'. O çerçevede bütün partilere de karar alıcılara da hepsine size anlatmış olduğumuzu anlatıyoruz'' diye konuştu. Halkın iradesi üzerinde bir iradenin söz konusu olamayacağını vurgulayan Hisarcıklıoğlu, bu iradenin 12 Haziran'da seçimlerde ortaya çıkacağını söyledi. Anayasa değişikliğine ilişkin soru üzerine de Hisarcıklıoğlu, düşündüğünü hür olarak açıklamadan gelişebilmenin mümkün olmadığını belirterek, ''Eğer benim dar kalıpların içine düşünmeme, yaşamama engelse... İşte engel... Bir dar kalıbın içindeki elbiseye beni sığdırmaya çalışıyorsa engel. Bakın 81 Anayasası, 60 Anayasası hep darbeler sonrası yapılmış. 81'de dünyada kalkınma modeli neydi Batı ülkelerinde? 'Kamu-özel sektör eliyle zenginleşir ülkeler' diyorduk, hepimizin anlayışı buydu ve anayasa da o günkü anlayışa göre yazıldı. 90'da duvarlar yıkıldı küreselleşme diye bütün dünya birbirinden mal alıp satar hale geldi, biz bunun farkına varamadık. Şimdi burada nasıl büyüyeceğiz peki biz, nasıl gelişeceğiz? Anayasa engeline rağmen büyüyoruz'' diye konuştu. Hisarcıklıoğlu, ''TOBB'un yaptırdığı anayasa taslağı çalışmasında Anayasa'nın kaldırılması teklif edilemeyen maddelerinin nasıl düzenlendiği'' yönündeki bir soru üzerine de ''Ergun Özbudun 2000'de TOBB'a yazdı, 2007'de AK Parti'ye yazdı, 2011'de TÜSİAD'a yazdı. Aradaki farklara siz bakın. Bizimkinde 'ilk 3 madde' ile ilgili bir şey yoktu. AK Parti'ye hazırladığında da yoktu, bunda (TÜSİAD) var'' dedi. Yeni bir anayasa hazırlanacaksa sivil toplum örgütleri olarak siyasetin elini rahatlatacak, genel anlayışı, mutabık kalınan noktaları ortaya koyacak bir çalışma yapabileceklerini, halktan iradeyi alanların da bunu madde madde yazabileceğini dile getiren Hisarcıklıoğlu, ''72 milyonun mutabakat sözleşmesi. Orada da bir mutabakat içinde bu hazırlanır. Bizim siyasetin elini rahatlatıyor olmamız lazım, siyaseti kavganın içine çekmememiz lazım'' dedi. Başkanlık görevinin 2013'ten sonra biteceğini belirten Hisarcıklıoğlu, yerine gelecek kişiye ilişkin soru üzerine, ''Hiç kimse kendinden sonra kimseyi kendi yerine yakıştıramaz'' diye espri yaptı. Başkan kadar ekibinin de önemli olduğunun altını çizen Hisarcıklıoğlu, bunun bir bayrak yarışı olduğunu, bayrağı kim alırsa alsın kendisinden ileriye götürmeye mahkum olacağını söyledi.