Dünya

31 Mart dünya basını

31 Mart 2009 03:00

İNGİLİZ BASINI

İngiltere gazetelerinden Guardian, Afganistan Cumhurbaşkanı Hamid Karzai'nin, cumhurbaşkanlığı seçiminde daha fazla oy alabilmek için, çok eleştirilen bir yasayı desteklemekle suçlandığını belirtiyor.

Birleşmiş Milletler'e göre bu yasa, evlilik içi tecavüzü meşru kılıyor, evli kadınların eşlerinin izni olmaksızın evlerinden çıkmalarını da yasaklıyor.

Guardian, yasanın, Afganistan'da kadın hakları açısından geriye dönüşü simgelediğine dikkat çekiyor. Gazetenin ilk sayfasında ayrıca, Afganistan Parlamentosu'nun üst kanadının üyelerinden Senatör Hümeyra Namati'nin, yasayla ilgili şu yorumu var:

"Taleban döneminden de kötü."

Independent da konuyla ilgili haberinde, Afanistan liderinin "tecavüzü meşrulaştırmaya çalışmakla" suçlandığına dikkat çekmiş.

Gazetenin görüşlerini aktardığı Birleşmiş Milletler yetkilileri ve Afganistan'da özellikle kadın milletvekilleri, Hamid Karzai'nin, Ağustos ayındaki seçimler öncesi, köktendinci İslamcılara boyun eğdiği kanısında.

'Lahor'daki militanlar komando katiller'


İngiliz gazetelerinin bugün sayfalarında en çok yer verdikleri gelişmelerden biri de, Pakistan'ın Lahor kentinde dün bir polis akademisine düzenlenen ve sonuçta 18 kişinin ölümüyle sonuçlanan saldırı.

Times militanları "Komando katiller" olarak nitelendiriyor, Lahore'de bu ay ayrıca Sri Lanka kriket takımına da saldırı düzenlendiğine dikkat çekiyor.

Gazetenin ilk sayfasında, güvenlik güçleriyle çarpıştıktan sonra yakalanan militanlardan birinin resmi var. Times militan için "Terörün yüzü" ifadesini kullanmış.

Aynı fotoğraf, Independent gazetesinin de iç sayfalarında yer alıyor. Gazete ayrıca, kendi deyimiyle "Lahor katliamını" planlayan kişilerin başında gelen militanın da yakalandığını duyuruyor.

Diğer gazetelerden Guardian, Pakistan'ın saldırıdan Taleban'ı sorumlu tuttuğuna dikkat çekiyor. Financial Times ise Lahor'daki baskının, ülkedeki güvenlik krizini derinleştirdiği kanısında. Gazete, Pakistan'da muhalefet lideri Navaz Şerif'in şu uyarısına dikkat çekmiş:

"Direniş hareketinin yarattığı sorun o kadar büyük bir boyutta ki, tek başına hiçbir parti bu sorunu çözemez."

FT: Erdoğan sandıkta cezalandırıldı

Financial Times, Türkiye'deki yerel seçim sonuçlarıyla ilgili haberinde, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, sandıkta aldığı uyarıyla cezalandırıldığını belirtmiş. Financial Times'ın Ankara muhabiri Delphine Strauss, Erdoğan'ın, küresel mali krizin partisini de vurduğunu kabul ettiğini söylüyor.

Gazete, Türkiye'de işsizlik oranının yüzde 15'e yaklaştığına dikkat çekmiş. Financial Times bugün Türkiye'de ekonominin geçen yılın son çeyreğinde yüzde 5 küçüldüğünün açıklanmasının beklendiğine de değinmiş. Gazeteye göre Başbakan Erdoğan artık gerek laik muhalafet, gerekse de milliyetçi ve İslamcı gruplar karşısında daha dikkatli konuşup, hareket etmek zorunda.

'G-20 Zirvesi'nde anlaşma açıklanacak'

Daily Telegraph ve Times gazetelerinin ilk sayfalarında, Londra'da Perşembe günü yapılacak G-20 Zirvesi'yle ilgili haberler var. Daily Telegraph, İngiltere Başbakanı Gordon Brown'un zirve sırasında, vergi cenneti olarak görülen 10 ülkenin imzalayacakları bir anlaşmayı duyuracağını söylüyor.

