-"DAİRE SAYISININ ARTIRILMASI ÖNLEM BİLE SAYILMAZ" ANKARA (A.A) - 10.05.2011 - Danıştay Başkanı Mustafa Birden, idari yargıda açılan dava sayısının mevcut yapının kaldıramayacağı oranda artmasının idari yargıda kimi yapısal değişiklikleri gerekli kıldığını belirterek, ''Bu değişikliklerin salt idari yargı düzeninin en üst noktasında daire ve üye sayısının artırılması suretiyle olması ve artırılan bu kadrolara kıdem esasına gerekli hassasiyet gösterilmeksizin seçim yapılması yalnızca yeni sorunlara yol açan, sistemin bütünlüğünü bozan, verimliliği azaltan geçici bir önlemdir. Hatta önlem bile sayılamaz'' dedi. Danıştay'ın kuruluşunun 143. yıl dönümü dolayısıyla düzenlenen ''Danıştay ve İdari Yargı Günü''ne Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker, Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Osman Paksüt, bazı Anayasa Mahkemesi üyeleri, Türkiye Barolar Birliği Başkanı Vedat Ahsen Coşar, Yargıtay Genel Sekreteri Salih Kocalar ile çok sayıda yüksek yargı mensubu katıldı. Törende konuşan Birden, anayasaların devleti kuran, onun organ kurum ve kuruluşlarına, vatandaşların hak, özgürlük ve ödevlerine ilişkin ilke ve kuralları belirleyen temel metinler olduğunu söyledi. Bu özellikleri nedeniyle anayasaların kalıcı olabilmelerinin toplumun her kesiminde kabul görmelerine bağlı olduğunu vurgulayan Birden, anayasaların toplumun her kesiminde kabul görebilmelerinin toplumsal sözleşme niteliğine uygun olarak tüm kesimlerin katkı ve katılımlarıyla hazırlanmış ve kabul edilmiş olmalarına bağlı olduğunu kaydetti. Ancak bu yöntemle hazırlanmış anayasaların demokratik ve sivil olarak nitelendirilebileceğini ifade eden Birden, ''Bunun dışında hangi yöntemle hazırlanmış olursa olsun, yürürlüğe konulacak anayasanın belli bir siyasi görüşü temsil etmekten öteye geçememesi ya da en azından bu şekilde nitelendirilmesi kaçınılmaz olacağından bu tür bir anayasanın her toplumun özlemi olan barış, kardeşlik ve huzur ortamını sağlayabilmesi mümkün değildir. Bu nedenle değiştirilmesi yeniden gündemde bulunan anayasamızın cumhuriyetimizin kurucularının ona izafe ettikleri ruh, felsefe ve ilkeleri yansıtan ve değişmez olan ilk üç maddesi dışındaki hükümlerin anılan prensipler doğrultusunda toplumumuzun bütün kesimlerinin katkı ve katılımlarıyla özgürlükçü bir anlayışla ele alınması ve düzenlenmesi gerekmektedir'' diye konuştu. Danıştay'ın yeniden yapılandırılmasına ilişkin çalışmalara da değinen Birden, 6110 sayılı kanunla Danıştay ve Yargıtay'a yeni daireler kurulduğunu anımsattı. Bu kanunun gerekçesinde de söylendiği gibi Danıştay'ın iş yükünde 2005 yılından itibaren geçmiş yıllarda hiç görülmemiş oran ve sayıda artış olduğunu belirten Birden, şöyle konuştu: ''Kuşkusuz bu artışın nedeni idari yargı düzeninin ilk derece yargı yerleri olan idare ve vergi mahkemelerinde açılan dava sayısındaki artıştır. İlk derece idari yargı yerlerinde açılan dava sayısındaki olağan olmayan bu artış, idarenin hukuka uygun davranma konusundaki isteksizliğinin ve eğiliminin göstergesidir. Bunun bir nedeni de çok sık değiştirilen mevzuat ve kadrolaşma eğilimleri yüzünden liyakat esası dışındaki ölçütlerin rol oynadığı atamalardır. Asıl olan hukukun uygulayıcısı olan idareyi hukuk kalıpları içerisinde kalmaya zorlayacak önlemlerin alınmasıdır. Bu önlemlerin en başta geleni ise idarenin karar alma mekanizmasının her aşamasına ilişkin usul kurallarını belirleyen, uyuşmazlık çıkması halinde dava yolundan önce işleyen etkili alternatif çözüm yolları öngören genel bir idari usul yasasının vakit geçirilmeden uygulamaya