T24 - Gazeteci-yazar Mehmet Tezkan, 1993 yılında terhis olan erleri taşıyan minübüsün PKK'lılar tarafından önünün kesilerek 33 askerin şehit olduğu olayı köşesine taşıdı. Tezkan, AKP Genel Başkan Yardımcısı Çelik'in dün yaptığı konuşmasını değerlendirdi.
İşte Tezkan'ın Milliyet gazetesinde bugün (30.11.2009) yayımlanan yazısı:
AKP Genel Başkan Yardımcısı Çelik, dün öyle bir laf etti ki adrese yollanmış gibi oldu..
Açık açık söylemedi ama sözü oraya getirdi..
Önce acı olayı anlatayım..
*
1993 yılıydı.. PKK ateşkes ilan etmişti.. Beklenti, bu işin bitmesi için bir yol bulunacağı yönündeydi..
Terhis olan, sivil kıyafetli erleri taşıyan otobüsün önü PKK militanları tarafından kesildi..
33 erimiz kurşuna dizildi..
*
Türkiye ayağa kalktı tabii..
İşin rengi değişti..
Hatırlarsanız.. Apo, bu vahşetten kendi elemanı Sakık’ı suçlamıştı.. (Halen cezaevinde )
*
Çelik, karanlık bir hadisedir, aydınlanacaktır derken Ergenekonculara gönderme yaptı..
Anlattığı şu..
“Hırsızlık vakası yoksa mahalle bekçisi kalır mı? Bekçi akıllıysa menfaati için hırsızların kol gezdiğini yayması lazım. Daha da akıllıysa arada bir, iki kapıyı kendinin yoklaması. Ergenekon budur.”
*
Ardından da 33 erin şehit olmasını örnek göstermiş..
Tüyler ürperten korkunç bir iddia..
Elinde kanıt, belge, bilgi yoksa.. Siyasetten söylemişse.. O da açılım adına PKK’yı aklama, askeri karalama kampanyasına uymuşsa..
Yakıştıramadım..
Bu dedikodu, Türkiye’ye yazık eder..
*
Ama bu ithamı yapacak belgeye, bilgiye ulaşmışsa..
Ulaşmışlarsa..
Hemen açıklamalı..
Su kaldırır bir söz değil..
Ne yani, PKK terörü sürsün diye, mahallenin bekçisi olmayı sürdürelim diye, 33 gencimizi ordunun içinden birileri mi öldürdü?
Korkunç itham..
Doğruysa Türkiye biter..
Veya yenisi kurulur!..
*
Sayın Çelik, sözün devamını bekliyoruz!
Hakkımız..
Bu gidişin sonu ‘no way out’tur..
Pek çok konuyu konuşuyoruz, tartışıyoruz gibi gözüküyor ama öyle değil..
Bir kere kimse kimseyi dinlemiyor..
Herkes bağırıyor..
Çok bağıranın kazanacağına inanılıyor.. Veya haklı olduğuna..
*
Bir dönem televizyon tartışmaları böyleydi.. Bağırtıdan, çağırtıdan kimin ne dediği anlaşılmazdı..
O günler geçti ama hastalık toplumun içine sirayet etti..
Gündem ne olursa olsun herkes kendi koltuğundan avazı çıktığı kadar bağırıyor.. Çoğunun ne dediği anlaşılmıyor ama bağırıyor..
Hakaret gırla..
Küfür, kâfir..
*
Bu adam ne diyor diye kulak kabarttığın zaman anlıyorsun ki bir şey demiyor..
Fikrin ne?
Yok.. Sadece sağa sola küfür..
*
Maalesef siyasette böyle artık.. En yaşamsal, en ciddi meselelerde bile böyle..
Kürt açılımı ‘analar ağlasın mı ağlamasın mı’ düzeyine indi..
Kahve muhabbeti bile denemez..
İyi de gerisi..
Anaların ağlaması için ne yapmalıyız meselesini soran sorgulayan yok..
Sanki memleket karnıyarık gibi bölünmüş..
Yarısı ağlasın diyor, yarısı ağlamasın!..
Böyle şey olur mu?
*
İzmir hadisesi yaşandı.. DTP konvoyuna taş atılması.. Toplumsal çalkantıdır..
Ciddiyetle, titizlikle ele alınması, düşünülmesi, tartışılması gerekir..
Yok, böyle yapmıyoruz..
Kanırtmaya çalışıyoruz..
Biri çıkıyor, ‘İzmir faşisttir’ diyor, diğerleri üzerine atlıyor; çirkin, fakir, kültürsüz, bağnaz kent ilan ediyor..
Niye!
CHP’ye oy verdikleri için mi?
*
Öte taraf da slogan peşinde.. Laikliğin son kalesi ilan ediyorlar olup bitiyor..
DTP konvoyunun kente girmesiyle yaşanan çok önemli bir olayı hallediveriyoruz..
*
Kimine göre tüm kent yediden yetmişe faşisttir..
Kimine göre tüm kent yediden yetmişe son kale..
Bütün söyleyeceğimiz bu mudur!
*
Katsayıya da bakalım.. Danıştay, imam hatip mezunlarına her üniversiteye girebilmelerinin önünü açan değişiklik için yürütmeyi durdurma kararı verdi ya..
Kimine göre ideolojik..
Kimine göre yapılan değişiklik ideolojikti..
*
Çetin Altan’ın dediği gibi enseyi karartmayalım ama bu manzaranın sonu..
‘No way out’tur..