Gazetenin "Brown için vergi cenneti zaferi" olarak nitelendirdiği anlaşma, vergi kaçırdıklarından şüphelenilen kişiler hakkında bilgi paylaşımını öngörüyor.

Daily Talegraph, İngiltere Başbakan Gordon Brown'un, Maliye Bakanı olduğu dönem de dahil 10 yıldır böylesi bir anlaşma için çaba harcadığını vurgulamış.

Sarkozy'den 'zirveyi terk' tehdidi

Öte yandan Times'ın bugünkü manşeti ise İngiltere Başbakanı'nı endişelendirebilecek cinsten. Zira gazete, Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'nin, G-20 Zirvesi'ni terk etme tehdidinde bulunduğunu bildiriyor.

Times'ın haberine göre Fransa, daha sert mali denetim mekanizmelerı oluşturulması yönündeki talebinin karşılanmasında ısrarlı. Gazete, Nicolas Sarkozy'nin mevcut mali krize "Anglo-Saksonların" neden olduğunu söylediğini, geçen hafta da bakanlarına, bir işe yaramazsa Brown'un zirvesini terk edeceğini söylediğini hatırlatmış.

Bu arada Amerikan Hazine Bakanı Timothy Geithner ise Financial Times gazetesine verdiği demeçte, küresel mali sistemin denetim mekanizmalarında kapsamlı reforma gidilmesi noktasında, Avrupa'yla aynı görüşte olduklarını söylemiş.

'Obama'nın Türkiye gezisi önemli'

Financial Times yazarı Gideon Rachman'ın bugünkü yazısının başlığı, "Avrupa, çok sevilen Obama'yı geri çeviriyor.". Yazar Avrupalıların uzun süre uzaktan adeta "taptıkları" Barack Obama'nın bu hafta ilk kez ABD Başkanı olarak kıtaya geleceğini hatırlatıyor.

Gideon Rachman şimdi ise Avrupalıların Obama'ya karşı akılsızca davrandıkları kanısında.

Yazarı bu yorumu yapmaya iten, Avrupalıların, iş Afganistan'da ABD'ye daha fazla yardımcı olmaya, eşgüdüm içinde ekonomiyi canlandırma paketleri açıklamaya geldiğinde isteksiz olmaları.

Gideon Rachman'a göre, Londra'da farzedilenin aksine Obama'nın Avrupa turunda katılacağı en önemli toplantı, G-20 Zirvesi olmayabilir.

Rachman'ın, Financial Times'ın gazete sayfalarında da reklamı yapılan internetteki blog yazısının başlığı, "Niçin Türkiye Obama için önemli?"

Financial Times yazarına göre G-20 Zirvesi'nin sonuç bildirgesi iddialı olmayan ifadeler içereceğe benzer, NATO Zirvesi'nde çok gürültü kopacak ama özellikle Afganistan konusunda kararlar başka yerlerde alınıyor, Avrupalıların ciddiye aldıkları AB-ABD Zirvesi ise Washington için o kadar da önemli değil.

Gideon Rachman, tüm bunları söyledikten sonra, "Geriye Türkiye kalıyor. Gezinin, neler olacağını şimdiden planlaması çok zor olan kısmı da burası." demiş. Rachman daha sonra yazısını bazı soruları sıralayarak ve bir tespitte bulunarak noktalamış:

"Obama, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde yapacağı konuşmayı, uzun süredir söz verdiği, Batı'yla İslam Dünyası arasındaki ilişkiye yönelik bir açıklamaya çevirecek mi? Obama, Amerika Birleşik Devletleri'nin Türkiye'de vahim ve tehlikeli şekilde gözden düşmesini tersine çevirecek ve Türk-Amerikan ilişkilerini düzeltecek birşey yapacak mı? Türkiye, İran ya da Orta Doğu barış süreci konusunda ne gibi bir rol oynayabilir? Başkan Obama, Ermenistan konusunda ne diyecek?" Amerikan Kongresi, Türkiye'yi, Ermenilere soykırım yapmakla suçlayan bir karar tasarısı için bastırıyor. Başkan adayı Obama'nın sözleri Ermeni lobisi için sempatikti. Ancak Başkan Obama, Türk-Amerikan ilişkilerine daha fazla zarar vermemek için herşeyi göze alacaktır. Tüm bunlar, çok ince ve ilgi çekici konular."

