Die Welt gazetesi, Almanya Cumhurbaşkanı Joachim Gauck ile Başbakan Angela Merkel’in, Auschwitz toplama kampının kurtarılmasının 70'inci yıldönümünde, bunun Almanya açısından ne anlama geldiğini belirten konuşmalar yaptığını söylüyor ve yorumunda şu görüşlere yer veriyor:
“Merkel, ‘Belirli grupları kullanarak onların sırtından kendilerine pay çıkarmak isteyen her türlü girişimle mücadele edilmesi gerekir' diye konuştu. Halkı kışkırtmanın özrü olamaz veya ‘öfkem ya da heyacanım nedeniyle sonunun nereye varacağını öngöremedim' şeklindeki sözlerin affedilmesi de mümkün değil. Auschwitz, toplama kamplarında sadece emir verme yetkisi olanların değil, buradaki her türlü görevin suç teşkil ettiğini adalet makamlarının da nihayet içselleştirmesine yol açmıştır.”
Frankfurter Allgemeine Zeitung da Cumhurbaşkanı Gauck'un konuşmasından yola çıkarak aynı konuda şu yoruma yer veriyor:
“Federal Meclis'teki konuşmasında Gauck, anma günlerinin ortak tarihin yansımaları olarak bir toplumu bütünleştirdiğini söylüyor. Bu yansımalar, Almanya'nın yakın geçmişine ilişkin birçok tartışmada görüldüğü üzere, toplumun her zaman daha fazla bütünleşmesine yol açmıyor. Bu zaten açık toplumlarda ne olanaklıdır ne de gerekli! Gerekli olan şey, birlikte yaşanılan toplumda en üst değerler konusunda temel uzlaşıdır. Anayasanın değerler sisteminin merkezinde ise insan onuru gelir. Bunun neden anayasanın en yüksek hukukî değeri olduğunu, bu kavramın ne anlama geldiğini, bunun insanlara ne gibi yükümlülükler getirdiğini anlamak isteyenler geçmişe baksınlar. Hem Auschwitz'e hem de aydınlanma dönemine. Entegrasyon kurslarının ders programında da bu iki başlığın işlenmesi zarurettir.”
Frankfurter Rundschau gazetesinden seçtiğimiz yorum ise Yunanistan'daki yeni hükümetle ilgili. Şu satırları okuyoruz yorumda:
“AB, geçen yıl Macaristan Başbakanı Viktor Orban'ın özgürlüğü kısıtlayıcı tavırlarına karşı kararlılık göstermişti. Yunanistan konusunda ise tepkiler daha temkinli. AB dışişleri bakanları perşembe günü bir araya gelerek Rusya'ya yeni yaptırımları ve Ukrayna'da şiddetin yeniden alevlenmesini konuşacaklar. Mart ayında ise ilk kez mevcut yaptırımların uzatılması gündemde. Ve bu konuda Yunanistan'ın da oyuna ihtiyaç var. AB bu yıl içinde sığınmacılar sisteminin reformu konusunda da görüşecek. Yunanistan'ın yeni başbakanı Tsipras'ın koalisyon ortağının göçmenlik konusunda hayli kendine has görüşleri var. Sağın kararlara ortak olması, Avrupa politikalarının bloke edilmesine götürebilir. Kısacası, Yunanistan'ın borçları, Avrupa'nin tek sorununu oluşturmuyor.”
Lausitzer Rundschau adlı gazete de Yunanistan'da sol ittifakın sağ popülistlerle yaptığı koalisyonu Alman solunun bakış açısından irdeliyor:
“Alman Sosyal Demokrat Partisi'nin sağ popülist Almanya İçin Alternatif (AfD) partisi ile bir hükümet ortaklığı oluşturduğunu bir düşünün! Böyle bir durumda Sol Parti ateş püskürürdü. Ama görünen o ki Yunanistan'daki sol gruplar farklı. Sol Parti'nin önde gelen ismi Sahra Wagenknecht, Atina'daki yeni ittifakın, Yunanistan'da çok özel bir durumun sonucu olduğunu, başka ülkelere örnek oluşturamayacağını söylüyor. O halde sol mantığa göre iyi ve kötü sağ popülistler var demek ki. Kesin olan şu ki, Sol Parti izlediği bu zik zaklı politikalar ile inanırlığını tamemen kaybedecek.”