konulmasıdır. Açılan dava sayısının mevcut yapının kaldıramayacağı oranda artması aynı durumda karşılaşan her yargı düzeninde olduğu gibi idari yargı düzenimizde de kimi yapısal değişiklikleri gerekli kılar. Bu değişikliklerin salt idari yargı düzeninin en üst noktasında daire ve üye sayısının artırılması suretiyle olması ve artırılan bu kadrolara kıdem esasına gerekli hassasiyet gösterilmeksizin seçim yapılması yalnızca yeni sorunlara yol açan, sistemin bütünlüğünü bozan, verimliliği azaltan geçici bir önlemdir. Hatta önlem bile sayılamaz. Bu konudaki eleştirimin kişilere değil, sisteme ve uygulamaya yönelik olduğu bilinmelidir. Kalıcı çözüm ise 2008 yılından bu yana Danıştay olarak çalışmalarını yürüttüğümüz idari istinaf mahkemelerini de barındıran yeni bir idari yargı sistemidir. Ancak belli bir yöntemin izlenmesiyle başarılı olabilecek bu çalışmaların ilk ürünü maalesef Adalet Bakanlığınca göz ardı edilerek yasalaştırılmadı. Onun yerine çalışmalarımızda yeri olmayan üstelik iyi bir idari yargı sistemi oluşturulmasında büyük bir engel olarak karşımıza çıkacak olan daire ve üye sayısının artırılması yöntemi tercih edildi.'' -''HİÇBİR ÜLKEDE ÜYE SAYISI BU KADAR ÇOK OLAN BİR ÖRNEK YOK''- Mustafa Birden, Türkiye'nin de dahil olduğu uluslararası kuruluşlara üye ülkelerin hiçbirinde daire üye sayısı bu kadar çok olan bir başka örneğe rastlanmadığını vurgulayarak, ''Bir tane örneğe bile rastlayamamış olmamaz, bu yapılanın uluslararası düzeyde kabul gören bir uygulama olmadığını göstermektedir'' dedi. Danıştay'ın daire sayısının artırılmasının aynı ya da benzer konularda aykırı kararlar verilmesine neden olabileceğini söyleyen Birden, bunun da hukuk ve içtihat birliğinin bozulmasına ve yargıya olan güvenin sarsılmasına neden olabileceğini ifade etti. Birden, ''Belli bir görüşe ve ulaşılmak istenen hedefe göre idari yargı oluşturma çabası olduğu izlenimi veren bu tür girişimlerden vazgeçilmesi ülkenin ve adil yargılanmaya ihtiyacı olan herkesin yararınadır'' dedi. Birden, Danıştay üyelerinin dörtte birinin Cumhurbaşkanı tarafından seçildiğini, Cumhurbaşkanı'nın bu üyeleri hakimlik mesleğinde bulunanlar arasından değil, belli görevlerde belli süre bulunup hizmet yapanlar arasından seçtiğini hatırlattı. 2575 sayılı Danıştay Kanununda da Danıştay'a üye seçilebilmek için belli görevlerde en az üç yıl bulunmuş olma şartı arandığını, ancak 6110 sayılı kanunla bu koşulun kaldırıldığını ifade eden Birden, ''Böylece kanunda yazılı görevlere bir gün önce getirilip ertesi gün Danıştay üyesi olarak seçilmek olanaklı hali geldi. Danıştay'a dışarıdan üye seçimi yöntemi de bu gerekçeden yoksun bırakılmış oldu. Yeni anayasa yapılırken bu durumun da göz önünde bulundurulması, yargı meslek mensupluğunun kariyer olma özelliğine daha uygundur'' diye konuştu. Birden, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) Kanunu'nun yasalaşmadan önce kanun taslağı hakkındaki görüşlerini yetkili organlara sunmalarına rağmen görüşlerinin göz ardı edildiğini ve taslağın ilk hali ile yasalaştığını ifade etti. Adalet Bakanının ve müsteşarının HSYK'daki varlığının sürdürüldüğünü, hatta yetkilerinin önceki yasaya göre artırıldığını ve kurul içinde ayrıcalıklı konuma getirildiklerini anlatan Birden, ''Kurul üyeliğine yüksek yargı organı üyeliğinden seçilenlerin bu sıfatla sahip oldukları güvenceler kaldırılmış, kurul üyelerinin soruşturma ve kovuşturma tabi tutulmaları konusunda Adalet Bakanına geniş yetki tanınarak yürütme erkinin temsilcisi olan bakan karşısında üyeler siyasal etkilere maruz kalma olasılığı ile karşı