'Rasmussen anlaşmazlığı'

Yine Financial Times'ın iç sayfalarındaki bir haberin başlığı ise "NATO adayına Türkiye engeli, anlaşmazlığa neden oluyor".

Gazete bu haftaki NATO Zirvesi'nde, Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, Danimarka Başbakanı Anders Fogh Rasmussen'in yeni NATO Genel Sekreteri olmasına muhalefetinin aşılmaya çalışılacağını belirtiyor.

Financial Times'a göre, Türkiye'nin, özellikle 2006'daki karikatür krizindeki tavrı nedeniyle eleştirdiği Rasmussen'in bu göreve getirilmesine itirazı, kararı geciktirebilir.

Gazeteye konuşan bir Batılı diplomat "Türkiye'nin uyumlu olacağından tam olarak emin değiliz" derken, Brüksel'deki bir NATO diplomatı da şunları söylemiş:

"Türkiye'nin itirazlarına yönelik haberler, insanları kaygılandırıyor." (BBC Türkçe)

ALMAN BASINI

31 Mart 2009 tarihli Alman gazetelerinden, iflasın eşiğindeki Amerikan otomobil üreticisi General Motors (GM) ve bu kuruluşun bünyesindeki Opel ile ilgili gelişmeleri irdeleyen yorumlar seçtik.

Ulusal gazetelerden Münih merkezli "Süddeutsche Zeitung", GM Yönetim Kurulu Başkanı Rick Wagoner'in görevinden ayrılmasının, Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Barack Obama üzerindeki baskıyı artırdığını savundu:

"Wagoner'in kovulması yine de fazla birşey değiştirmeyecektir. Çünkü şirketin tamamı, tıpkı onun gibi davranacak insanlarla dolu. Nitekim halefi Fritz Henderson da GM'in nasıl hayatta kalabileceğine dair henüz yeni bir fikir ortaya koymuş değil. İşte Obama'nın ikilemi de burada: Kendisine seçim sürecine büyük miktarlarda bağışlar yapan ve son derece güçlü bir konumda olan otomobilciler sendikasının baskısı altında. 30 yıldır çöküşe karşı reçete üretemeyen bir şirketi, şimdi vergilerden toplanan milyarlarla kurtarmak zorunda. Başkanın bu zorlu misyonunu sonu belli: Başarısızlık!"

Koblenz ve Mainz kentlerinde yayımlanan "Rhein Zeitung" ise konuyu, GM'in bünyesinde yer alan Opel açısından ele alıyor:

"ABD Başkanı Obama, General Motors'un yeni patronuna, şirketin kurtarılmasına yönelik bir plan hazırlaması için 60 gün süre verdi. Bu, Opel'i kurtarmaya yeltenenler için de son bir mühlet aynı zamanda. Yeni bir yatırımcı bulmak için ümitsizce arayışlar ve B planı için ortam hazırlanması dışında pek fazla bir değişikliğin olmasıysa beklenmiyor. B planı malum; vergi mükelleflerinin kurtarıcı olarak şirkete ortak olması. Bir 'nefes arası' olarak memnuniyetle karşılanan 60 günlük süre, Almanya'da politikacıların son hareket alanını da yoketmiş oldu. Çünkü Almanya'da seçimler yaklaştıkça, Opel'in tümüyle düze çıkarılma şansı da azalıyor. Bir şekilde Opel su yüzünde kalacaktır ama bunun bir 'kurtuluş' olamayacağı da âşikâr."

Basın turumuzda yer vereceğimiz son gazete olan Düsseldorf merkezli "Westdeutsche Zeitung" da Opel ile ilgili ciddi endişelerini aktarıyor bugünkü yorumunda:

"Opel'in, zaten en başından itibaren pek de akılcı olmayan temellere dayalı olan General Motors'la bağlarını koparma şansı daha da azaldı. Bir zamanlar tröstün Avrupa ayağını oluşturan Opel/Vauxhall'ü yöneten yeni patron Fritz Henderson, GM'in model yelpazesini zenginleştirmek için, Almanya'nın Rüsselsheim kentinde bulunan Opel'in geliştirme merkezinin çalışmalarına muhtaç durumda. Obama'nın ABD'de sert adımlar atmasının ardından Opel de Avrupa'da fazladan kapasitesini düşürmek zorunda. Zira sadece maaşlardan ferâgat etmekle Opel'in kurtulması imkansız. Her ne kadar çok acı bir tespit olsa da ne yazık ki Bochum'daki Opel üretim tesisinin geleceği pek de parlak görünmüyor." (Deutsche Welle)