karşıya bırakılmıştır. Anayasanın, meslekten çıkarma cezasına ilişkin olanlar dışındaki kurul kararlarına karşı yargı yolunu kapatan hükmü de başkalarına adalet dağıtan yargıç ve savcıların kendileri için adalet arama hakkından yoksun kalmaları sonucunu yaratmaktadır. Hukuk devleti anlayışıyla bağdaşmadığını düşündüğümüz bu engelin yeni anayasa çalışmaları sırasında göz önünde bulundurulmasında yarar görüyoruz'' dedi. -GÜL: DANIŞTAYA ESASLI İŞLEVLER YÜKLENMİŞTİR Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, yayımladığı mesajda, 1868 yılında Şurayı Devlet adıyla kurulan Danıştayın 143. Kuruluş Yıl Dönümü ile Danıştay ve İdari Yargı Günü'nün kutlandığını belirtti. 1982 Anayasası'na göre, Cumhuriyetin değiştirilemez temel nitelikleri arasında olan hukuk devleti ilkesinin, idarenin hukuka bağlı olarak görev yapmasını ve temel hak ve hürriyetlerin teminat altına alınmasını gerektirdiğini ifade eden Gül, şunları kaydetti: ''Bu bakımdan Danıştaya ve diğer idari yargı mercilerimize esaslı işlevler yüklenmiştir. Bunların en iyi şekilde yerine getirilebilmesi için yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığının güçlendirilmesi zorunludur. Bununla birlikte, Yüksek Mahkemelerimiz arasında önemli bir yeri bulunan Danıştay, Anayasa'nın 155. maddesine göre idari mahkemelerce verilen karar ve hükümlerin temyiz merci olarak görev yaptığı gibi, belli davalara da ilk derece mahkemesi olarak baktığından son derece ağır bir iş yükü altında bulunmaktadır. Danıştayın Anayasa'nın aynı maddesi uyarınca bir danışma ve inceleme organı olarak görevleri de dikkate alındığında, iş yükünün ağırlığı da yerine getirdiği işlevlerin önemi de daha iyi görülmektedir.'' Diğer yargı mercileri gibi Danıştayın sorunlarının da acilen çözülmesi gerektiğini vurgulayan Gül, bu çerçevede geçen yıl temel atma törenine katıldığı Danıştay hizmet binasının en kısa sürede tamamlanarak Danıştayın ve mensuplarının daha uygun bir ortamda görev yapmasını dilediğini ifade etti. Cumhurbaşkanı Gül, Danıştayın iş yükünün azaltılmasını sağlayacak tedbirlerin de en kısa zamanda hayata geçirileceğine inandığını belirterek, Danıştayın Başkan ve üyeleri ile bütün idari yargı mensuplarını ve çalışanlarını kutlayarak, başarı ve esenlikler diledi. -TBMM BAŞKANI ŞAHİN TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin ise mesajında devletin yüksek danışma, inceleme ve karar organı olan Danıştayın, diğer yargı kurumlarıyla birlikte hukuk devleti ilkesine işlerlik kazandırılmasına büyük katkı sunduğunu ifade etti. Şahin, şunları kaydetti: "Bu köklü kuruluşumuz, idari işlemlerin denetlenmesi, kamu hizmetlerinin kişi hak ve hürriyetlerini engellemeden yürütülmesi konusunda önemli hizmetler yerine getirmektedir. Hukuk devleti ilkesini esas alan Türkiye Cumhuriyeti, temel hak ve özgürlükleri hukukun üstünlüğü prensibiyle güvence altına almıştır. Demokrasiler, güçler ayrılığı ilkesiyle yasama, yürütme ve yargı ilişkisini dengeli ve uyumlu bir işbirliğine bağlamıştır. Yargı sistemimizin ve erkler arasındaki uyumun sağlanması, demokrasimizin gelişmesinde ve güçlenmesinde en önemli faktörlerden birisidir. Yargı sistemimizin temel kurumlarından olan Danıştayın ülkemizin hukuk alanında çağdaş uygarlık düzeyine ulaşması yolundaki katkılarını bundan sonra da sürdüreceğine inanıyorum. Bu duygu ve düşüncelerle Danıştayın kuruluşunun 143. yıl dönümünü ve İdari Yargı Günü'nü kutluyor, tüm yargı çalışanlarına sevgi ve saygılarımı iletiyorum. Bu vesileyle hayatını kaybeden Danıştayımızın değerli mensuplarını da bir kez daha rahmetle anıyorum."