AMERİKAN BASINI (30 Mart)


New York Times, AKP'nin yerel seçimlerden birinci parti olarak çıktığını belirtiyor. Haberde, AKP'nin seçimleri kazanmasına rağmen güç kaybettiğine dikkat çekiliyor:

"AKP'nin oy oranındaki gerileme, ekonomik krize ve AKP'lilerin karıştığı yolsuzluklara bağlanıyor. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi profesör Mithat Sancar, AKP'nin 2007 genel seçimlerinde siyasi tansiyonun artmasından yararlandığını söylüyor. Sancar, ortamın yumuşamasıyla birlikte, Türkiye'de siyaset sahnesinin normale dönmeye başladığı yorumunda bulunuyor. AKP, seçimlerde Başbakan Erdoğan'ın kazanmak için büyük çaba harcadığı İzmir, Adana, Diyarbakır gibi illerde seçimi kaybetti."

Los Angeles Times da yerel seçimlerden AKP'nin zaferle çıkmasına rağmen laik muhalefetin güçlendiğini kaydediyor. Gazete seçim sonuçlarını Türkiye'de laiklerle dindarlar arasında süren mücadelenin yansıması olarak görüyor:

"Genel seçimlere daha üç yıl varken yapılan yerel seçimler, kamuoyunun nabzını tutmak açısından önem taşıyordu. Uzmanlara göre, laikler seçimleri kaybetse de güç kazanmaya başladılar. AKP'nin en büyük kozu ekonomik büyüme ve Avrupa Birliği üyeliği idi. Ancak, son aylarda işsizlik oranı artarken Türk Lirası değer kaybetmeye başladı. AKP yandaşları ise, beş yıldır süren ekonomik büyümenin sona ermesinden hükümetin değil, küresel krizin sorumlu olduğunu savunuyor."

Washington Post, Obama-Medvedev görüşmesi öncesinde Rusya ile Amerika arasında ciddi görüş ayrılıkları olduğunu yazıyor. Yapılan yorumda, özellikle Rusya'nın komşularıyla ilişkileri ve İran'ın nükleer programı konularında iki ülkenin farklı düşündüğü vurgulanıyor:

"Görünen o ki, Rusya ilk adımın Amerika'dan gelmesini bekliyor. Rus yetkililer, İran'ın nükleer programı ve Rusya'nın eski Sovyet Cumhuriyetleri ile Varşova Paktı üyeleri üzerindeki nüfuz alanı konularında Amerika'nın daha az baskı yapmasını umuyor. Ancak Amerikalı yetkililer bu tek yanlı yaklaşımı kabul etmiyor. Obama yönetimi, Rusya'nın komşularını feda etmeden Moskova ile yapıcı ilişkiler kurmayı umuyor. Böyle bir ilişkinin Medvedev veya Rusya'nın asıl yöneticisi olan Putin tarafından kabul edilip edilmeyeceğini ise zaman gösterecek."

USA Today, Obama'nın Afganistan'a ilişkin yeni stratejisinde asıl zorluğun Pakistan'dan kaynaklandığı düşüncesinde. Gazete, teröre karşı mücadelede Pakistan'ın desteğinin belirleyici olacağı yorumunda bulunuyor:

"11 Eylül saldırılarını düzenleyen Usame Bin Ladin ve diğer El Kaide liderlerinin Pakistan'da barındığı neredeyse kesinleşmiş durumda.Aşırı İslamcılar ülkedeki etkinliklerini her geçen gün artırıyor. Merkezi hükümet güçsüz ve Pakistan istihbaratına mensup bazı unsurlar aşırı güçlere destek veriyor. Yolsuzluk ve Amerikan karşıtlığı ise çok yüksek. Üstelik Pakistan'ın nükleer silahları da var. Afganistan ve Pakistan'ın ortak düşman olan teröre karşı bir araya gelememesi işleri daha da karmaşık hale getiriyor. El Kaide'nin Afganistan'da yeniden güç kazanmasını önlemek Amerika'nın çıkarları açısından çok önemli. Ancak bu, işin sadece yarısı ve üstelik kolay olan kısmı." (Amerika'nın Sesi)
(Saat farkından ötürü Amerikan basını gecikmeli olarak verilebilmektedir)